ÖZEL HABER - Güneş OCAĞA
Ekonomik belirsizlikler ve artan işsizlik oranları, gençleri büyük bir çıkmazın içine sürüklüyor. Son yıllarda, mezuniyet sonrası iş bulamayan veya ekonomik sebeplerle eğitimine devam edemeyen gençler, "ev genci" kavramını gündeme getirdi. Özellikle üniversite diploması sahipleri arasında işsizlik oranları artarken, geçici işlerin ve düşük maaşların yaygınlaşması, gençlerin kariyerlerini inşa etmelerini engelliyor. Bu belirsizlik, gençlerin evden çıkamamasına ve ailelerinin desteğiyle yaşamaya devam etmelerine yol açıyor.
“EV GENCİYİM, YAPABİLECEK HİÇBİR ŞEYİM YOK”
İnönü Üniversitesi Siyaset Bilimleri Uluslararası İlişkiler mezunuyum 24 yaşındaki C.A., birçok tecrübesinin olmasına rağmen işsiz olduğunu belirtti. C.A., "İnönü Üniversitesi Siyaset Bilimleri Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Erasmusu Polonya'da tamamladım. Birçok tecrübem, eğitimim ve deneyimim olmasına rağmen maalesef ki işsizim. Özellikle uluslararası tecrübem olmasına rağmen kendi alanımda iş bulmakta çok zorlanıyorum. Artık ne eğitimde ne istihdamda yer almıyorum, bu yüzden ev genciyim. Tüm zamanımı sosyal medyada geçiriyorum. Çünkü yapabilecek hiçbir şeyim yok" dedi.
“İŞ BULAMADIĞIM İÇİN BOŞLUĞA DÜŞTÜM”
Boşluğa düştüğünü belirten C.A.,, "Öğrencilik hayatımda çok aktiftim. Ama bitince bir anda boşluğa düştüm. Özgüven kaybı bende oluştu ve bu süreçte sosyoekonomik özgürlüğümü kazanamadığım için de sosyal hayatım da yok. Dışarı çıkamıyorum, arkadaşlarımdan ve soysal-kültürel faaliyetlerden tamamen koptum. Bu durum hem kariyerim hem de gelişimim açısından çok kötü bir durum. Hedefim biraz daha küresel bir vizyona sahip olmak. Ama ne yazık ki umudumu kaybettim" diye konuştu.
“ŞİRKETLER CV'LERİMİZİ YIRTIYOR”
Gençlerin tek sıkıntısının kendi alanlarında iş bulamamaları olduğunu vurgulayan C.A., "Gençler kendi alanlarında iş bulamadıkları için başka alanlara yöneliyorlar o alanlarda da iş bulamayınca eve kapanıyorlar. İş başvurusu yaptığımız zam da link üzerinden CV gönderiyoruz. Bence link yerine işverenle bire bir görüşmek daha iyi. En azından iş veren gençlerin çabasını yakından görmüş olur. Zaten birçok şirket CV'leri okumuyor bile. Yırtıp atıyorlar. İşverenler yelpazesini daha geniş tutmalı. Türkiye genelinde bir anket yapılmalı, hangi alanda boşluk olduğunu tespit edip gençleri oraya yönlendirmeliler" diye konuştu.
DEPREM BÖLGESİ MALATYA'DA GENÇLER DAHA ÇOK İŞSİZ
Deprem bölgesi olan Malatya'da yaşayan 24 yaşındaki Hatice Kübra Kantoyan da İnönü Üniversitesi Siyaset Bilimleri Uluslararası İlişkiler mezunu olmasına rağmen şuan evde oturuyor. Evde oturduğu için kaygı bozukluğu hastalığına yakalandığını belirten Kantoyan, "Bir işim yok. Evde oturmak bende aşırı derecede kaygı hastası yaptı. Gelecek için kaygılanıyorum. Bu kadar emek verdim ve emeklerimin boşuna gittiğini hissediyorum. Evde oturduğum için aileme de yük oluyormuşum gibi kendimi hissediyorum. Şuan iş arıyorum, ama üniversitesi okumuş bir genç gibi değil de, ilkokul mezunlarının yapabileceği işleri yapmak için başvurularda bulunuyorum. Ekonomik olarak iyi değiliz. Malatya deprem bölgesi ve burada iş imkanları şuan daha bir kısıtlı. Burada genelde insanlar ekonomik olarak çok özgür olmadıkları için kimse çarşıya gidip alışveriş de yapamıyor. Dolayısıyla bu durum esnafı da etkiliyor ve istihdam sayısı azaldı. Parasızlık ister istemez insanı çok etkiliyor. Sosyal hayatim da yok artık. Para olmadığı için kimseyle bir araya gelip sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunamıyorum" diye kaydetti.
EV GENÇLERİ KİMLERDİR?
Ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin durumunu değerlendiren Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Genel Sekreter Yardımcısı Meryem Özdemir Ok, "Ev genci olarak tanımladığımız gençler ekonomik olarak ailelerine bağımlı gençler. Eğitimde değiller ve iş aramaktan vazgeçmiş durumdalar. Türkiye’de her 5 gençten biri NEET veya ev genci olarak tanımladığımız bu grupta yer alıyor. Genç kadınlar da bu oranlar daha yüksek tabi ki. Yine genç nüfusun Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu bölgemiz illerinde ve Diyarbakır’da da oranlar Türkiye ortalamasının neredeyse iki katı büyüklüğünde. Yani iş aramaktan vazgeçmiş, eğitimde de olmayan bir genç nüfusumuz var. Yine bu genç nüfusun eğitim durumuna baktığımız da ağırlıklı olarak lise ve altı eğitim almış gençlerden oluştuğunu görüyoruz. Meslek lisesi, ön lisans ve lisans mezunlarında da özellikle genç kadınlarda bölgemizde ev genci durumundaki genç nüfusumuz yüksek" dedi.
“PEKİ BU GENÇLER NEDEN EVE KAPANDILAR?”
Gençlerin neden eve kapandığıyla ilgili de konuşan Ok, şunları söyledi:
"Peki bu gençler neden eve kapandılar? Aldıkları eğitim ile düzenli, güvenceli ve yaşamlarını sürdürmek için yeterli bir gelire ulaşamıyorlar. Lise eğitimini tamamlamış gençler, meslek lisesi de olsa bu bir meslekleri olmadığını belirtiyorlar. Ulaşabildikleri işler de düşük ücretli ve geçici işler oluyor. Özellikle genç kadınlar işgücü piyasasının sunduğu bu işlerde çalışmak yerine evde kalmayı tercih ediyorlar. Ailelerinin ekonomik durumları nedeni ile geçici işlerde düşük ücretler ile çalışan gençler de var. Bu kırılgan grubu da eklediğimizde oranın çok daha yüksek olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, gençler işgücü piyasasının kendilerine hayatlarını sürdürebilecek düzeyde bir gelir ve sürdürülebilir işler sunmadığını düşünerek, çekiliyor ve eve kapanıyorlar."
“İŞLETMELER NİTELİKLİ İNSAN KAYNAĞINA ULAŞMAK İSTİYOR”
Gençlerin ilerleme kat edemediklerin dile getiren Ok, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İşletmeler açısından da soruna baktığımızda Türkiye’de sanayi, hizmetler ve tarım sektöründe dijitalleşme, yeşil dönüşüm, küresel rekabet ortamı nedeni ile önemli bir dönüşüm yaşanması bekleniyor. İşletmeler kendilerini bekleyen bu değişim ve dönüşüm sürecinde nitelikli insan kaynağına ulaşmak istiyor. Ama böyle hazır bir insan kaynağı yok. Hatta genç nüfusumuz yeni gelişen teknolojiler ve meslekler konusunda yeterli bilgiye ve becerilere sahip değil. Buna yönelik bir eğitim, bir destek almış değiller. Daha emek yoğun sektörlerde gençler için yaratılan işlere baktığımızda da gençler bu alanlarda sürekli aynı ücret ve aynı işlerle çalışacaklarını ve bir ilerleme kat edemeyeceklerini düşünüyorlar. O nedenle bu işlere de geçici işler olarak bakıyorlar. Diğer bir temel sorun elbette ücretler. Gençler için üretilen işler ağırlıklı asgari ücret veren işler. Gençler bu şekilde istihdama başladıklarında içine girdikleri kısır döngüde kalacaklarını düşünüyorlar. Yani sürekli aynı işlerde ve aynı ücretler ile çalışacaklarını düşünüyorlar. Bu gelecek tasavvuru endişe ve umutsuzluk yaratıyor elbette."
“EVDEKİ GENÇLERE ULAŞMAK ÇOK ZOR, AMA ÖNEMLİ BİR HUSUS”
3 yıldır gençlerle eğitim programlarıyla iletişime geçtiklerini ifade eden Ok, "Biz daha çok yukarıda bahsettiğim sektörlerde yaşanacak değişim ve dönüşüm ile oluşabilecek yeni nesil işler, teknolojiler ve mevcut sektörlerde daha nitelikli alanlarda gençlerin eğitimine odaklanıyoruz. Son 3 yıldır gençler ile eğitim programları ile iletişim kuruyoruz. Tabi en temel sorun iş aramaktan vazgeçmiş ve herhangi bir eğitim almayan gençlere ulaşma meselesi. Bu o kadar kolay değil. Yani evde kalmayı tercih eden, eğitim çalışmalarının sonuç vermediğini düşünen, umutsuz bir grup ile çalışmak istiyorsunuz. Bu gençlere erişmek, programlara davet etmek, katılmalarını desteklemek ve sonrasında iş bulmalarına destek vermek oldukça zor ve ama önemli bir husus. Biz daha sınırlı bir alanda beceri geliştirme odaklı çalışma yapıyoruz. Bu yılda farklı işbirlikleri ve ortaklıklar ile yine genç kadınları önceleyerek beceri geliştirme programlarımızı ve eşleştirme çalışmalarımızı sürdüreceğiz" diye konuştu.
GENÇLERİN BEKLENTİLERİ NELERDİR?
Gençlerin beklentilerine dair de önemli tespitlerde bulunan Ok, "En basit haliyle sürekli bir iş, aileye bağımlı olmaktan kurtulabilecekleri, kendi hayatlarını kurabilecekleri bir ücret talep ediyorlar. İstihdama katılmada farklı engellerin ve adaletsizliğin olduğunu düşünüyorlar. Mesela en çok ifade edilen bazı hususlar, ‘Tüm başvurularda bizden deneyim istiyorlar, ama biz çalışmadan nasıl deneyim kazanacaz’, ‘İşletme ilan açıyor, görev tanımını belirtiyor, başvuruyorum, ama iş görüşmesinde bize başka işler anlatılıyor’, ‘Ailemin ekonomik koşulları yüzünden çalışmak zorundayım. Ama bu işe başlarsam ben de babam gibi sürekli aynı ücret ile aynı işi yapacağım. Başka bir şey yapmam mümkün olmayacak artık.’ Bunlar ilk aklıma gelen değerlendirmeler. Kısacası gençlerin beklentileri farklı. Bu alanda çalışan kurumların, yapıların ve istihdam yaratan işletmelerin bu beklentileri anlaması gerekiyor. Yine yerelde mevcut açık işler genç nüfusumuz ile kıyaslandığında yetersiz ve belirli alanlarda yoğunlaşıyor" dedi.
İŞLEVSEL POLİTİKALAR GEREKLİ
Sorunun çözümü için işlevsel politikaların olduğunu dile getiren Ok, son olarak şunları söyledi:
"Bu sorunun çözümü ciddi ve işlevsel politikalar gerektiriyor. Temel eğitimini tamamlamış çalışmaya hazır bir gence, gel yeni eğitimler al, daha fazla beceri sahibi olman lazım diyoruz. Artık üniversite mezunlarına da bunu diyoruz. Farklı sektörlerdeki değişimlere de baktığımız da bunu demek zorundayız. Ama bunu nasıl yapacağız. Hali hazırda uyguladığımız eğitim ve destek mekanizmaları ile bunu geliştirmek mümkün olmuyor. Biz kurumlar da daha yenilikçi düşünmek ve gençlere fırsatlar sunmak zorundayız. Özellikle bizim bölgemizde, genç nüfus varlığımız avantajdan dezavantaja dönüşmeden, ekonomik alandaki değişim ve dönüşümü de gençler ile sağlayabilecekken. Bu hem dilimizde bir değişim, hem de mevcut program ve projelerimizde bir değişim gerektiriyor."