Dünyada yüzyıllardan beri süren arazi anlaşmazlıkları günümüzde de devam etmektedir. İnsanlık tarihinden günümüze kadar devam eden sorun kabuk bağladıkça tekrar kanayan yara formuna geri dönmektedir. Bu bumerang sürdükçe çıkan sorunlar da devam edecektir. Ülkemizde pek çok bölgede varlığını sürekli hissettiren bu sorun özellikle Doğu Anadolu ve bölgemiz Güneydoğu Anadolu’da ciddi problemlere yol açmaktadır.
Son olarak bilindiği üzere Perşembe günü Diyarbakır’ın Bismil ilçesi Serçeler Köyü’nde arazi anlaşmazlığı sebebiyle aileler arasında büyük bir kavgaya, sonucunda silahların konuşmasına ve maalesef ki 9 hemşehrimizin yaşamını yitirmesine sebep olmuştur.
Yaşanan insanlık dışı olay “toprak” sebebiyle olup, bilinmelidir ki değil toprak hiçbir durumun insan hayatına mal edilmemesi gerekmektedir.
Peki bu durumu en azından önleyebilmek için neler yapılabilir?
Çok malikli arazilerin öncelikle belirlenmesi ve bölgede tabiri caizse “İstişare Kurulları” adında oluşumların var edilmesi sağlanmalıdır. Bu kurul tarafından tüm malikler bir araya getirilmeli ve herbirinin sorun / talep gibi ihtiyaçlarının karşılanması, ileride anlaşmazlığa yol açacak durumlar tespit edilerek sorun çıkmasının önüne geçilmelidir. Böylelikle %100 olmasa da sorunların önüne geçilmiş olunacak, az da olsa bu kanayan yaraya bir yudum su serpilmiş olacaktır.
Sonuç olarak Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından özellikle Arazi Toplulaştırması birimleri tarafından tespit edilme ile başlayacak bu işlemler silsilesinin zaman kaybetmeden oluşturulacak kurullar tarafından da desteklenmesi gerekmektedir. Konumuz her ne kadar tarım olsa da hepimizin birbirimize sorduğu yazımın başlığı da olan o hazin soruyu artık sormak içimizi ciddi bir şekilde yaralamaktadır. Ümit ediyorum ki mevcut hükümet bu konuya da bir çözüm geliştirecek ve halkımıza sunacaktır, ama son kez bu soruyu ben de sormak istiyorum;
Daha kaç kişiyi toprağa kurban edeceğiz?