Mardin mimarisinin taş ustası, heykeltıraş ve ressam olduğunu dile getiren Gökçen, "Resim işi, lise zamanında öğretmenimin kendi sınıf arkadaşlarıma ders verebilme kabiliyetimi tespit etmesi ile başladı. Geçmişte de iyi bir kara kalem ustasıydım ve halen devam ediyorum. Bu sanatı ahşabın üzerine resim çizmeye çevirdim. Bölgede benim dışımda bu sanatı yapan yok. Yüce Yaradan'ın bana verdiği beyinsel aktiviteleri yerine getirerek bu seviyeye geldim. Bu sanatı kimseden öğrenmedim, öğrenme konusunda ancak teknikleri öğrenebilirsiniz ama yine kendini geliştirme konusu insanların yeteneği ile alakalıdır" diye konuştu.
Bu sanatın literatürdeki isminin dağlama sanatı olduğunu ifade eden Gökçen, "Literatürdeki adı dağlamadır. Osmanlı devleti bu sanata dağlama demiştir. Dağlama ahşabın üzerine yakma tekniğidir. Osmanlıdaki sanat anlayışı budur. Hat sanatını da iyi boyuta getirmişler. Dağlama iz bırakma anlamında kullanılır. Ben iz bırakarak resim yapıyorum. Yakmadaki tekniğim ile ahşabın üzerinde iz bırakıyorum" şeklinde konuştu.
İngiltere destekli bir projede yer aldığını dile getiren Gökçen, Mardin Müzesi tarafından müşahhas olmayan kültürel miras taşıyıcısı, yaşayan insan hazinesi olarak UNESCO nezdinde kayıt altına alındığını kaydederek, "Bu sanatı bölgede benim dışımda yapan yok. İşlerimi bu şekilde devam ettiriyorum. Herkese sanatın insanı rehabilite ettiğini, beynini boşalttığını ve perspektifini genişlettiğine çok inanan biri olarak hayatımı devam ettiriyorum. Ahşap kavak ağacı olmalı, çünkü kavakta reçine yok. Kavak ağacının bizim için olmazsa olmazı renginin beyaz olması. Beyaz olması benim için bir avantaj ve her ahşapta yakma tekniğinde bu kadar başarılı olunamıyor. Mardin'i izah ederken camiler ve kiliseler şehri olarak izah ediyorum. 10 santimlik bir magnete cami ve kiliseyi yerleştirmek sanatçı bir kişiliğe bakar" ifadelerini kullandı.