Kürt seçmeni, bölgede cumhurbaşkanı seçimlerinde tercihini Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yana yapmış görünüyor. Bölgedeki Kürt seçmenin Cumhurbaşkanı seçimlerine Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi sadece bölgeye ilişkin bir talep olmayıp aynı zamanda Türkiye’nin denklemini değiştirmeye yönelik olduğu görülüyor.
Kürtler uzun yıllar tercihini HDP ve Yeşil Sol Parti geleneğinden gelen partilerle AK Parti arasında yaptı. AK Parti’nin özellikle çözüm sürecini başlattığı andan itibaren bölgedeki oy oranı en üst noktaya çıktığı gibi aynı zamanda Erdoğan’a karşı ciddi bir ilgi ve sempati oluştu.
Kürtlerin uzun yıllar devam eden çatışmalı ortamdan sonra sorunun barışçıl yollardan çözüleceğine olan inançları arttı. Karşılıklı oluşturan çatışmasızlık ortamı bölgenin rahat bir nefes almasını sağladı. Toplum, politik sorunların diyalog yoluyla çözüleceğine inandı. Bölgede ekonomik yatırımlar artmaya başladı ve bir bakıma çatışmalardan bıkmış halk ekonomik olarak aşamalı bir şekilde kendini toparlamaya çalıştı. Mardin, Urfa, Diyarbakır, Van ve Batman gibi şehirlerde yatırımların artmaya başlaması, ekonomik sorunların çözülmesi bakımından da bir umut yarattı.
Kürt Hareketi’nin ve AK Parti iktidarının karşılıklı yaptıkları bir kısım hatalar sorun çözümünü güçleştirmiş olmasına rağmen Ahmet Davutoğlu’nun başbakan olduğu dönemde taraflar arasında Dolmabahçe Mutabakatı imzalandı. Kürt sorunu barışçıl ve görüşmeler yoluyla çözüleceğine dair toplumda çok ciddi bir umut yarattı ve beklenti arttı. Kürt sorununun siyaset alanı içerisinde çözüleceğine dair bir güven oluştu.
Çözüm sürecine önemli bir katkı sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlet için dengeler nedeniyle Dolmabahçe Mutabakatı’nı kabul etmediğini, kendisinin bu gelişmelerden haberdar olmadığını belirterek, fiilen süreci sonlandırdı. Bu süreçten sonra AK Parti, MHP ile stratejik bir ittifak kurdu. Bu süreçten sonra yeniden şiddeti esas alan bir politikayı uygulamaya koydu. HDP’nin belediye başkanları görevlerinden alınarak yerine kayyumlar atandı, Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş gibi Kürt siyasetçiler tutuklandı. HDP’nin kapatılmasına ilişkin Yargıtay Başsavcılığı’nın açtığı dava Anayasa Mahkemesi’nde görüldü ve yakın bir dönemde karara bağlanacak. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Kürtler uzun süre AK Parti’nin ve özellikle Erdoğan’ın Kürt sorunun çözümünde yeni bir adım atacağını beklentisini korudu. Ancak Erdoğan’ın Devlet Bahçeli ile kurduğu zorunlu ilişki sorunun çözümünü engellemekle kalmadı tersine derinleştirdi.
Seçim sürecinin sonuna doğru giderken Cumhur İttifakı’nın çözüme dair somut hiçbir politikasının olmadığını görüyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan Van’da yaptığı konuşmada çözüme dair hiçbir ipucu vermediği gibi sertlik politikasına devam edeceğine dair mesajlar iletti.
Kürtlerin yeni arayışı
Kürtlerin politik temsilcileri sorunun demokratik siyaset içerisinde parlamentoda çözülmesi için yeni ittifak arayışları içerisine girdiler. Çatışmalar yıllardır bölge halkını ekonomik ve toplumsal olarak çok ciddi etkilemiş durumda. Bu nedenle sorunun demokratik siyaset içerisinde çözümü konusunda kim adım atarsa onlarla diyalog kurmaya hazır olduklarını beyan ettiler. Kılıçdaroğlu’nun ‘Kürt sorunu vardır ve bunu parlamentoda çözeceğim’ açıklamasından sonra Kürtler, Kılıçdaroğlu ile fiili bir ittifak kurdu. Bir başka ifade ile geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verdikleri desteği bugün Kılıçdaroğlu’na verme kararı aldılar. Kılıçdaroğlu’nun ve İmamoğlu’nun Van’da gerçekleştirdikleri miting, Kürtlerin önümüzdeki dönemde Kılıçdaroğlu’na bir şans vereceklerinin işaretidir.
Kürtler geçmişte Erdoğan’a bugün Kılıçdaroğlu’na destek vermesinin arka planında ideolojik yaklaşım bulunmuyor. Sadece Kürt sorununun demokratik siyaset içerisinde çözümü nedeniyle dönemseldir. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’na verilen yüksek destek, CHP’ye verilmiş bir destek değildir.
Bugünkü sistemde Cumhurbaşkanı ile partilerin birbirinden farklı yürümesi doğal olarak seçmenin tercihlerini etkilemektedir. Yeşil Sol Parti, bölge illerinin çok önemli bir kısmında milletvekillerinin önemli bir çoğunluğunu alması kimseye sürpriz gelmiyor. Yeşil Sol Parti’nin cumhurbaşkanı adayı çıkartmayarak bir bakıma cumhurbaşkanının kimin olacağına da karar verecek. Geçmişte Erdoğan’a verilen destek bugün Kılıçdaroğlu’na yönelmiş durumda.
Kılıçdaroğlu’na verilen oy doğal olarak iktidar dengesini önemli oranda etkileyecektir. Kürt seçmenin oyu olmasa, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun birkaç puan önünde olacağı görülüyor. Anketlerde anlaşıldığı gibi Kılıçdaroğlu’nun 4-5 puan önde olması doğrudan Kürt seçmenin tercih ile ilişkilidir. Bu nedenle kimin Cumhurbaşkanı olacağına karar verecek olan büyük bir olasılıkla bölge halkının ve Kürt seçmenin kararı ve tercih belirleyici olacaktır.
Kılıçdaroğlu Kürtleri unutmasın
Kılıçdaroğlu’nun Van mitinginde bir Kürt seçmen şu cümleyi kullandı: ‘Kılıçdaroğlu en yüksek oyu Kürtlerden alacaktır ama Kürtleri unutmasın.’ Normal koşullarda Kürt seçmeni CHP ve Kılıçdaroğlu’na bu düzeyde bir destek vermez. Nasıl ki İstanbul seçimlerinde İmamoğlu, Kürtlerin oyu ile büyükşehir Belediye Başkanı olmuşsa Kılıçdaroğlu da Kürtlerin oyu ile Cumhurbaşkanı olacaktır. Verilecek oy, kendi içerisinde bir şarta bağlıdır: Kürt sorunun parlamentoda demokratik siyaset içerisinde çözülmesidir.
Kürt seçmeni ya da onun politik temsilcisi bunun için Kılıçdaroğlu ile herhangi bir pazarlık yapmadı, Kürt sorunun çözümüne gösterdiği yaklaşım nedeniyle Kılıçdaroğlu’na bir destek verdiler. Eğer Kılıçdaroğlu, verdiği sözü tutar Kürt meselesini parlamentoda görüşmeler yoluyla çözerse hem Türkiye kazanır hem de bölge kazanır. Hem Türkler kazanır hem Kürtler kazanır. Kimse kaybetmez ülkemiz kazanır. Ancak Erdoğan gibi çözüm sürecini yarı yolda bırakırsa, bu kez sadece kendisi değil, partisi CHP’de bütünüyle kaybeder aynı şekilde Türkiye kaybeder.
Önümüzde bir hafta kaldı, doğal olarak seçim rekabeti son güne kadar çok yönlü devam edecek. Bölgede istikrarın sağlanması, ekonomik olarak toparlanması için ülke genelinde politik bir istikrara ihtiyaç var. Seçim öncesinde yapılan değerlendirmelerin ancak seçim sonrasındaki politik ilişkilere göre anlam kazanacağı açıktır. Bu meselenin çözümü ne sadece Erdoğan’ın ne de sadece Kılıçdaroğlu’nun konusudur. Ülkenin meselesidir.
Kürt sorunu çözümünde şiddetin bir sonuç vermediği artık netleşmiş durumda. Kim kazanırsa kazansın silahların bütünüyle sustuğu, demokratik siyasetin ön plana çıktığı, sorunların parlamentoya tartışıp karara bağlandığı bir sürecin başlaması artık kaçınılmazdır. Seçim gecesinden sonra Türkiye’de ve bölgede yeni bir dönem başlayacaktır. Hepimizin bu yeni döneme hem ekonomide hem siyasette yeni stratejileri belirlememiz kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle Diyarbakır önümüzdeki süreçte değişimin merkezi olacaktır. İster Kılıçdaroğlu isterse Erdoğan kazansın, yeni sürece kendimizi hazırlamalıyız.