Ali ÖZGÜÇ yazdı...
Namazın ehemmiyeti ile ilgili birkaç ayet ve hadis üzerinde duralım.
Bir ayette Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:
"Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yatarken Allah’ı anın. Güvenlik içinde olduğunuzda, namazı gerektiği gibi kılın. Şüphe yok ki namaz, müminler üzerine vakitleri belli olarak yazılmış bir ödevdir." (Nisa: 103)
Cenabı Allah diğer bir ayette ise şöyle buyurmuştur:
"Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat: 56)
İnsanın hayatında namaz, kulluğun zirvesini teşkil eder. Kul, namazın hakkını verirse, rükûlarını, secdelerini, kıyamlarını, içindeki ayetleri, sureleri ve duaları huşu içinde yaparsa, ne söylediğini bilerek beş vakit namazını kılarsa, o kişi yükselir, yücelir ve Allah katında makbul olur. Onun namazı, onu arındırır, tertemiz kılar.
Bu yüzden Allah Resulü şöyle buyurmuştur:
"Bir Müslüman, vakti geldiğinde güzelce abdest alıp kendisini Allah’a vererek rükû (ve secdesiyle) farz namazı kıldığında, büyük günah işlemedikçe, bu onun önceki günahlarına kefaret olur. Bu, her zaman için böyledir." (Müslim, Tahâret)
"Beş vakit namaz, evin önünde geçen bir nehir gibidir; bir kişi o nehirde günde beş vakit yıkanırsa, onda kir kalır mı? Aynen beş vakit namaz kılanın misali böyledir." ((Buhari, Salat; Müslim, Salat))
Allah'ın huzuruna varan mümin, bütün manevi kirlerden, mikroplardan, fuhuştan ve ahlaksızlıktan arınmış olur. Geçmiş günahlarına da bu namazlar kefaret olur.
Elbette, namaz kılıp da namazın önemini bilmeyen, namazı kendi üzerine bir yük olarak gören ve bu yükten nasıl kurtulacağım endişesini taşıyan bir insan, namaz kılarsa da bu onun için faydalı olmayacaktır. Namaz, ona huzur ve saadet temin etmeyecektir.
Allah Resulü şöyle buyurmuştur: "Nice oruç tutan var ki, onlara açlık ve susuzluktan başka bir şey kalmıyor; nice namaz kılan var ki, onlara yorgunluk ve bitkinlikten başka bir şey kalmıyor." (İbn Mâce, Siyam; Nasaî, Siyam) Yani bu ikisi de ibadetin hakkını vermedikleri için kendilerine hiçbir şey kalmıyor.
Oruçlu kişi, diline, gözüne, kulağına ve kalbine sahip çıkmadığı için bu organları günahlarla çalıştırdığı için onun orucu manen oruç değildir ve ona hiçbir fayda sağlamayacaktır. Namaz kılıp da namazın hakkını vermeyen, tadili erkan’a riayet etmeyen, namazın içindeki huşuyu yakalayamayan; hatta sarhoşlar gibi ne dediğinin farkında olmayanlar, namazın dışında her şeyi düşünür, fakat namazı düşünmezler.
İşin gerçeği şudur ki, biz bütün ömrümüzü, hayatımızı ibadetle geçirirsek ve Allah’ın bize vermiş olduğu bütün nimetleri de O’nun itaatinde harcasak bile yine de Allah’ın bir tek nimeti olan gözün hakkını eda etmiş olmayız. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur: "Eğer siz Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışırsanız, sayamazsınız. Şüphesiz ki insan çok zalim ve çok nankördür." (Zariyat: 56)
Aslında, ibadetleri İslam şartları olan namaz, zekat, hac gibi ibadetlere indirgemek doğru bir yaklaşım değildir; çünkü mümin, dilerse bütün hayatını ibadete çevirebilir. Yemesi, içmesi, nikahı, çalışmaları ve mesleklerini iyi niyetle yaparsa, bunlar onun için ibadet sayılır. Eğer bu anlayışla bu görevleri yerine getirmiyorsa, o zaman ibadet de sayılmaz.
Namaz; insan ruhunu aydınlatan, nefisleri arındıran, kişiliği ahlaki yönde oluşturan bir ilahi vesiledir. Namaz, nefisleri tezkiye eder, tüm kötü sıfatlardan arındırır.
"Rasûlüm! Sana kitaptan ne vahyediliyorsa onu okuyup başkalarına da anlat. Namazı da dosdoğru kıl! Çünkü bütün şartlarına riayet edilerek hakkıyla kılınan namaz, insanı her türlü hayasızlıktan, dinin ve aklın kabul etmediği şeylerden alıkoyar." (Ankebut: 45)
Özellikle hayatı maddiyat olan ve dünya hayatı kendilerini aldatan insanlar, en büyük dertleri dünya olanlar, bu dünyada namazın hayrından mahrum kalır. Rabbimize olan ibadetlerimiz, bizim için en büyük şereftir.
Bir Müslümanın Rabbiyle olan en büyük münasebeti, namaz esnasında Allah’a olan münacatıyla gerçekleşir. Bir alim şöyle der: "Bir kul, Allah ile konuşmak isterse namaz kılsın; Allah’ın kendisiyle konuşmasını isterse, Kur’an okusun."
Namaz, müminin miracıdır, İslam’ın direğidir, esasıdır. Namaz, kul ile Allah arasında en büyük ve sağlam bağdır. Namaz, mümini Allah’a yakınlaştırır, kullara yakınlaştırır.
"Bir kişinin sürekli mescide gittiğini görürseniz, onun imanına şahit olun! Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurur: 'Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder…' " (Tirmizî, Îmân, 8; İbn Mâce, Mesâcid, 19)
Selam ve dua ile…