Ali ÖZGÜÇ yazdı...
Ancak bunu kaybederse her iki cihanda da hüsrana uğramış olur. İnsanın ideali büyük olduğu oranda, çabası ve cihadı da o oranda artar. Hedefi küçük olanlar ise küçük çapta bir şeyler peşinde koşarlar ve her zaman küçük hedefler peşinde koşarlar. Çoğu zaman insanlar hedeflerinde ölçüyü kaçırmaktadırlar, dengeyi sağlamakta zorluk çekerler, bazen hedef ile gayeyi birbirine karıştırırlar.
Allah inancını taşıyan, marifetüllaha vakıf olan kimseler daima mizanda şaşmaz, dengede sarsılmaz ve gaye ile hedefi birbirine karıştırmazlar. Samimi bir mümin, Allah’ın sevgisini kazanmak ve O'nun rızasına sahip olmak için üstün çabalar gösterir. Kim ki bunun peşinde koşar, ciddi bir çaba gösterir, gayesini ihlaslı bir şekilde Allah’a yöneltirse, elbette o büyük hedefi başarmıştır, onun rızasını kazanmıştır Yüce Rabbimiz Furkan Suresi’nde şöyle buyurmuştur:
“Rahmân’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, ‘selâm’ deyip geçen kullardır. Gecelerini Rablerine secde ederek, huzurunda durarak geçirirler. ‘Ey Rabbimiz,’ derler, ‘bizi cehennem azabından uzak tut; çünkü onun azabı bitip tükenme bilmez. O cehennem ne kötü bir yerleşme ve kalma yeridir!’ö (Furkan, 63-66)
Buraya kadar geçen âyetlerde inkârcıların çeşitli bâtıl inançları, yanlış, haksız ve zararlı davranışları zikredilerek eleştirilmiş ve sûrenin neticesi mahiyetindeki bu son âyetler grubunda da Allah’ın sevdiği kulların üstün nitelikleri özetlenmiştir. Burada nitelikleri sıralanan “kullar” belirtilen iyi özellikleri dolayısıyla Allah’ın rahmet ve sevgisini kazandıkları için O’nun Rahmân ismine izâfe edilerek anılmışlardır. Bu sebeple “ibâdü’r-Rahmân” tamlamasını “Rahmân’ın has kulları” şeklinde vermeyi uygun bulduk.
“Ağır başlılık” şeklinde çevirdiğimiz 63. âyetteki hevn kelimesi, tefsirlerde genellikle sekînet, vakar, rıfk (yumuşaklık), tevazu ve bu anlamların hepsini içeren hilm kavramıyla açıklanmıştır. Bunun, Kur’an’ın sıkça atıfta bulunduğu, Câhiliye Arabı’nın temel karakteri olan kibirli, gururlu, zorba anlamındaki müstezkir kelimesinin zıddı olduğu belirtilmiştir. Âyette müminlerin, kendilerine sözlü sataşmada bulunanlara, ‘selâm’ diyerek, yani esenlik dileğiyle karşılık verdikleri bildirilmektedir. Bu suretle bir bakıma putperest Araplar’ın ortak zihniyetini ifade eden Câhiliye ile müminlerin ortak zihniyetini ifade eden İslâm’ın karşıt kavramlar olduğu ima edilmektedir. Buna göre sözlü sataşmalarla sergilenen alaycı ve küçümseyici tavırlar, Câhiliye zihniyetinin kendini beğenmişlik, küstahlık, hoyratlık, saldırganlık gibi tutumlardan oluşan barbarlık ahlâkını; müslümanların bu sataşmalara selâmla karşılık vermeleri de onların barışçı ilkelere dayalı uygarlık ahlâkını göstermektedir.
Nitekim bazı çağdaş araştırmacılar, câhiliye terimini kısaca “barbarlık”, İslâm terimini de (hilm kavramıyla bağlantılı olarak) “uygarlıkö şeklinde açıklamaktadırlar. Âyetlerin işaretine göre, belirtilen uygarlık ahlâkının temelinde öncelikle müslümanların, huzurunda durup ibadet ettikleri, secdeye kapandıkları Allah’a olan inanç ve saygılarıyla âhiret kaygıları bulunmaktadır. (Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri, Cilt: 4, Sayfa: 137-138)
Allah’ın sevgisini kazandıran sebepler ve ameller vardır. Bu sebeplerin başında derin iman ve ihsan yer almaktadır. İmanı önceki yazılarımda açıklamaya çalışmıştık. İhsana gelince, Allah’ı görürcesine O’na kulluk etmek, O’na hâlis bir gönül ile itaat etmektir. İhsan, aynı zamanda iyilik yapmaktır.
Allah cc, Kuran-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Ey Allah’ın kulları, iyilik yapın; şüphesiz Allah iyilik yapanları sever.” (Bakara, 195)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de çok anlamlı hadislerinde şöyle buyurmuştur:
“Allah katında en sevimli insan, insanlara en çok yararı olandır. Katında en sevimli amel ise, bir Müslüman’ın kalbine sevinç koymak, ya da onun bir sıkıntısını gidermek, borcu varsa ödemek, açlığını gidermektir. Şayet bir Müslüman kardeşimin ihtiyacı için onunla yürümek, bu mescidimde bir ay itikafa girmemden daha hayırlıdır. Kim ki sadece Allah için öfkesinden vazgeçerse, Allah cc, onun ayıp yerlerini korur. Kim ki öfkesini yutarsa, gerçekleştirmese, Allah cc, kıyamet günü onun kalbini ümit ile doldurur. Şayet bir kardeşin işini görünceye kadar kardeşiyle yürürse, Allah cc kıyamet günü ayaklarını sabit tutar.” (Elbani, Salih Silsilesi)
Allah’ı sevmek bedel ister, Allah’ı sevmek mümini eyleme geçirir, kalbine bir ışık verir ve istikbalini görür ve başkalarının da istikbalini aydınlatır.