Milletvekilliklerinin sona ermesiyle Hüda Kaya, Serpil Kemalbay, Fatma Kurtulan, Garo Paylan ve Pero Dündar hakkında açılan Kobani davasının ilk duruşması, Sincan Cezaevi Yerleşkesi’ndeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı.
Dava kapsamında 1 Kasım 2023’ten bu yana tutuklu bulunan Hüda Kaya, Marmara Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı. Duruşmayı aralarında DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve milletvekilleri, sivil toplum örgütü temsilcilerinin de bulunduğu kalabalık bir grup izledi.
Kimlik tespitlerinin ardından başlayan duruşmada, 400 sayfalık iddianamenin özeti okundu. Beş isme 38’er kez müebbet ve 19 bin 680'er yıl hapis talebine gerekçe yapılan 29 ayrı suçlamanın sevk maddeleri ayrı ayrı okundu.
‘KONUŞMALARIM SİYASİ BİR ÖÇ OLARAK KARŞIMA KONULDU’
Ardından savunma yapan Hüda Kaya, “İddianame öncekilerin kötü bir kopyası olarak önüme geldi. Baştan sona konuşmalarımda tek bir hakaret içermeyen konuşmalarım nedeniyle yargılanıyorum. Her zaman barış ve eşitlikten yana olan konuşmalarım siyasi bir öç olarak karşıma konuldu” dedi.
İddianamenin yaptığı konuşmalar ve katıldığı etkinliklere dair yayınlanan haberlerin internetten derlenerek hazırlandığını ifade eden Kaya, milletvekili olarak attığı her adımını yargılama konusu yapıldığı söyledi.
Kaya, “Bir milletvekili temsil ettiği insanların acısında, taziyesinde, haksızlığa uğradığında onların sesi olmak için çalışır. Hala görevde olan milletvekilleri de bunun için çalışıyor. Bizleri özgürlüğümüzden alı koyanların verdiği kararların siyasi olduğunu söylüyorum” dedi.
‘İFADE VERMEM HUKUKSUZCA ENGELLENDİ’
Kaya, savunmasını şöyle sürdürdü: “Hayatım boyunca, hep adaletin, barışın, insan hakkının kutsal olduğuna inan bir kadınım. Yaşamın her alanındaki canlının kutsal olduğuna inandım. Tarih boyunca savaş, kan, çatışma isteyenler daima egemenler olmuştur, barış, kardeşlik isteyenlere karşı her zaman din, kitap, bayrak istismar edilmiştir. Anayasal düzeni bozmaktan adam öldürmeye kadar ağır suçlarla yargılanıyorum. Adalet mülkün temeli değil de mülk adaletin temeli olunca, egemenlik halkın değil egemenlerin olunca, hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukuku geçerli olunca elbette sanık sandalyesinde olan bizler oluyoruz. Biz mağdur değiliz çünkü çok şükür çalmadık, insanların özgürlüklerini çalmadık, yalan söylemedik, şiddetin her türlüsüne karşı olduk. Bütün bunlara rağmen savcılığın talep ettiği suçlara karşı ifade vermem hukuksuzca engellendi ve 8 aydır haksız şekilde tutuklu bulunuyorum.”
Kaya, HDP olarak Kobani olaylarının aydınlatılması için onlarca önergeyi Meclis’e sunduklarını ancak bu önergelerin reddedildiğini anımsatarak, şunları söyledi: “Bu olayların ortaya çıkartılmasını engelleyen AKP-MHP’dir. Derin devlet ve devletin karanlık yüzü olayların ortaya çıkmasını istemeyenlerin kim olduğunu tahmin etmek zor değil” demişim. Yani ne konuşalım ne diyelim, barış konuşmayalım mı, iyilik konuşmayalım mı hep savaş hep çatışma mı konuşalım? Ülkenin iyi geleceği olsun diye yaptığımız çırpınışların ödüllendirilmesi gerekirken bunlarla yargılanır hale gelmişiz. 6 Eylül’de Mardin Belediyesine atanan kayyım belediyesi protestolarında zılgıtlar çekilmiş, şarkılar söylenmiş ve burada bir konuşma yapmışım. Bu da dosyada yer alıyor, ‘hırsızlara boyun eğmeyeceğiz, itaat etmeyeceğiz’ demişim. Bunu okurken gülsek mi bilemiyoruz, iddianamede defalarca ‘hırsızlıklar’ kelimesi geçiyor. ‘Seçilmişlerin, halkın iradesi üzerine irade tanımıyoruz’ diyerek konuşmama devam etmişim. Süleyman Soylu’ya yine burada ‘sözde içişleri bakanı’ diyerek, ‘insanlar sizin yüzünüzden dinden uzaklaştı, hırsızlıkla yalanı her türlü kötülüğü inançla bütünleştirdiniz, sizin kötülüklerinize teslim olmayacağız. Kim olursa olsun çocukların, ezilenlerin, kadınların yanında olarak hakkın hakikatin yanında olmaya devam edeceğiz. Bu ülke bu halk kötülüğe teslim olmayacak, işte bu kayyım politikaları da kötülüğün sesinin halkların sesini kesmeye çalışmasıdır. Bu kötülük sesine yenilmeyeceğiz. Bu halk size dersinizi verdi vermeye devam edecek’ demişim. Gerçekten ibretlik alıntılardan bir tanesidir bu.”
’28 ŞUBAT’TA ŞERİATÇI, BUGÜN TERÖRİST OLARAK YARGILANIYORUZ’
Kaya, 28 Şubat döneminde de tutuklandığını anımsatarak, “28 Şubat’ta idamlarla yargılanırken de şeriat ile yargılandık. İktidarlar değişti yargılayanlar değişmedi. O zaman ‘şeriatçı’ olarak yargılanıyorduk, bugün ise ‘terörist, bölücü olarak’ yargılanıyoruz. İyilik ve barış istemek iktidarlara göre değişmez. İyilikle, barışla teröristlik bir arada olamaz. Dün alanda, sokakta, kürsüde ne istediysem, bugün tüm tabiat, canlılar, toprak için, insanlar için aynen iyilik, barış ve mutluluk istemeye devam edeceğim.”
Kaya’nın savunasının ardından avukatı Zilan Leventoğlu da SEGBİS aracılığıyla beyanda bulundu.
‘DOSYADA İTHAF EDİLEN SUÇLARA İLİŞKİN TEK DELİL YOK’
Leventoğlu, müvekkilinin Kandil’e gidişinin iddianameye konu edildiğini belirterek, bu ziyaretin kamuoyu ile de paylaşılan bir ziyaret olduğunu belirtti.
Leventoğlu, Kaya’nın tutuklanışını medyaya “yurt dışına kaçacaktı” iddialarıyla servis edildiğini anımsatarak, “Dosyada ithaf edilen suçlara ilişkin tek bir delil yok. 8 aydır müvekkilimiz hukuksuz bir biçimde tutukludur. Kobanê Davası’nda görülen karar duruşmasında müvekkilimize atılı aynı suçlardan siyasetçiler beraat etmiştir. Tutukluluk halinin hiçbir hukuki ve makul bir gerekçesi kalmamıştır. Soruşturmaya yine konu olan son derece demokratik bir çağrı olan 6-8 Ekim çağrısında milletvekilimizin ne imzası vardır, ne toplantıya katılmıştır ne de paylaşım yapmıştır. Buna ilişkin tek bir delil, tanık ve belge yoktur” dedi.
Avukatların savunmalarının tamamlanmasının ardından iddia makamı Kaya’nın tutukluluk halinin devamını talep etti. Mahkeme heyeti, Kaya’nın ayda bir kez imza atma yükümlülüğü ve yurt dışı çıkış yasağıyla birlikte tahliyesine karar verdi.