İsrail'in Ortadoğu’daki 1946 ve bugünkü haritasına baktığımızda nasıl yayılmacı ve insanlık suçu işleyerek yavaş yavaş günümüze geldiğini görebiliriz. İsrail’in Gazze’ye saldırısı, 1’nci yılını doldurdu. Savaş ve insanlık suçu işlenen saldırılarda 16 bin 500’ü çocuk, 11 bini kadın olmak üzere 41 bin kişi öldü, 100 bin kişi yaralandı, yüz binlerce kişi yerinden-yurdundan oldu. Gazze'deki yapıların yüzde 54 ile 66'sı zarar gördü veya tamamen yıkıldı.
Gazze’ye yönelik saldırılarda meydana gelen tahribat, bununla sınırlı kalmadı elbet. Yaşanan insani krizin yanı sıra bombardımanlar büyük bir çevresel felakette de neden oldu. Gazze’deki Hükümet Medya Ofisine göre, saldırıların sadece 200’ncü gününde 75 bin ton bomba atıldı. Bu bombardıman 2’nci Dünya Savaşı'nda Hiroşima'ya atılan bomba miktarının yaklaşık 6 katına eşit.
Londra Queen Mary Üniversitesi’nin çalışmasına göre, İsrail saldırılarının ilk 120 günlük döneminde, 420 bin ila 652 bin ton karbondioksit eşdeğeri salıma neden olurken, bu rakamın 26 ülke ve bölgenin yıllık karbon emisyonundan daha fazlasına tekabül ettiği belirlendi.
Bunu yaratan faktörlerin başında, uluslararası hukuka göre yoğun sivil nüfusun bulunduğu bölgelerde kullanımı yasak olan beyaz fosfor bombasından kaynaklandı. Toprakta ve suda yıllarca kalabilen beyaz fosfor, kısa vadede temas ettiği bitkileri öldürüyor, uzun vadede ise tarımda gübre etkisi meydana getirerek aşırı miktarda bitki, yosun ve alg çoğalmasına sebebiyet veriyor. Yani saldırılar sadece insan ve yapılara zarar verilmedi, büyük bir çevresel felakete de yol açtı.
Bunca felakete sebep olan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve savaş kabinesi, bundan sonra duracak mı, yoksa devam mı edecek sorusunun cevabı, Gazze’nin ardından Lübnan, zaman zaman Suriye ve İran'a yapılan saldırılar ve tehditlere bakınca devam edeceğe benziyor.
Netanyahu ve savaş kabinesinin hedefi ne diye bakıldığında ise, yine yapılan açıklama ve gösterilen haritalara bakıldığında Tevrat’ın 15’nci Bab’ı referans gösterilmesi, hedefin çok geniş alanı kapsadığı ve zamana yayılarak ilerlediği görülüyor.
Referans gösterilen Tevrat Tekvin kitabının 15’nci Bab'ında şöyle diyor: “O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır Irmağından büyük ırmağa, Fırat Irmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim.”
Bu tanıma göre ise Fırat Nehri'nden Nil Nehri'ne kadar olan geniş bölge İsrailoğullarına vaat edilmiştir ve İsrail’in başında kim olursa olsun bu hedefe ulaşmak için yayılmacı politikasını sürdürerek, savaş ve insanlık suçu işlenmeye devam edecektir.
Asıl soru 10 milyon nüfuslu İsrail’in bu gücü nereden ve nasıl bulduğunda. Tüm Ortadoğu'yu tehdit eden ve bunca saldırıyı gerçekleştiren İsrail tek başına mı, yoksa arka planda Büyük Ortadoğu Projesi’nin sahibi olanlar ve Ortadoğu’da hem çıkarlarını, hem de silah satarak kaslarını dolduranlar mı var.
Bunun için Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün dünya genelindeki silah ve askeri teçhizat satışıyla ilgili 2019-2023 ile 2014-2018 yıllarını karşılaştırdığı raporuna bakmak lazım.
Raporda, ilk sırada önceki beş yıllık dönemle karşılaştırıldığında satışlarını yüzde 17 artıran ve yüzde 42 küresel paya ulaşan ABD yer alıyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne göre Rusya ilk kez en büyük ihracatçılar arasında üçüncü sıraya geriledi ve ikinci sırayı Fransa'ya kaptırdı. Fransa yüzde 47 artış ile payını yüzde 11'in üzerine çıkardı. İlk 10 silah ihracatçısı ülkeler ABD, Fransa ve Rusya'nın ardından İtalya, Güney Kore, Çin, Almanya, Birleşik Krallık, İspanya ve İsrail olarak sıralandı.
Küresel silah ihracatındaki payı yüzde 5,6 olan Almanya'nın, İsrail’in silah ithalatının yüzde 30'unu gerçekleştirdiği görülen Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün raporunda, Hindistan dünyanın en büyük silah ithalatçısı olurken, bu ülkenin silah ithalatı yüzde 4,7 arttı. Suudi Arabistan 2019-2023 döneminde küresel silah ithalatının yüzde 8,4'ünü gerçekleştirerek dünyanın en büyük ikinci silah ithalatçısı oldu. Son 5 yılda silah ithalatı yüzde 396 artan Katar, dünyanın en büyük üçüncü silah ithalatçısı olarak kayıtlara geçti. Orta Doğu ülkelerinin silah ithalatının yüzde 52’si ABD tarafından sağlanırken, bu ülkeyi yüzde 12 ile Fransa, yüzde 10 ile İtalya ve yüzde 7,1 ile Almanya izledi.
Bu rapor, İsrail’in tek başına olmadığını ve aslında Amerika, İngiltere ve Avrupa ülkelerinin taşeronu olduğunu ve Ortadoğu’da söz konusu ülkelerin çıkarlarına hizmet ettiğini söyleyebiliriz.
Bu ülkeler bir taraftan savaş ve çatışmaları kendi coğrafyalarından uzak tutuyor, diğer taraftan Ortadoğu'nun zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kontrol ediyor, öte taraftan ürettikleri silahlara pazar yaratarak kasalarını doldurup, kandan elde ettikleri paralarla refah içinde yaşıyor.
2023 yılının Temmuz ayında, NATO Liderler Zirvesi kapsamında verilen yemek programında, toplu fotoğraf çekimi öncesinde Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski'nin yalnız kaldığı fotoğraf karesi hepimizin havzasındadır. Bu fotoğraf karesi her şeyi anlatıyor. Bu kareye baktığımızda Ortadoğu’da yaşananları dahi iyi anlayabiliriz.
Bugün İsrail'in Gazze’den sonra Lübnan’ın başkenti Beyrut’a yaptığı saldırılar sonucu yüz binlerce sivilin bir sel gibi Suriye'ye doğru kaçtığına şahitlik ediyoruz. Bu ülkemizi etkiler mi? Irak, Suriye, Afganistan savaşlarına baktığımız da etkileyeceği kesin.
Cicero’nun dediği gibi ‘En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir.’ O zaman barış isteyenlerin sesi savaş isteyenlerden daha çok çıkmalı. Barış dolu bir dünya dileğiyle.
Sevgiyle kalın.