İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın 7. duruşması görüldü.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görüldü.
47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.
Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmaları başladı.
Duruşma saat 10.40 sıralarında kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Ecem Koç’un savunması ile başladı.
DURUŞMADAN
Savunmasını yapan tutuksuz sanıklardan hemşire Ecem Koç, Halime bebeğin ölümüyle ilgili “Anne karnında oksijensiz kalmış bir bebekti. 55 gün kadar tüm çabalarımızla baktık. Eksiğimiz olduğunu düşünmüyorum. Kötü bir bebekti, doktorların umudu yoktu, buna rağmen elimizden gelen her şeyi yaptık. Aniden ölen bir bebek değildi. Zaten kötü duruma gelmişti. Son birkaç gün de daha kötüydü. Doktor olmadığı için hemşireler olarak müdahale ettik. Birinin de doktora haber vermesi gerekiyordu. O da ben oldum” dedi.
Doktorun her doğumda bulunduğunu belirten Koç, “Her doğuma ya da müdahaleye yetişiyordu. İlk defa böyle bir durumla karşılaştık. Doktor bey gelemedi” diye devam etti.
"BEN CANLANDIRMA YAPTIM, DOKTORUN YAPMASI GEREKİRDİ"
Koç'un “Bebekle çok güzel ilgileniyordu” demesi üzerine duruşma savcısı, “Her gün ilgileniyordu diyorsun ama bebek ölürken doktor yoktu dedin. Doktorun yapması gereken müdahaleyi biz yaptık dedin. Doktor her gün geliyorsa sen hangi müdahaleyi yaptın” diye sordu. Bunun üzerine Ecem Koç, “Yoğun bakımda 7/24 doktor olması gerekirdi. Ben en önemli canlandırma işlemini yaptım. Onu doktorun yapması gerekirdi” diye yanıt verdi.
"İŞLETME NEDİR BİLMİYORUM"
Tutuksuz sanıklardan çocuk doktoru Mehmet Salih Kara ise savunmasında işletme hakkında bilgisi olmadığını belirtti. Kara şunları söyledi:
“İşletme nedir bilmiyordum ben. Öyle bir yapı altında çalışmadım ben. Fırat Sarı’dan hiçbir talebim veya menfaatim olmadı. Çam Sakura’da çalışan bir asistandım. İstanbul'un en yoğun hastanelerinden biri, başka bir hastaneye gitmem imkansızdı. Başkasının kaşesini kullanmadım. Asistanlık eğitimim bittiği için mecbur bir yerde çalışacaktım. Şartları iyi bir yerde çalışabilirdim. Ama çalışmadım. Silivri Kolon Hastanesi'nde hiç çalışmadım. Silivri ve Çatalca’da ablam, kız arkadaşım arkadaşlarım var. Oraya sık sık giderdim. O yüzden oradan baz kaydı vermem normal. Çok hareketli biri olduğum için nerede olduğumu hiçbir zaman hatırlamam. Silivri Kolon Hastanesi'nin nerede olduğunu bile bilmem.”
"ALDIĞIM PARALAR EMEĞİMİN KARŞILIĞI"
Tutuksuz diğer sanık hemşire Serenay Şenkalaycı mahkemedeki savunmasında işletmeye bağlı çalışmadığını ve aldığı paraların emeğinin karşılığı olduğunu belirterek, “İşletmeye bağlı çalışmıyorum. Hastanenin personeliyim. Medisense’den bana para geliyordu, gelen paralar ek mesai ücretidir. Ben sorumlu hemşireyim, ancak çalışan eksikliği olduğu için ek mesaiye, yani gece nöbete kalırdım. Hesap hareketlerimde görünen, aldığım paralar benim emeğimin karşılığıdır. Rakamlar benim kaldığım mesailere göre yatıyordu” dedi.
"RAPORLAR GERÇEĞİ YANSITMAMAKTADIR"
Kerem bebeğin ölümünde ihmali olduğu iddia edilen sanık Şenkalaycı, “Kerem bebeğin durumunun kritik olduğu bize kadın doğum tarafından haber verilmişti. Bebeğin doğumuna bizzat katıldım, bebek kötü doğdu. Akabinde bebeği yoğun bakıma aldık. Doktorum tarafından bana söylenen her şeyi uyguladım. İlker Gönen’i aradığımda bebeğe 45 dakika canlandırma yapılmıştı, sonuna gelmiştik. 20 dakika daha müdahale etmemizi ve bunu kayıt altına almamızı istedi. Kadın doğum uzmanı alana geldi ‘hala bebeğe müdahale ediyor musunuz’ dedi. Dışarıya çıkıp aileye müdahale edildiğini söyledi. Raporlar gerçeği yansıtmamaktadır. Ben bebek için elimden geleni yaptım. Daha fazla ne yapabilirdim” diye sordu.
"FIRAT SARI BENDEN EPİRKİZİ DEĞİŞTİRMEMİ İSTEMİŞTİ"
Şenkalaycı, Hasan Basri Gök'ün ilaç sattığını duyduğunu belirterek, “Gök’ün para karşılığında ilaç sattığını duymuştum. Beni aradı bizim kullandığımız ilaçları kötülüyordu. Benden ilaç istiyordu, vermedim. Bu durumdan çok rahatsız oldum. Doktor İlker Gönen’i arayarak durumu ona anlattım. O da ‘bana yönlendir, bir daha seni rahatsız edemez’ dedi” şeklinde konuştu.
Mahkeme başkanının sanığa, “Madem Hasan Basri Gök seni arayıp İlker Sarı adına senden ilaç istiyor. Peki neden bu kadar rahatsız oluyorsun, ama Fırat Sarı’yı arayıp sormuyorsun” sorusu üzerine, sanık, “Ben kendisinden kurtulmak için ve İlker hocadan çekineceğini düşünerek İlker Gönen’e söyledim. Fırat Sarı ile iletişim kurmaktan kaçınırdım. Fırat Sarı benden epikrizi değiştirmemi istemişti ancak ancak ben kabul etmedim. Bu usulsüzlüktür. Yönetime söyledim” dedi.
"KAMERA ÇALIŞMIYORDU"
Mahkeme başkanının yoğun bakımda kameranın olup olmadığına dair sorusuna Şenkalaycı, “Yoğun bakımda kamera vardı ama kayıt yoktu. Ama neden kayıt yapmadığını bilmiyorum” dedi.
Duruşmaya, öğle arasının ardından tutuksuz sanıkların savunmalarıyla devam ediliyor.
İDDİANAMDEN
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.
Yaklaşık 7,5 saat süren, 7 sanığın dinlenildiği duruşma, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.
Bugünkü duruşmayla birlikte ava kapsamında 22 tutuklu sanık ile 7 tutuksuz sanığın savunması alınmış oldu.