ÖZEL HABER - Mehmet Rumet SOYLU / Veli BALTACİ
Çocukken sık sık duyulan “çamura bulaşma” sözünü herkes bilir. Ancak çamura bulaşmak o kadar da kötü bir şey değil. Diyarbakır’da ‘Çamur Adam’ olarak bilinen Mehmet Gürbüz, çamurdan sanat icra ediyor. Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu olan Mehmet Gürbüz, çamura olan sevdasını ve çamurla olan ilişkisini “çamura dokundukça ruhum rahatlıyor” sözleriyle anlatıyor. Gürbüz, “Nasıl ki altın ham olarak bir ustanın elinde bir şahesere dönüşüyorsa, çamur da bizim gibi insanların elinde çok güzel eserlere dönüşebiliyor’’ diyor.
“SON ÇÖMLEKÇİ BENİM”
Yaklaşık 20 yıldır bu işi yaptığını kaydeden Gürbüz, “Özel bir okulda öğretmenlik yapıp oradaki öğrencilerime bu konuda ders veriyorum. Aynı zamanda bağımsız da çalışıp öğrenci yetiştirmeye çabalıyorum. Amacım hem kültürel bir çalışma yapmak hem de hafızlarımızda yok olmakla yüz yüze olan bir sanatı tekrar yaşatmak ve yeni nesillere bunu aktarmaya çabalamak. Diyarbakır’da maalesef bu işi profesyonelce yapan kimse yok. Tabiri caiz ise son çömlekçi benim. Ben de kursiyerlerime bunu aktararak unutulmamasına çaba sarf ediyorum. Şu an için 15 kursiyerim var. Sur’daki Halk Eğitim Merkezi’nde bir süre ders verdim ve orada benden ders alan kursiyerlerim, şimdi atölye açıp kurs vermeye başladılar. Bunu bilmek ve görmek çok memnuniyet verici bir durum” şeklinde konuştu.
“ÇAMUR ADAM” HİKAYESİ
“Burada ve tüm çalışma alanlarımda küçük çocukların kalbine dokunmak beni mutlu ediyor. Çocukların bana ‘Çamur Adam’ diye seslenmeleri son derece keyifli’’ diyen Gürbüz, çamur adam isminin hikayesini şöyle anlattı:
“Yıllar önce bir televizyon kanalında gibi eğitim veren ve atölye çalıştıran bir usta vardı, televizyonda onu izledikçe ‘bir gün mutlaka bunun gibi işler yapmalıyım’ diye geçirirdim içimden. Ustanın öğrencileri saygı ve ustalığından dolayı ona ‘Çamur Adam’ diye hitap ediyordu. O hitap çok hoşuma gittiği için yıllardır ben de kullanıyorum. İnsanlarımızın bizi davet ettiği her yere gidip, bu sanatın nasıl yapıldığını ve güzel yanlarını anlatmaya çabalıyorum. Zaman zaman kafelerde etkinliklerimiz oluyor. Çoğunlukla, Diyarbakır başta olmak üzere Mezopotamya’yı simgelize eden motifler üzerine çalışıyorum. Bu konuda çok zengin bir alana sahibiz. Mesela küplerin üzerine Diyarbakır surlarını nakşetmek çok keyif aldığım bir çalışmadır.’’
ÇAMURA ŞEKİL VERME SERÜVENİ
Mehmet Gürbüz “Bir ürünün kullanılabilir bir hale gelmesi için neler yapılıyor?” sorusuna, “Özenle çamur haline getirdiğimiz malzemeye rölyef kabartma, oyma, modelaj ve motif uygulamak suretiyle çalışıyoruz. Fırınlama ve sırlama bu işin trafiğinden biri ama fırınlama yoksa soğuk seramik olarak da kullanabiliyoruz. Çamura şekil verdikten sonra güneşte değil de gölgede kurumaya bıraktıktan sonra o eser artık kullanılabilir bir duruma gelmiş olur. Su ve sıcaklık ürünün çatlamasına neden olur. Fincan, tabak vazo, biblo ve sürahi başta olmak üzere aklınıza gelebilecek her türlü ürünü elde edebiliyoruz” yanıtını verdi.
“ÇOCUKLARLA ÇALIŞMA KEYİFLİ VE ÖNEMLİ”
Bu aralar 3-5 yaş grubuyla çalıştığını kaydeden Gürbüz, şunları söyledi: “Çocuklar üzerine çalışmak, bir bilinç kazandırmak açısından önemli. Çamur ile oynama ve şekil çıkartma çabası çocuklarda, kaba motor kasları ve küçük kaslarının çalışmasına da çok ciddi katkısı oluyor. Bu durum kasların tembelleşmesini ortadan kaldırıyor. Burada otizmli çocuklara da eğitim verdik ve inanılmaz faydalar sağladılar. Bu çalışma, onların hayatla bağlarının daha da güçlenmesini sağlıyor.
Toprak ve çamurla meşgul olmanın hem psikolojik rahatlamaya hem de stres atmaya gözle görülür ve hissedilir faydası vardır. Kentimizin tüm yetkili mercilerine buradan sesleniyorum ki bu sanat dalının gelişmesi için lütfen ellerini çamurun altına koysunlar ve bizleri desteklesinler.”