Gazeteci olarak uzun yıllar görev yaptığım Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) başkenti olarak adlandırılan Şanlıurfa, 1990’lı yılların sonu ile bugünkü zaman diliminde kimine göre çok büyük mesafe kat etti, kimine göre potansiyeline nazaran hak ettiğinin çok gerisinde kaldı. Bende çok gerisinde kaldığını düşünenlerdenim. Hatta GAP'ın merkezi Şanlıurfa’nın iyi yönetilmediğini söyleyebilirim.
Son günlerde görüştüğüm Şanlıurfalı meslektaşlarım veya dostlarım benimle aynı görüşte olacakları ki, Şanlıurfa’yı konuştuğumuzda veryansın ettiler. Bende onlara katkı sunmak amacıyla bildiklerimi, gördüklerimi eski ile yeniyi karşılaştırarak sunmak istedim.
-Şanlıurfa’nın nüfusu GAP’la birlikte hızla arttı ve Türkiye’nin 8’inci büyük şehri oldu.
-En genç nüfusa sahip şehirlerin başında geliyor.
-GAP tamamlandığında sulanacak 1,8 milyon hektar arazinin yaklaşık 1 milyonu Şanlıurfa sınırları içinde yer alıyor.
-Pamuk ve fıstık üretiminde birinci sırada bulunuyor.
-Hububat üretiminde Konya’dan sonra 2’nci sırada.
- başkenti unvanı ile sebzeden meyveye, yaş üzümden kuru üzüme, hayvancılıktan arıcılığa kadar birçok alanda kendisine üst sıralarda yer buluyor.
-İnanç turizminde iyi bir yerdeydi. Göbekli Tepe’nin keşfiyle turizmin parlayan yıldızları arasındaki yerini aldı.
-Doğu’yu Batı’ya bağlayan yolların kesiştiği stratejik öneme sahip bir konumunda bulunuyor.
-Suriye ile 911 kilometre ile en uzun sınıra sahip.
Bu maddeleri daha fazla çoğaltabiliriz, ancak buna gerek yok. Çünkü bu kadar özelliğin bile bir şehre ne kadar çok şey katacağını hepimiz aşağı yukarı tahmin ediyoruz. Ama gelin görün ki, Şanlıurfa halen bu kötü özelliklerle de ilk sıralarda.
-Çukurova’dan Karadeniz’e, Ege’den Akdeniz’e kadar ülkenin her tarafına en fazla tarım işçisi gönderen şehir.
-Neredeyse yılın 12 ayı sıcak paranın girdiği şehirde, çevre şehirlere göre yatırıma dönüşen sermaye sınırlı.
-İşsiz sayısında ilk sıralarda.
-Okuryazar oranı en düşük şehirlerden biri.
-Feodal yapının devam ettiği nadir şehirlerden.
-1990’lardaki nüfusundan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapıyor.
-Çevre şehirlere de göç vermeye başladı.
-Şehrin ticareti halen Atatürk Bulvarı ile Balıklıgöl güzergahında sıkışmış durumda.
-Şehrin yeni yüzü Karaköprü’de nar ve fıstık bahçeleri yok edilerek, iç içe geçmiş ve nefes alınamayacak bir yapılaşma almış başını gidiyor.
-Devlet kurumlarının çoğu şube müdürlüğü düzeyinde.
-Altyapı ve üstyapı planlı bir şekilde ilerlemiyor. Her şey yapboz şeklinde sürüyor.
-Bu kadar nüfus artışına ve hasta potansiyeline rağmen Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde doktor istifaları nedeniyle kapanan bölüm sayısı 10'a yükseldi.
Bu tabloya ister yerel siyasette kötü yönetim, isterseniz feodal yapının dağılmaması, ister çoğulculuk yerine bireyselliğin ön planda olması, isterseniz muhafazakarlığın verdiği kapalı toplum yapısı deyin. Ne derseniz deyin, ama Şanlıurfa kötü yönetildi, kötü yönetiliyor, böyle giderse gelecek içinde iyi sinyal vermiyor.
Sevgiyle kalın.