Normal şartlarda artık yavaş yavaş yazlık giyeceklerin çıkarılıp kış ayına el sallamamız gereken bir aydayız.
Ne güzel işte, bahara hoş geldin dediğimiz Newroz’un keyfi hala kalbimizde.
Ama o da ne?
Memleketin birçok yeri yağmur ve fırtınanın etkisinde. Onu geçtim, kar yağışı nedeniyle köy yollarının kapandığı bile yaşandı güzelim Nisan ayında. Ve maalesef ki, don olayları da cabası.
Evet bu ayda don yaşanması hayra alamet değil.
Yani yaşanabilir ama pek hayırlı bir durum değil.
Olayın uzmanı birçok kişi, değişik medya kanallarında bu konu hakkında fikirlerini beyan ediyorlar.
Hava tahmin uzmanları, konunun muhatabı uzman mühendisler, durumun ekonomiye yapacağı ve etki.
Tabi her konu hakkında mutlaka bir görüşlerinin olması için büyük emek sarf eden yorumcuları saymıyorum bile. Bence siz okuyucular da saymasın onları.
Hasıl-ı kelam durumun kötüye evrilebileceği konuşuluyor.
Bize de Allah korusun demek kalıyor.
Tamam kurban olduğum Allah korusun ama bu durumu anlamak ve gereken tedbirleri de almak şart.
Don nedir, ne zamanlar yaşanır ve bundan doğacak zararları minimize etmek için neler yapmalıyız?
Hava sıcaklığının 0°C'nin altına düşmesiyle birlikte, yeryüzündeki su buharı veya nemin buz kristallerine dönüşmesi olayından sonra başlar don. Açık ve rüzgarsız havalarda özellikle de geceleri görülür.
İşte bu don olayı, Allah korusun tarım açısından oldukça tehlikeli olmakla birlikte ciddi maddi kayıplara da yol açabilecek bir durumdur.
Sonbaharda, hava sıcaklıkları yavaş yavaş düşmeye başlarken, İlkbaharda de sıcaklıkların artmaya başladığı dönemde bir anda soğuk hava dalgası gelirse gece don oluşabiliyor.
Kış aylarında da pekala don yaşanabilir, ancak bu dönemde tarımsal faaliyetler az olduğu için etkisi daha sınırlıdır.
İnsanları da ilgilendiren, don olayıyla birlikte yaşanabilecek zararlardır.
En riskli dönemler, bitkilerin tomurcuklandığı veya yeni filiz verdiği ilkbahar sonu ile yaz başı arasıdır.
Yani, koca bir yazı kısmen de olsa rahatlık içinde geçirebilmek için beklerken zorluk çanlarının çalması anlamına da gelebiliyor.
“Bunca pahalılıkta zaten çarşıya-pazara uğrayamıyoruz” dediğinizi duyar gibiyim.
Haklısınız ama bu don, başka bir tehlikeli durum.
Donun özellikle tarımsal faaliyetlere büyük zararları vardır. Bitkilerin çiçekleri, yaprakları ve meyveleri donar; fideler ölür; bu da ciddi verim kayıplarına neden olur.
Hayvancılık da dolaylı olarak etkilenir. Su kaynaklarının donması ve hava koşullarının zorlaşması, hayvanların bakımını güçleştirir. Tüm bunlar, çiftçilerin gelir kaybına ve genel olarak ekonomik zararlara yol açar.
Sobamızı yakıp, başında ısınıp aile sohbetleri yaptığımız o gecelerde, dışarıda meydana gelebilecek donun nelere yol açabileceğini yukarıdaki paragraftan anlayabiliriz.
Donun zararlarını azaltmak için çeşitli önlemler alınabilir. Erken uyarı sistemleri sayesinde çiftçiler don tehlikesine karşı önceden bilgilendirilebilir. Sera kullanımı, sulama ile toprağın ısıtılması, bitkilerin örtülmesi ve rüzgar makineleriyle havanın hareketlendirilmesi gibi yöntemlerle don zararı en aza indirilebilir.
İşinin uzmanlarının ifadesidir bunlar.
Bir tarım ülkesi olan Türkiye’de, birçok hayati konuya gereken ilgi verilmediği gibi tarıma da gereken ilgi gösterilmiyor.
Laf lafa gelince, Konya ovasından, Amik ovasına, yaylalarımızdan Mezopotamya’ya kadar zengin ve geniş tarımsal alanlarımız var diyoruz.
Diyoruz ama bunları olası doğal felaketlere karşı nasıl koruyacağımızı bilmiyoruz.
Bu konuda ve daha birçok konuda ne doğru dürüst bir devlet politikası var ne de bir bilinç düzeyi.
Sonra da bahar ve yaz aylarına yaklaştığımızda meydana gelmiş olan bu don ve benzeri doğal felaketler karşısında oflayıp pofluyoruz.
Allah korusun ve her mevsimimizi hayretsin…