Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Hava Aydın, gribin insanlarda en fazla görülen solunum yolu hastalığı olduğunu belirterek, “Soğuk algınlığı, influenza virüsü dışında 200’e yakın virüsün sebep olduğu, çok daha hafif seyirli burun akıntısı, boğaz ağrısı ve halsizlik ile seyreden üst solunum yolu enfeksiyonuna verilen isimdir. Belirtiler gripten farklı ve hafif seyirlidir. Erişkinde yılda ortalama 2-4 kez, çocuk yaş grubunda her yıl ortalama 6-10 kez kadar görülür. Genellikle kendi kendini sınırlar ve nadiren de komplikasyonlara yol açarlar” dedi.
Gribin influenza virüsünün neden olduğu, genellikle yıl içerisinde sonbahar sonu, kış ve ilkbahar başına kadar olan dönemde daha sık görülen oldukça bulaşıcı bir hastalık olduğunu kaydeden Aydın, riskli grup için hastalıktan korunmada en etkili ve güvenilir yöntemin grip aşısı olduğunu hatırlatarak, antibiyotiklerin grip ya da soğuk algınlığı tedavisinde herhangi bir yararı olmadığını söyledi. Aydın, “Ateş (koltuk altından ölçülen 38 C ve üzeri), titreme, kuru öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı ve tıkanıklığı, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları, şiddetli halsizlik, ishal, nadiren kusma, ishal belirtilerinden biri veya birkaçı hastalarda görülebilir. Küçük çocuklarda dikkat edilmesi gereken ek belirti huzursuzluk, iştahsızlık ve uyku halidir. Solunum yolu virüsleri temel olarak bireylerin öksürme, hapşırma ve konuşma esnasında yaydıkları damlacıkların sağlıklı bireyler tarafından solunum yoluyla alınmasıyla bulaşmaktadır. Hasta kişinin öksürmesi ya da hapşırması sonucu etrafa virüs içeren milyonlarca damlacık dağılır. Bu damlacıkların enfekte bireylerin 100-180 cm (1-2 metre) uzağına kadar yayılabildiği gösterilmiştir. Az da olsa bu damlacıkların bulaştığı yüzey ve nesnelere temas edildikten sonra ellerin ağız, burun veya göze sürülmesi ile de bulaşabilmektedir. Tokalaşma, öpüşme, bir metreden fazla yaklaşarak konuşma önemli bulaş yollarıdır. Kapı kolu, masa, bardak vb. yüzeylerde virüs 2-8 saat canlı kalmaktadır. Hasta kişiler belirtilerin ortaya çıkmasından 1 gün öncesinden başlayarak hastalığın ortalama 5-7'inci günlerine kadar bulaştırıcıdır. Grip, bebeklik döneminden yaşlılığa kadar tüm yaş grubunu etkilemektedir. Bununla birlikte risk grubunda yer alan kişilerde hastalık diğer kişilere göre daha ağır seyredebilmektedir. Bu kişilerde zatürre, bronşit, sinüzit, orta kulak iltihabı ve oldukça nadiren beyin ve sinir sisteminde hasar oluşması, kalp kası hasarı gibi ciddi tablolara neden olabilir” diye konuştu.
'EN ETKİLİ VE GÜVENİLİR YÖNTEM GRİP AŞISIDIR'
Riskli grup için hastalıktan korunmada en etkili ve güvenli yöntemin grip aşısı olduğunu belirten Dr. Aydın, “Grip için riskli grup 65 yaş ve üzeri ve 2 yaş altı kişiler, 6 ay-18 yaş arasında olup uzun süre aspirin kullanması gerekenler, şeker hastalığı dahil herhangi bir metabolik hastalığı olanlar, astım dahil kronik solunum yolu hastalığı olanlar, kronik böbrek hastalığı olanlar, kronik kalp ve damar sistemi hastalığı olanlar, bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler (kronik kan hastalığı olanlar, kanser hastaları, immunsupresif ilaç kullananlar, HIV/AIDS hastaları), huzurevi, bakımevi vb. ortamlarda yaşayanlar, aşırı kilolu olanlar ve gebelerdir. Riskli grup için hastalıktan korunmada en etkili ve güvenilir yöntem grip aşısıdır. Aşı, yapıldığı grip sezonu için etkili olmaktadır. Bu nedenle eskiden geçirilmiş grip hastalığı ya da uygulanmış grip aşısına bakılmaksızın mevsimsel gribe karşı etkin bir korunma sağlanması için her yıl grip aşısı yaptırılmalıdır. Aşının koruyucu etkisi, aşı yapıldıktan iki hafta sonra başlayacağı için aşının en uygun zamanı gribin sık görülmeye başladığı dönemden hemen öncesidir. Ekim ve kasım ayları grip aşısının yapılma zamanı olarak tercih edilmelidir. Aşılanmayanlar kişiler ise mart ayının sonuna kadar aşılanabilir. Aşının koruyuculuğu yaklaşık 6-8 ay sürer. İlgili hekimin reçete etmesi durumunda aşı sağlık sistemi tarafından ödenmektedir. Hekimlerin uygun görmesi durumunda grip aşısı risk grubu dışındaki kişilere de uygulanabilir. Hastalıktan korunmada gerekli aşı programlarına uyulması, kapalı ortamların sık sık havalandırılması, toplu alanlarda, kapalı alanlarda mutlaka maske kullanılması, herhangi bir solunumsal semptomu bulunan bireylerin bulaşı önlemek adına mutlaka maske kullanması, mümkün ise evde istirahat etmesi, kişisel hijyen ve koruyucu önlem kurallarına uyulması, artmaya başlayan viral enfeksiyonların önüne geçmek konusunda belirleyici unsurlardır” dedi.
'ANTİBİYOTİKLERİN GRİP TEDAVİSİNDE BİR YARARI YOK'
Antibiyotiklerin grip ya da soğuk algınlığı tedavisinde herhangi bir yararı olmadığını kaydeden Aydın, “Çoğu hasta herhangi bir tıbbi tedavi almadan bir haftada iyileşir. Fakat risk grubunda olan kişilerde hastalık ciddi ve ağır seyredebilir ve hatta ölüm görülebilir. Bu nedenle risk grubundaki kişiler erken dönemde (hastalık başladıktan sonraki 24 ile 48 saat arasında) hekime başvurmalı ve antiviral tedavi almalıdır. Bu ilaçlar tıpkı antibiyotikler gibi hekim tarafından önerilmedikçe reçetesiz olarak kesinlikle kullanılmamalıdır. Vücuttan su kaybını önlemek için bol bol sıvı tüketimi gerekir. Antibiyotiklerin grip ya da soğuk algınlığı tedavisinde herhangi bir yararı yoktur. Antibiyotikler bakterileri öldürür, ancak grip veya soğuk algınlığına neden olan virüsler üzerinde herhangi bir etkisi yoktur” diye konuştu.
Genellikle kendiliğinden düzelen ishalin bazı durumlarda tehlikeli olabileceğine dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Gürbüz Yuluğ, “İshal birkaç günden uzun sürerse, sıvı kaybı olursa, şiddetli karın ağrısı, kanlı veya siyah renkte dışkılama ve 39 derece üzerinde ateş görülürse acil olarak hekime başvurulmalıdır. Ağır ishaller, zamanında müdahale edilmezse ölümcül olabilir” dedi. (İHA)