NERMİN ZENGİN

Diyarbakır’ın tarihi evleri, dış dünyadan soyutlanmış, kendi içinde bağımsız bir avlu ve onu saran kanatlardan oluşmaktadır. Dörtgen planlı olan avlu, etrafında odaların, eyvan, mutfak, hela, kiler, ahır vb. birimlerin yer aldığı üstü açık, havuzlu bir mekandır.

Dicle Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde Gülin Payaslı Oğuz ve Fatma Meral Halifeoğlu’nun makalesine göre yazın günlük yaşamın büyük bir bölümünün geçtiği ve mekanlar arası bağlantının sağlandığı ortak bir alan olan avlunun zemini genellikle gözenekli bazalt ile kaplı olup, bir bölümü de bahçe olarak düzenlenmektedir. Avluda, serinleme amaçlı yapılan dörtgen, dairesel veya eliptik formda tasarlanan özellikli havuzlar bulunduğu gibi, günlük temizlik ve diğer işler için kullanılan su kuyusu da yer almaktadır. Avlu çevresinde yer alan mekanlar mevsimsel kanatlara göre düzenlenmiştir. Yazların uzun ve sıcak geçtiği kentte, kuzeydeki yazlık kanatlarda odalar yüksek tavanlı ve bol pencereli tutulmuştur. Yüksek ve gösterişli eyvanlarla hareketlendirilen bu kanat, evin en zengin avlu cephesini oluşturmaktadır. Kışlık ve baharlık kanatlarda ise pencereler daha az sayılı ve basık olup, ahşap kepenklidir.

Geniş ve varlıklı ailelerin evleri harem ve selamlık olarak iki bölüm halinde düzenlenmiştir. Girişleri ayrı olan bölümlerin kendi içinde bağlantısı da bulunmaktadır. Sadece evin erkeklerinin ve erkek misafirlerin kabul edildiği selamlıkta, haremden ayrı olarak ahır ve avluda atların bağlanabildiği köşeler yer almaktadır. Birçok evde döner bir dolapla iki bölüm arası ilişki kurulmuştur.

Avludan birkaç basamakla inilen bodrum, ev halkının kışlık yiyeceklerini ve yakacaklarını sakladığı servis alanıdır. Bazı evlerin bodrum katında yaz ayları için düzenlenmiş serdap adı verilen havuzlu odalar da bulunmaktadır. Üst katlara ulaşım avludan taş merdivenlerle sağlanmaktadır. Üst kattaki dolaşımı sağlamak için avluya konsol çıkan ve taş bingilerle taşıtılan gezmek bulunmaktadır.

Editör: Nermin ZENGİN