Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, kent ekonomisi başta olmak üzere gündemdeki konular üzerine önemli açıklamalar yaptı. Gazetemize 2022’yi değerlendirirken, “İyi bir ivme yakalanmıştı, rüzgar tersine esti” diyen Kaya, 2023 için şunları söyledi: “Ekonomik anlamda yaşanan sorunların daha derinleşeceği ilgili endişeler hakim.”
Sayın Mehmet Kaya’ya yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
“2022’DE RÜZGAR TERSİNE ESTİ, ORTAK AKLI OLUŞTURAMADIK”
*2022 yılı Diyarbakır özelinde ekonomik açıdan nasıl geçti?
Doğrusu Diyarbakır son 3-4 yıllık bir değerlendirme yaptığımızda iyi bir ivme yakalamıştı sanayi altyapısı, yatırımcının gelmesi anlamında. Tabii Türkiye'de de bu anlamda önemli olumlu bir rüzgar vardı. Şimdi kentlerin böyle dönemlerde genel rüzgarla birlikte büyümesi doğal bir yöntemdir. Bunu da kaçırmamak lazım doğru ama rüzgarın ters yöne estiği dönemlerde de kenti buna karşı güçlü kılmak lazım. Maalesef 2022’yi genel değerlendirdiğimizde, ülkede de ters bir rüzgar esti, kentte de ortak aklı hakim kılacak, kentte buna karşı direnç oluşturacak, kent yatırımını, sanayi altyapısını, kentin yaşam kalitesini, ticaretini geliştirecek ortak akıl oluşturmada biz de zayıf kaldık diyebilirim. Bu ister istemez ülkenin olumsuz havasını bize de yansımasını daha da fazla kılmaya başladı. Tam da bu dönemlerde aslında kent olarak iyi bir hava yakalarsanız şimdi bu kentler yarışında aranızda mesafe varsa daha açılır veya yeni yeni mesafelerin oluşmasına neden olur. Maalesef tam da bu çerçevede Diyarbakır'da 2022, kent aklının hakim kılınmasında çok da istenilen bir seviyede değiliz.
Evet dün ektiklerimizin meyvelerini yiyoruz ama meyvenin sürekli yenebilmesi için yeni yeni ağaçlar dikeceksiniz eski ağaçlara bakacaksınız, budayacaksınız, düzelteceksiniz ki gelecek nesiller de bundan faydalansın.
“HİÇBİR SİYASİ GÖRÜŞ, KENT ÇIKARININ ÜZERİNDE OLMAMALI”
*Neden ortak kent aklı hakim kılınamadı?
Doğrusu biz bu konuda büyük çaba sarf ediyoruz. Bakın şunu net olarak ifade ediyoruz; hiçbir siyasi görüş, hiç kimsenin siyasi görüşü kentin genel çıkarının üzerinde olmamalı ve diyalog kapıları açık tutulmalı. Biz sivil toplum olarak bir arada durmayı gerçekten Diyarbakır ölçeğinde çok iyi başardı. Tüm sivil toplum kuruluşları işte bildiğiniz gibi 2022’de Kent Sivil Toplum Danışma Kurulu kurduk. Bu bir Kent Konseyi modeliydi aslında buna baktığımız zaman bile kimin bu kent konseyinin niye kurulmadığı, niye genel kent hakim kılınmadı aslında burada sivil toplumun görevini yaptığını ama bir türlü yerel yönetim ve kamuyu bunun içine katamadığının bir göstergesi. Kent Konseyi’ni belediyeler, sivil toplumla birlikte oluştururlar. Bölgedeki güçlü iki siyasi yapı olan AK Parti ve HDP ile tüm diyalog kapılarımız her zaman açık kaldı. Bugün de açık, hiçbir sorun yaşamıyoruz. Her ikisine de çok teşekkür ediyorum. Ben özellikle Ticaret Sanayi Odası’yla diyalog anlamında kendilerine ulaşıp sorunlarımızın çözümünde her zaman başta Mehdi Bey olmak üzere her zaman desteklerini gördük. Bizim burada bireysel kırgınlık, bireysel kavga, böyle illa bir arada durma, bir bireysel beklenti değil bu ifadelerim. Biz burada bir ifade ettiğim gibi kent yarışı yapıyoruz. Bu yarış sadece kim daha çabuk ipi göğüsleyecek yarışı da değil.
Tam tersi, bu yarış, kentteki sanayi sayısını artırmak, kentteki istihdam sayısını arttırmak, kentin yaşam kalitesini en üst seviyeye çıkarmak. Şimdi bu yarış, bizim söylediğimiz o. Maalesef Diyarbakır'ın istediği yapıyı, istediği sayıya ulaşmaması tam da bu. Bunu söylemeye çalışıyoruz. Bu sadece birilerinin görüşüp görüşmemesi kadar basit bir yorum değil. Bu gelen yatırımcının kente güvenmesidir, bu kentteki finans sektörünün kentteki iş insanına güvenmesidir. Bu, kamu bürokrasisinin kentteki sivil toplumla güçlü diyaloglar oluşturmasıdır. Bizim temel sıkıntımız budur. Yoksa bu bununla görüşmüş bu bununla görüşmemiş bizim için sorun değil.
“BU KENTİ DEĞERLERİ ÜZERİNDEN YÖNETMEK LAZIM”
*Tam da bu noktada şunu sormak istiyorum. AK Parti’de bakanlık yapmış Sayın Mehdi Eker veya AK Parti’nin Diyarbakır vekilleri DTSO’yu ziyaret ediyor, çalışmalarda ortaklaşabiliyor. Ancak Ekonomi Bakanı’nın Diyarbakır’da gerçekleştirdiği “Ekonomi Zirvesi”ne DTSO davet edilmedi. Burada bir çelişki yok mu? Çünkü davet edilmeme olayını İzmir Fuarı’nda da gördük…
Bakın geçen hafta Sayın Cumhurbaşkanımız, DTSO’yu Külliye’ye davet etti. Gidip katıldık. Bu kenti buradan yönetmek lazım. Bu kenti buradaki değerleri üzerinden yönetmek lazım. Hiç kimse bu kenti buradan okunduğu kadar dışarıdan okuyamaz. Bunu görmek lazım. Bakın bugüne kadar 4 yıllık yönetim sürecimizde, 3 tane vali 5 tane belediye ile çalıştık. Amacımız gitmek gelmek değil. Bir hafızasının olması lazım bu kentin. Ekonomisinin, yatırımının hepsinin bir hafızası olması lazım. Hafızalar üzerinden yürümemiz lazım yoksa her gelen yeni bir yöntemle yatırım izleme, bir yeni süreç başlatırsa biz burada değil kentlerle yarışmak biz hızla geriye doğru gideriz. Şimdi tam bir tehditle fırsatın ortasındayız. Yani bir fırsatı yakaladık bir yere geldik, önümüzde iki seçenek var. Yerelde istediğimiz bir sağduyu, ekonomi koordinasyon gibi bir sistemi devam ettirirsek bu kent hızla devam edecek, büyüyecek. Yok eğer ilişkisiz, bir Vali Yardımcısı ‘Odayla görüşürseniz biz size destek vermeyiz, İşkur'dan destek vermeyiz’ derseniz siz sadece o yatırımcıyı ürkütmüyorsunuz. Bütün yatırımcıları ürkütürsünüz. İnsanlar buraya bir yıllığına yatırıma gelmezler. Üç yıllığına gelmezler. İnsanlar burada bir ömür geçirmek üzere yatırım yapmaya gelirler sizinle. Bunlar yatırımcı, bir kararnameyle gelip bir kararnameyle gitmez. Yatırımcı gelir, vücudunu taşın altına koyar ve o kentte huzur, istikrar ve her kurumun kendisine hizmet etmesini ister. Temel felsefesi budur. Hangi il bunu yaparsa o il yatırımı çeker. Temel sıkıntımız bu bizim. Biz bugüne kadar hiçbir kurum hakkında hiçbir sivil toplum hakkında hiçbir şekilde aleyhte bir davranış içine girmedik, girmeyiz de. Bu kent bizim. Her yatırımcımızı, belediyemize, vilayete yönlendiririz. Her boyutuyla kendilerinin ürkeceği bir cümle ağzımızdan çıkmaz. Bizim sıkıntılarımız bunlar.
“DİYARBAKIR’DAKİ GENÇ NÜFUS, BEŞERİ SERMAYEMİZ”
*2022’ye dönersek, başka neler söylemek istersiniz?
Seçime yönelik de olsa ülkede bölgenin yaşam koşullarını iyileştirecek bir asgari ücret uygulaması. Şimdi genç nüfusta Türkiye'de ilk 5 ilden biriyiz. Beşeri sermayemiz bu bizim. Gelişen, yaşlanan bu dünyada belki de en büyük avantajımız bizim beşeri sermayemiz. Bizim bunu kullanmamız gerekiyor. Şimdi ortalama hane halkı sayımızda beşin üzerinde hâlen. Bir evde 5 kişi yaşıyor. Türkiye'de bu ortalama henüz üç bile değil. Bir eve iki asgari ücretin doğru girmesi, insanların evine, çocuğun eve yük olmak değil eve büyük katkı koyar pozisyonuna sokmak. Kentin yaşam kalitesini en önemli etkileyen unsurlardan biridir. Şimdi bizim bunu ortak çalışarak çözmemiz lazım. İnsanlarımız öyle bölgesel asgari ücret, sanki bölge insanı düşük asgari ücret almak durumdaymış gibi bir söylemin bile karşısına çıkmamız lazım. Çünkü bu asgari ücret yetmese bile bölge için önemli bir avantajdır genç nüfus ve aile sayısı anlamında. Şimdi bizim bunları tartışmamız lazım bu kente. Bunu öne çıkarmamız lazım. Kentte hep ifade ettik ve halen devam ediyor maalesef kentte finansa erişimden kaynaklanan yüksek oktanlı firmalarımız merkezlerini kent dışına taşımaya başladı, devam ediyorlar hâlâ.
“SERMAYE GÖÇÜ 2022’DE DE DEVAM ETTİ”
*2022’de de sermaye göçü çok yaşandı mı?
Çok oldu. Raporunu gelecek ay içerisinde sunacağız sizlere. Çünkü halen aynı sorun devam ediyor. Hâlen ipoteklerin alınmasıyla ilgili ve gerçek değeriyle ilgili ekspertizleri sorunu devam ediyor. Hâlen bölgedeki kamu bankaları başta olmak üzere yüksek kredi oranlarında kredi kullandırmama devam ediyor. Aynı şirket Diyarbakır'da 5 milyon alamazken İzmir'de 40 milyon alabiliyor. Bakın aynı bankanın bahsediyoruz. Böyle bir şey olmaz. Şimdi bunlarla uğraşmamız lazım, bunları ortadan kaldırmamız lazım.
Tehdit ve fırsat derken tam bunu ifade ediyorum. Yani bir yerden hızla gelişebilir iken bunu değerlendiremiyoruz. Maalesef bölgede asgari ücretin altında çalıştırma uygulamaları var.
“ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA İŞÇİ ÇALIŞTIRMA YAYGINLAŞIYOR”
*Çok yaygın mı?
Maalesef yaygınlaşıyor hızla. Asgari ücret artışıyla daha da yaygınlaşacak endişemiz vardı. İmalat sektörü dışında hizmet sektöründe de oluşmaya başladı maalesef. Şimdi bir kentli bir bölge insanı olarak evet firmalarımızın bunu yapmaması lazım. Ama firmalarımızın da ayakta durabilmeleri için, kamu desteği ve finansa erişim desteği sorununun çözülmesi lazım.
Eğer bölgesel bir uygulama yapılacaksa ki yapılmalı. Şu yapılmalı bölgedeki asgari ücretin üzerindeki vergi yükü tamamen kaldırılmalı. Bunu yaptığınız takdirde iki sorunu birden çözüyorsunuz. Bir, işletmelerin finansa erişememe sorunundan kaynaklı işçinin hakkı olan asgari ücretin altındaki uygulama da otomatik olarak ortadan kalkmış oluyor. Geçiş süreciyle birlikte bir zaman dilimi içinde yapılabilir. Ama o zaman dilimi içinde işverenin yaşadığı bu finansa erişim gibi sorunları da çözerek giderseniz sonra zamanla eşit noktaya getirirsiniz. Ama böyle dönemlerde bu tür desteği vermezseniz maalesef işveren dönüp bunu bir şekilde işçiden kesecek bir formülü kendi kendine yaratıyor.
Bu ne işverenimize yakışıyor ne de hakikaten insanımız bunu hak ediyor. Yani işe ihtiyacı var diye de hangi ücrete derseniz diye çalışın demek de doğru değil.
“GÖMRÜK MÜDÜRÜMÜZE, BAKAN MEHDİ BEY’E TEŞEKKÜR EDİYORUM”
*Finansa erişim konusunda Eximbank’ın açılması sorunu az da olsa azaltmadı mı?
Eximbank tamamen ihracatçıya kredi veren bir bankadır. Evet çok büyük faydaları var. Tabii Eximbank'ın gelişebilmesi için ihracat rakamlarımızın da hızla gelişmesi lazım. Bugün çok önemli mesafe kat ettik. Bakın Diyarbakır'dan yapılan ihracat rakamımız %400’lere vardı. Çünkü kayıt dışı diye ifade ettiğimiz başka illerden ihracat yapan firmalarımız vardı. Sağ olsun yeni Gümrük Bölge Müdürümüz gerçekten bu konuda bizden fazla çaba sarf ediyor. Bu konuda kendisine teşekkür ediyoruz. İhracat rakamlarımız da Türkiye ortalamasının üzerinde bir artış gösteriyor. Bunları arttırdıkça ve cirolarımız arttıkça ihracatçımızın Eximbank’a olan ihtiyacımız daha da artacak. Eximbank’ı ihracatçılarımıza şu an tanıtıyoruz. Bu şubenin açılmasında emeği geçen Mehdi bakanımıza da çok teşekkür ediyoruz.
“HABUR’DAKİ SORUN DEVAM EDİYOR”
*Habur Sınır Kapısı’nda ne tür sıkıntı yaşanıyor?
Geçen hafta içerisinde gece saat 1’de, 2’de en az 10 tane iş adamımız aradı beni. Arabanın içinde uyuduklarını söylediler. Başkan köprünün üzerindeyiz, 8-10 saattir buradayız ve bizi sınır ticareti yapan araçlarla aynı sırada tutuyorlar. 2 gündür bekleyen iş insanlarımız var araba içerisinde. Ve maalesef orada yönetimsel sorunlar vardı. Bu kapı iki yıl önce TOBB tarafından Ticaret Bakanlığı'nın tam da istediği şekilde modernize edildi. Yani şimdi her türlü yatırım yapılmış bu kapıya. Ve sorun da tam Habur’da. Karşı tarafta daha eski tip bir kapı olmasına rağmen geçişler gayet hızlı geliyor ama gelip Habur’un önünde tıkanmalar oluyor. Gelirken travmaya dönüşmüş durumda. Sağ olsunlar açıklamamızdan sonra hem Habur hem İbrahim Halil Kapısı’nın yetkilileri bir araya geldiler şimdi sorunu çözdüler. Mikro seviyesinde. Şimdi iki şekilde bakmak lazım. Bugünün rakamlarıyla bu sorun çözüldü. Tamam şu an bizim 2021 ticaret hacmimiz 11.5 milyar dolar, Diyarbakır'ın Irak, İran ve Kürdistan bölgesine ticareti hacmi %60’larda.
2013’lerde 15 milyar dolarlık ihracat rakamlarından geliyoruz buraya. Şimdi bizim Irak’la 30 milyar doları yakalamamız anlamında hiçbir engel yok. Ama bu kapı ile bu rakamı yakalamamız çok zor. Bugün en fazla geçebilecek günlük rekor 4 bin araçtır. Siz günlük 4 bini her gün yakalasanız bile en fazla yapacağınız ihracatta 15 milyar dolardır. Şimdi bunun düzelmesi lazım. Günlük 10 bin aracın geçmesi lazım. Kürdistan Bölgesel yönetimiyle birlikte yeni arayışlara gidilmiyor bu özellikle referandum sonrası kesilen ilişkiler bu diyalogun oluşmasına engel oluyor. Bakın 10-15 yıldır yapılan Nusaybin kapısı var. Şu an biz Suriye'ye malı Habur’dan geçirerek Irak üzerinden Suriye'ye geçiyor yatırımcılarımız.
TOBB'un yaptırdığı modern Nusaybin kapısı bomboş bekliyor. Ortadoğu'da yaşayan bir ülke olarak sıfır sorun bekliyorsak bunu bulma olanağımız yok. Bu topraklarda biz istesek de istemesek de hep sorunlarla yaşayacağız. 100 yıldır, 200 yıldır, 500 yıldır bu böyle. Biz bu sorunlar içerisinde sorununun da çözümüne katkı koyabilecek ekonomik ilişkileri geliştirmek zorundayız. Bazı şeyleri görmeyeceğiz, bazı şeylere yutkunacağız, bazı şeylerde karşılıklı geri adımlar atarak ekonominin önünü açacağız. Açtıkça her iki taraf da bunun nimetlerinden faydalandıkça sorunlar da kendiliğinden adım adım çözülecek. Bunu göreceğiz. Ama olaya hiç ekonomik bakmayan, işin hiç o boyutunu görmeden kendi dünyasında oluşturduğu bir güvenlik ve bekaa, asayiş ile bakarsanız huzuru hiçbir zaman göremezsiniz. Yoksulluğunuz hiçbir zaman bitmez. Türkiye burada bir sınıf atlamalı. Türkiye 3 milyon 5 milyon nüfuslu ülkeleri bir beka sorunu olarak görmemeli.
“KOMŞU ÜLKELERLE NORMALLEŞME ŞART; TİCARETTE SIFIR SORUN İLKESİ ESAS ALINMALI”
*Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politikada normalleşmeye gidebilecek adımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mısır'la bir normalleşme var, Suriye'yle bir normalleşmeyi yakalıyor, İsrail'le bir normalleşme var, Ermenistan'la bir normalleşme var ama sonuçta Irak'ta Kürdistan bölgesel yönetimiyle bir normalleşme olmalı. Yeniden bunların oturup Kürt bölgeleriyle bir normalleşmeye yeniden bir bakış gerekiyor.
“DİYARBAKIR, YAŞADIKLARIYLA MUTLU-MUTSUZ”
*TÜİK’in anketine göre en mutsuz kent Diyarbakır çıkıyor. Sizce de Diyarbakır halkı mutsuz mu?
İnsanların mutluluğunu ve mutsuzluğunu belirleyen 4-5 kriter vardır. Ekonomi bunlardan biridir. Kültürü, kültürünü yaşanması, kültürüne yönelik etkinliklerin olması, bunların hepsi bir etkendir. Dilini özgürce, yasaksız kullanması bir etkendir. Temel hak ve özgürlükleri, yürüyüş yasasından tutun da siyasetini ifade etmesi bunların hepsi birer etkendir. Şimdi eğer siz bu alanları yasaklarsanız veya yerel yönetimler üzerinden ki yerel yönetimlerin temel felsefesi, seçilmişlerin yönetmesidir. Buradaki temel felsefede oy aldığınız kitlenin o kitleye yönelik kültürel değerlerini önemsemeniz ve hizmet etmenizdir. Şimdi bunları yapmazsanız, ısrarla o kültürü, o dili görmezden gelirseniz, ekonomik anlamda da sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasına baktığımızda bölge illeri son 20 ili oluşturuyorsa ve insanlara sanal bir mutluluk enjekte edemezsiniz. Ancak bunlar üzerinden insanın mutlu olmasını sağlayabilirsiniz. Şimdi Türkiye bunları gördü. Bakın barış sürecinde insanlar, belki de en mutlu bölge burasıydı. İşte ekonomik rakamlara bakın; o zaman Türkiye tarihinde ilk defa gayrisafi de 9 milyar doları aşan bir gayrisafi milli hasıla oluşturdu. Türkiye ihracat rakamında rekor kırdı. Bölgede o dönemin Irak'la ihracat rakamlarını yakalayabilmiş değiliz. İşsizlik rakamları %4 seviyelerine indi. Şimdi bunlar toplumun memnuniyeti mutluluğu sanal değil, reeldir. Yani yaşadıklarından elde ettiği mutluluktur. Neydi barış süreci, dilini, kültürünü, devlete olan aidiyetinin en gelişmiş dönemlerinden bahsediyoruz. Bunun illa isminin çözüm süreci, açılım süreci gibi isimlerle ifade edilmesi gerekmiyor. Bunu siz hiçbir şey söylemeden de yapabilirsiniz. Hiçbir süreç demeden de bunu hayata geçirebilirsiniz. Ve o zaman hakikaten bölgedeki insanların mutluluğu, TÜİK rakamlarına daha olumlu yansır, insanların net olarak ifade ederler.
“YATIRIMCI GELECEĞİ OKUYAMIYOR, SEÇİMİ BEKLİYOR”
*2023’ten beklentiler neler?
2022’de yaşanan sorunların tam olarak bittiğini söyleyemeyiz. Üstüne, doğrusu ekonomik anlamda yaşanan sorunları daha derinleşeceği ilgili endişeler hakim. Yatırımcının geleceği okumayla ilgili sıkıntı yaşıyor. Asgari ücretin artması ki, bunların önemli bir kesimi işverenlere yansıyor. Kamunun sırtına bir EYT uygulaması geldi. Şimdi dönüp bunlara baktığınız zaman sonuçta devlet bu ülke hepimizin. Bütçesini hepimiz oluşturup hepimizin ortak harcıyoruz. Şimdi burada bazı ölçülerin kaçtığı ile ilgili işverenlerin genel endişesi var. Şimdi bu endişeler 2023’te giderilecek mi? Mayıs veya Haziran'da ülke bir seçime gidecek. Seçim öncesi gelişebilecek ortam, seçim sonucuna bağlı Türkiye'nin nasıl bir ortama gireceği ile ilgili doğrusu iş insanları önünü tam olarak göremiyor. Onun için bekliyorlar. Biz bunu yatırımcılarda gözlemliyoruz. Çok çok büyük şirketler Diyarbakır'a gelip bizlerle görüştüler. Yatırımla ilgili başkan biraz bekleyelim diyorlar. Hepsi Haziran ayını bekliyor. Maalesef onun için önünü göremeyen bir toplum, bir yatırım iklimi ülke için en önemli sorunlardan biridir. Yatırımcının endişesini gidermek gerekir. Bulunduğumuz bölgenin önemli bir üretim gücüyüz. Diyarbakır daha önce tarımla, ticaretle ifade edilen kent, şimdi sanayisiyle, tekstil sanayisiyle, makine sanayisiyle, tarım sanayisiyle büyümeye başlıyor. Bizler için çok önemli bir dönem. Umarız korktuğumuz değil, ülke yatırım iklimi anlamında özellikle sıkıntı yaşayacak bir pozisyona gelmez. Öncelikle de Türkiye'nin hep ifade ettiğimdir; komşusuyla ticaret yapmayan bir ülke, dünyayla ticaretini geliştiremez. Biz önce komşularımızla, sıfır sorun olması gerekmiyor ama ticaret yapmakta sıfır sorun ortamını yaratmak zorundayız.
Her zaman komşuyla, evlerde de böyledir. İnsanlar komşularıyla her zaman sorun yaşarlar ama birlikte yaşama iradesini, tekrardan barışma, tekrardan diyalog kurma akıllığını göstermek zorundalar. Güçlü ülkeler bunu yapar.