HABER - Fatma TEMEL
Diyarbakır’da, Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkezi Konseyi ve Bölge Tabip Odaları’nın yaptığı bölge toplantısında sağlık sektöründe yaşanan sorunlar başta olmak üzere bir çok konu masaya yatırıldı. Toplantının ardından Çand Amed’de basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı yapan Diyarbakır Tabipler Odası Başkanı Veysi Ülgen, sağlıkta özelleştirme politikalarını eleştirerek “Kapitalist sağlığın parçaları olan ‘sağlıkta özelleştirme’ ve ‘sağlıkta ticarileşme’ artık ‘sağlıkta çeteleşme’ ile de kendisini yoğun bir şekilde ortaya koymaktadır“ dedi.
‘ÖZEL SEKTÖRÜN SON 20 YILDAKİ GÖSTERDİĞİ BÜYÜME DİKKAT ÇEKİCİDİR’
Sağlıkta dönüşüm politikalarının sağlık alanındaki eşitsizlikleri de derinleştirdiğini ifade eden Ülgen “Yoksul emekçiler, acil servis kuyrukları, uzun randevu süreleri ve ertelenen tedaviler nedeniyle kamusal sağlık hizmetlerine erişememektedir. Kamusal sağlık hizmetinin de performans, mesai dışı ödeme ve taşeron hizmetler uygulamalarıyla özelleştirilmiş olması bunda önemli bir rol oynamaktadır. Kamuda hizmet alamayan insanlarımız özele gitmek zorunda kalmaktadırlar. Özel sektörün son 20 yıldaki gösterdiği büyüme dikkat çekicidir. Sağlık, her zamankinden daha fazla iktidarların etki alanına girmiş ve sistemin kirli çarklarına bulaşmıştır. Sağlıkta çeteleşme yalnızca ticarileşmeden kaynaklanmamaktadır. Otoriter, tekçi ve antidemokratik anlayış şeffaflık, adalet ve hesap verebilirlik mekanizmalarını yok ederek çeteleşmeyi beslemektedir” dedi.
‘BÖLGEDE SAĞLIKTA GÖÇ DAHA YOĞUN YAŞANIYOR’
Sağlıkta göçün bölgede etkisini daha fazla gösterdiğini dile getiren Ülgen, “Hukuksuz ve keyfi uygulamalar olan KHK’ler, giderek artan siyasal baskı ve şiddetin yol açtığı gelecek ve güvenlik kaygıları nedeniyle bölgeden batıya ve Avrupa’ya doğru yaşanan hekim ve sağlık emekçisi göçü diğer bölgelere göre daha yoğun yaşanmaktadır. Bu göç sağlık hizmetlerini aksattığı gibi başta Kürtçe olmak üzere bölgede konuşulan dilleri bilen hekim ve sağlık çalışanı sayısının belirgin olarak azalmasına neden olmaktadır“ diye konuştu.
‘KAYYUM, HALK SAĞLIĞINA YÖNELİK BİR TEHDİTTİR’
“Bölgede üçüncü kayyum dalgasını yaşamaktayız“ diyen Ülgen, kayyumların bölgede yaşattığı tahribata dikkat çekti. Ülgen şunları söyledi: “Demokratik ve Anayasal hakların başında gelen; bireylerin toplumsal olarak kendini ifade edebilme ve yönetebilme hakkı olan seçme ve seçilme hakkı bölgede tıpkı anadilde sağlık hakkı gibi yok edilen haklar arasında yer almaktadır. Halkın iradesiyle seçilmiş yöneticilerin yerine atanan kayyumlar, yalnızca yolsuzluk, soruşturmalar, bankamatik memurları ve belediyeyi borçlandırma ile anılmaktadırlar.
Pandemi dönemindeki tecrübeler kayyumun halk sağlığına yönelik bir tehdit olduğunu göstermiştir. Halkın iradesine yönelik bir darbe girişimi olan kayyumların yaptığı hiçbir açıklama halk nezdinde kabul görmediği gibi aşı tereddütünü artırmıştır. Tabip Odalarının yöneticileri tarafından Kürtçe ve Türkçe yapılan çağrı ve açıklamalar halk tarafından kabul görmüş ve Kürt illerinde özellikle Diyarbakır başta olmak üzere bölgede aşılama oranları ciddi artış göstermiştir.”
‘İYİ HEKİMLİK MÜCADELESİNE DEVAM EDECEKTİR’
“TTB ve Tabip Odaları, ‘sağlıkta ticarileşme’ye de ‘sağlıkta çeteleşme’ye de karşı mücadeleyi kararlılıkla sürdürecektir” diyen Ülgen şunları söyledi: “Ülkemizdeki herkesin eşit, nitelikli, parasız, ulaşılabilir ve anadilinde sağlık hizmeti alabilmesi için iyi hekimlik mücadelesine devam edecektir. Halk iradesine dayatılan kayyumlara da karşı duracak ve nerede olursa olsun savaşa karşı barışı savunarak, ‘savaş bir halk sağlığı sorunudur’ demeye devam edecektir.
Gözü doymaz sermayedarların ve iktidarlarının istediği paracı, çeteci sağlık sistemini değil, sağlığın tartışmasız bir hak olduğu, çocukların aç kalmadığı bebeklerin yoksulluktan ölmediği bir sağlık sistemini savunmaya devam edecektir.”