Geçen haftalarda 13 yılın ardından gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İmralı heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan’ın bulunduğu görüşmenin pozitif yansımaları tüm Türkiye’yi sarıp sarmalamıştı.

Her iki taraf artık daha netti.

Her iki taraf umutlu ve mutluydu.

Her iki tarafın ayağı yere sağlam basıyordu.

Türkiye’yi saran umut dolu duygularla kabarmış kalplerin yansımasıyla, gözler 18 Nisan Adalet Bakanlığı’yla olacak görüşmeye çevrilmişti ki…

15 Nisan gecesi 23.05 sularında bir haberle Sırrı Süreyya Önder’in kalp krizi geçirmesi nedeniyle hastaneye kaldırıldığını ve durumunun ciddi olduğunu öğrendik.

Sabahın erken saatlerinde iş yerine gelip stresle durumu takip etmeye başladık.

Önder ile ilgili haberler girilirken bir taraftan da biyografisini hazırlıyordum. O kadar çok detaylar vardı ki uzun zamandır bu kadar çok etkilenmemiştim.

Senarist, oyuncu, köşe yazarı olup sanata yön vermesinin dışında siyasetçi kimliği ile barış sürecinde ivedilik ile takip ettiğim en etkili isimlerinden biri.

Yapılan tüm müzakerelerde mücadeleci ruhunu ortaya koyuyordu.

Bu ruhu ortaya koyarken mizahı ve kıvrak zekasıyla da insanlarda tebessüm oluşturmayı ihmal etmiyordu.

Barışın sağlanması için bütün umudunu Meclis’e taşıdı. 

Yetmedi sokağa,

Yetmedi sanata

Yetmedi heyete…

Çünkü barış sadece masalarda sağlanmazdı. 

Barış, sokaklarda yankılanan bir türkü gibi herkesin diline, gönlüne değmeliydi. 

İşte Sırrı Süreyya Önder’in belki de en büyük çabası, barışı sadece bir devlet politikası olmaktan çıkarıp halkın içselleştireceği bir toplumsal bilinç haline getirme gayretiydi.

Bu yüzden, Sırrı Süreyya Önder’in geçirdiği rahatsızlık, yalnızca bir siyasetçinin sağlık durumu değil, aynı zamanda barış umudunun üzerine çöken ince bir hüzün gibi hissedildi ülke genelinde.

Sırrı Süreyya Önder’in hikâyesi tam da bu yüzden önemli. Çünkü o, hiçbir zaman sadece konuşan değil, dinleyen biri oldu. Barış elçisi rolü üstlendi.

Bugün, onun hastane odasındaki sessizliğine, yıllardır barışa adanmış kelimeleri eşlik ediyor. Ve bu kelimelerin taşıdığı umut, yalnızca siyasetin değil, bu ülkenin vicdanının da yeniden yeşermesi için bir çağrı niteliğinde.

Belki de şimdi, tam da şimdi, en çok onun gibi isimlerin hatırlanmasına ve mücadelesinin sahiplenilmesine ihtiyaç var.

Çünkü barış, sadece bir dönemsel proje değil, nesillerin omuz omuza taşıyacağı ortak bir inşa sürecidir.

Tüm kalbimiz dualarımız seninle Sırrı Abi,

Dayan

Aramıza döndüğünde her şey çok daha güzel olacak.