ÖZEL HABER - Ahmet SÜNBÜL
Diyarbakır'ın doğa güzelliklerine sahip nadir alanlarından olan Sarım Çayı ve Geliyê Godernê üzerinde yapılması planlanan HES'lerin ardından yöre halkı tarafından mesire alanı olarak da kullanılan ve değerli su kaynaklarına sahip Zorê Çayı üzerine de baraj kurulmak isteniyor.
Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen yeni alınan olumlu ÇED raporuna karşı Diyarbakır ve Batman baroları dava açtı. Barajın yapımı halinde Zorê Çayı ve Zorê Vadisi sulara gömülecek. Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Hamzalı Mahallesi ve 10 mezra etkilenecek, Zorê Vadisi'nde bulunan 452 parsel ve 67 bin 450 metrekare alan ise sular altında kalacak.
Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Kayahan Mahallesi ile Batman'ın Sason ilçesine bağlı Balbaşı Mahallesi arasında bulunan doğa güzellikleri ile ünlü Zorê Çayı üzerine yapılması planlanan Hidro Elektrik Santrali (HES) için köylüler, 2014 yılında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın verdiği olumlu ÇED raporuna karşı Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi'ne dava açtı. Mahkeme, 2022 yılında olumlu ÇED raporunu “hukuka ve mevzuata uyarlılık bulunmadığı” gerekçesiyle bilirkişilerin raporunu baz alarak, 1 Nisan 2022 tarihinde iptal etti.
YENİ ÇED RAPORU HAZIRLANDI
Raporun ardından HES'i yapacak olan şirket, "Mülga Çevre ve Orman Bakanlığı, ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğü’nün 2009/7 Nolu genelgesi kapsamında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü yazısı gereğince ÇED Raporu hazırlanmıştır" onayı alarak, yeni ÇED raporu başvurusunda bulundu.
Mahkemenin yapılacak olan HES'in doğayı tahrip edeceği, tarım alanlarını sular altında bırakacağı ve yaşam alanlarının olumsuz etkileneceği gibi nedenlerle reddetmesine rağmen, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yeniden olumlu ÇED raporu hazırladı.
BATMAN VE DİYARBAKIR BAROSU DEVREDE
Bakanlığın söz konusu şirkete yeni olumlu ÇED raporu vermesi üzerine, Diyarbakır ve Batman baroları, keşif raporları, bilirkişi raporları, mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararı gibi belgeleri koyarak ayrı ayrı dava açtı.
Diyarbakır Barosu'nun olumlu ÇED raporu veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı aleyhine yürütmenin durdurulması için açtığı davada, Diyarbakır'ın Kulp ilçesi ile Batman'ın Sason ilçesini kapsayan Zorê Çayı üzerinde yapılması planlanan HES malzeme ocakları, kırma-eleme tesisi ve beton santrali projesi için Bakanlığın verdiği ÇED raporunun hukuka aykırı olduğu belirtildi.
Baronun açtığı davada, Zorê Çayı üzerinde yapılması planlanan ve Zorê Vadisi'ni sular altında bırakacak barajın yapılması halinde, bölgede doğa, hayvan ve insanlar yönünde yaşanacak olumsuzluklar şöyle sıralandı:
“- HES'in faaliyete geçmesiyle beraber, çay yatağındaki suyun çok büyük bir kısmına özel şirketçe el konulacak ve can suyu denilen az miktarda suyun akışına izin verilecektir.
- Kamulaştırma planında kamulaştırılacak özel mülkiyete sahip parsellerin tamamının Zorê Çayı kıyısında yer alan tarımsal araziler olduğu açıkça gözükmektedir. Batman’da 8,9 hektar, Diyarbakır’da 50,3 hektar olmak üzere toplam 59,2 hektar Mutlak Tarım Arazisi dava konusu proje kapsamında yok edilecektir. Projenin toplam alanının 67,4 hektar olduğu dikkate alındığında, proje sahasının neredeyse yüzde 90’ı mutlak tarım arazilerinden oluşmaktadır.
- Proje kapsamındaki Kulp ve Sason ilçelerinin sahip olduğu nadir ve az sayıdaki tarım arazileri dikkate alındığında, dava konusu sahadaki tarım arazilerinin yok edilmesinin bölgenin ülkenin tarımsal kalkınmasını ciddi olarak tahrip edeceği ortadadır.
- Kulp ilçesinin arazi yapısının dağlık ve engebeli olması nedeniyle ancak yüzde 4,3’ ü tarıma elverişli arazilerden oluşmaktadır. Sason’un ise tüm arazilerinin sadece yüzde 7’si tarım toprağıdır. Böyle bir durumda Zorê Çayı civarındaki mutlak tarım arazilerinin korunması daha çok önem kazanmaktadır. Sason'un temel geçim kaynağı olan cevizi, üzümü ve meşhur olan çileği yok olma tehlikesine girecektir. Bölgede tarımsal faaliyetin bu kadar önemli olduğu açıkken ve halihazırda tarım faaliyetleri geliştirilmeye çalışılırken yenilenebilir enerji adı altında mutlak tarım arazilerini kullanılamaz hale getirmek, kamu yararıyla özdeşleşmemektedir. Yani Zorê Çayı civarındaki mutlak, sulu ve dikili tarım arazilerinin proje sebebiyle yok olacağı dikkate alındığında, Sason ve Kulp ilçelerinin tarım ekonomisinin ağır bir şekilde zarar göreceği açıktır.
- Kulp ve Sason balı dünyaca üne sahiptir. Topografya, iklim, flora, hidrografik durum ile arıcılık arasında sıkı bir ilişki vardır. Yani her yerde arıcılık yapılamaz. Arılar için flora bir ham maddedir. Çünkü arılar meyve ağaçlarından, ormanlardan kır çiçeklerinden ve diğer kültür bitkilerinden topladıkları maddelerden bal yaparlar. Proje alanı çalışma sahası çevresi arıcılık faaliyet alanıdır. Mevcut çalışmalar sırasında çıkabilecek toz, bitkilerin yapraklarının kaplayacak. Bu durum, bitkilerin çiçeklenememesine, bir süre sonra bitkinin yapraklarının kurumasına ve solmasına neden olacaktır. Yani arıcılık açısından son derece uygun koşullar olumsuza dönecektir.
- Proje dosyasında ‘Proje alanı ve yakın çevresinde incelendiği kadarıyla mera arazisi bulunmamaktadır. Ama kesin sonuç̧ inşaat başlamadan önce yapılacak parselasyon çalışmalarından sonra belli olacaktır. Proje alanında 4342 sayılı Mera Kanunu kapsamında arazi bulunması halinde gerekli tahsis amacı değişikliği yapıldıktan sonra inşaata başlanacaktır’ denmektedir. Oysaki bölgede mera alanları olduğu açıktır. Bölgedeki ana geçim kaynağı olan hayvancılık meralarda, açık düzlük arazilerde gerçekleştirilmektedir. Meralar hayvancılığın sürdürülebilirliğini sağlamaktadırlar bu sebeple meralar olmadan bölgede hayvancılık yapılabilmesi mümkün değildir. Bu kadar önemli bir konunun proje inşaata başlayınca incelenecek olması kabul edilemez.
- Türkiye’nin sulak alanların korunması ve geliştirilmesi yükümlülüğü varken önemli yutak alanlardan biri olan ve bölgedeki son doğal akışlı akarsu olan Zorê Çayı'na HES projesi yapılmasına onay verilmesi, Türkiye’nin hem yasal mevzuatına, hem yeşil kalkınma planlarına hem de taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil etmektedir.
- Dava konusu projenin gerçek anlamda kamunun menfaatleri için değil, projeyi hazırlayan şirketin menfaatleri için hazırlandığı görülmektedir. Anılan projede, sektörünün ticarî çıkarları, yurttaşların sağlıklı bir çevrede yaşama, yaşanılan doğanın ekolojik ve kültürel varlığını koruma, geliştirme ve sürdürme haklarından üstün tutulmuştur. Oysa bir ticari işletmenin çıkarı ile kamunun çıkarı bir ve aynı değildir. Sonuç olarak; proje alanının gerek ekonomik, gerek tarım ve hayvancılık açısından, gerek kültürel olarak değerlendirmesi yapıldığında bölge için önemli bir yer teşkil eden ve hatta bölgede üzerinde HES bulunmayan neredeyse tek akarsu olan Zorê Çayı'nın üzerinde ve çevresinde böyle bir projenin yapılmasında gerçek bir kamu yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle de söz konusu proje hukuka aykırıdır.
- Her ne kadar İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda ÇED davaları için ivedi yargılama usulü öngörülmüşse de her geçen gün yaklaşan bu doğal felaketin önüne geçmek için bir an önce yürütmeyi durdurma kararı verilmesini talep ediyoruz. Dava konusu işlemin telafisi imkânsız zararlara yol açacağı ve açıkça hukuka aykırı olduğuna ilişkin dilekçemizde yeterli somut delil sunulmuştur.”