Dün gece motorine yapılan zammın ardından motorinin litresi İstanbul’da 40 lira 3 kuruşa, Ankara’da 40 lira 57 kuruş, İzmir’de de 40 lira 75 kuruşa çıktı.

DEV ZAM
Motorin fiyatlarına 2 lira 3 kuruşluk zam gelirken, fiyat değişikliği pompa fiyatlarına yansıdı.

Sektör kaynaklarının aktardığı bilgiye göre; benzine ise 14 Eylül 2023 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 1 lira 64 kuruş zam bekleniyor.

Fatih Altaylı, benzinin 68 TL'ye çıkacağını iddia etti. Altaylı, "Mehmet Şimşek'in daha önceki bakanlığı döneminde benzin 2-2,5 dolara satılıyordu. Mehmet Şimşek'in hayali yine 2-2,5 dolar." ifadelerini kullandı.

Ataylı'nın köşe yazısının tamamı şu şekilde:

“Acaba” diyorum, “Maliye Bakanı Mehmet Şimşek eski günleri mi arıyor?”

Bunu sormamın nedeni, akaryakıt fiyatlarında vergi artışından kaynaklanan fahiş zam sonrası bakanlığının yaptığı açıklama.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, akaryakıt fiyatının 24 lirayı bulması üzerine “Ne var canım bunda, Avrupa’da bizden daha pahalı” tadında bir açıklama yaptı. Bu da bende Bakan Bey’in geçmiş dönemlere dönmek istediği hissiyatını uyandırdı. Ekonominin tamamında değilse bile en azından akaryakıt fiyatları konusunda.

Biliyorsunuz, Sayın Şimşek Türk ekonomisinin parlak zannedilen dönemlerinde de görev yaptı.

Her şeyin güllük gülistanlık zannedildiği günlerde…

İlk bakanlığı, Ali Babacan’ın koltuğuna oturduğu 2007-2009 arasında idi.

Sayın Bakan’ın bu döneminin son yılında benzinin litre fiyatı ortalama 3,38 TL idi.

Dolar kuru ise 1,55.

O günlerde Türkiye, dünyada akaryakıtın en pahalı satıldığı ülke idi ve bir litre benzinin fiyatı 2,1 dolar civarında idi.

Mehmet Bey’in Maliye Bakanı olduğu 2013 yılı ise Türk ekonomisinin kağıt üzerinde en iyi yılıydı.

O sırada da benzinin litre fiyatı 5 TL, dolar kuru ise 1,9 TL idi. Yani bir litre benzin 2,6 dolara satılıyor ve yine dünyanın en pahalı benzini ünvanını taşıyordu.

O günlerde yine benzin pahalı falan deniyordu ama kimse bugünkü kadar sıkıntı çekmiyordu.

Çünkü Bakanlığın dün açıkladığının aksine, mesele sadece fiyat değil alım gücü meselesiydi ve o gün Türk halkının alım gücü bugünün üzerinde idi.

Çok değil, hemen hemen 1,5 ay önce, geçen Mayıs ayında 8 bin 500 TL asgari ücret alan biri, maaşının tamamı ile 439 litre benzin alabiliyorken, bugün asgari ücretin 11 bin 202 TL’ye çıkmasına rağmen, şu anda tüm maaşı ile 332 litre akaryakıt alabiliyor.

Yani siz iktidar olarak asgari ücretlinin deposundan 100 litre benzin çaldınız.

Bize Avrupa örneği falan vermiş Bakanlık. “Orada daha pahalı” diyerek.

Fransa ve İspanya’da geçen yaz 2,2 avro olan akaryakıt fiyatları yaklaşık yüzde 17 gerileyerek 1,8 avroya düştü. Ve asgari ücretli bir Fransız maaşı ile yaklaşık 850 litre yani asgari ücretli bir Türk’ün alabildiğinin iki katından fazla akaryakıt alabiliyor.

Ve sizi bilmem ama biz buna “alım gücü” diyoruz Mehmet Bey.

Anladığım kadarı ile siz akaryakıt fiyatlarını, eski bakanlığınız dönemindeki gibi 2 doların üzerine çıkarmak niyetindesiniz.

2013’teki seviyeye çekerseniz litresi 68 TL demektir.

Seçmeniniz için mahzuru olmayabilir.

Onlar hep 50 TL’lik alıyor nasıl olsa…

Kamuda tasarrufa razı olsalar IMF’le anlaşırlar

Mehmet Şimşek, şu anda başkalarının, kendisinden önce o koltuğa “oturtulanların” pisliğini temizlemekle meşgul.

Şimşek’in yaptığı vergi artışlarının, yaptığı zamların, yapacağı zamların nedeni, ekonomi yönetiminde kendisinden önceki dönemlerde özellikle de 2018 yılından bu yana yapılan hatalar.

Yok pahasına satılan yüzlerce milyarlık döviz rezervleri, iktidarda kalmak uğruna bol bulamaç dağıtılan paralar, hukuk ayaklar altına alındığı için bozulan yatırım ortamı, tüketime ve kamu kaynaklarının harcanmasına dayalı büyüme modeli.

Babacan ve Şimşek dönemlerinde yapılan hatalar da az değil ama felaketin asıl sorumlusu sonraki politikalar ve Bakanlar.

Ancak eski Bakanların trolleri ve bürokrasinin sağına soluna yerleştirdiği yüksek maaşlı smokinli kuşları şimdiden Bakan Şimşek’i suçlamaya başladılar bile.

Oysa Bakan’ın tek yaptığı, onların “pislediğini” temizlemeye çalışmak.

Ancak Şimşek bir büyük hata yaptı.

Kamu kurumlarına bir “tasarruf genelgesi” yolladı.

İşte bu Sayın Bakan için sıkıntı yaratacaktır.

Çünkü iktidardaki hakim düşünce şudur: “Safa sürmeyeceksek iktidar olmanın ne anlamı var ki!”

Çünkü onların kafasında iktidar demek “lüks ve şatafat” demek.

Bunun rasyonelleştirilmiş ve kabul görmüş hali ise “İtibardan tasarruf olmaz” cümlesi.

Sırf bu yüzden IMF’in ucuz faizli kredisini almayan, IMF’in kamu harcamalarını kısması kaçınılmaz olan anlaşmalarından sadece bu nedenle uzak duran iktidardan “tasarruf” istemek!

Bu kabul edilebilir gibi değildir.

Şimşek’in başını zamlar falan yemez.

Ama kamuda tasarruf istemek!

Bak, bu büyük suçtur!