2024-2025 Eğitim-Öğretim yılının başlaması, neredeyse bir ayı bulacak. Ancak halen sorunlar orta yerde duruyor. Okul idarecileri dertli, öğretmenler dertli, veliler dertli, öğrenciler dertli, derdi olması gerekenler ise kulağının üzerine yatıp sağır ve dilsizleri oynuyor. Ortalık güllük gülistanlık mış gibi davranıyor. Pembe tablo çiziyor.

Şimdi herkesin bildiğini bir kez daha hatırlayalım: Bir toplumun gelişmişlik düzeyinin gösteren en birinci faktör elbette ki eğitimdir. Eğitim-öğretimi iyi olan ülkelerde hem huzur, hem de refah düzeyi üst seviyededir. Eğitim ve öğretimde geri kalmış ülkelerde ise tablo bunun tam tersi, hatta çoğu zaman daha beteridir.

Klasik tabirle ders zili çalar çalmaz sorunlar da ayyuka çıktı. Bir taraftan derslik ve fiziki koşulların yetersizliği, diğer taraftan müfredat üzerindeki tartışmalar ve okullarda cemaat ile tarikatların etkisi, öte taraftan öğretmen ve temizlik görevlisi eksikliği, beri tarafta eğitim giderlerinin önceki yıla oranla bazı kalemlerde neredeyse yüzde 400’lerin üzerinde artış ile velilerin belini kırdığını biliyoruz.

Eğitimde fırsat ve imkân eşitliği; her bireyin kaynaklara ulaşma olanağının aynı olmasıdır. Yine aynı derecede eğitim ve öğrenim hakkına sahip olması, eğitim sürecinde, fırsatların dağılımında ve sonuçlarında herhangi bir adaletsizlik ve ayrımcılık yaşanmamasıdır.

Peki ülkemizde durum böyle mi?

Kocaman bir hayır…

Hiçbir zaman batı ile doğu, kuzey ile güney arasında eğitimde fırsat eşitliği aynı olmadı. Bırakın doğu ile batı arasındaki eşitliği, iller arasında hatta Diyarbakır'ın merkez Kayapınar, Bağlar, Yenişehir ve Sur ilçeleri arasında dahi eğitimde fırsat ve imkan eşitliği hiçbir zaman aynı olmadı.

Bunun böyle olup olmadığını anlamak için hafta içi Kayapınar, Bağlar, Yenişehir ve Sur ilçelerinde bir tur attım. Eğitim-öğretimdeki sorunların giderilip giderilmediğini anlamaya çalıştım. Her ilçede bir-iki okulda öğretmen, veli, öğrenci, kantinci, temizlik görevlisi ve güvenlikçi dinledim. Bir dokundum bin ah işittim. Bırakın sorunların çözümünü, sorunların daha da büyüdüğünü ve yeni sorunların beklediğini gördüm.

-Eğitim-öğretim yılının başında eğitimle ilgili her görüşten sendika temsilcisinin ortak görüşü olan temizlik sorunu artarak devam ediyor. Öğretmenler, veliler okulların temizliğine katılıyor veya katkı sunuyor.

-Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Türkiye İş Kurumu ile yaptığı protokolle İşgücü Uyum Programı kapsamında yarı zamanlı istihdam edilen personelin ilk ay haftada 5 gün, sonraki aylarda ise sadece 3 gün çalışacak olması ve aylık ortalama 8 bin lira ücret alacak olmaları çözüm olarak görülmüyor.

-Yaşanan hijyen sorunu nedeniyle havaların soğumasıyla beraber bulaşıcı hastalıkların artmasından endişe ediliyor.

-Öğrencilerin yarısından fazlası ya hiç beslenemiyor, ya da yeterli derecede beslenemiyor.

-Kantinden alışveriş yapan öğrenci hatta öğretmen sayısında bir önceki yıla göre yüzde 20 dolayında düşüş yaşanmış.

-Halen birçok branşta öğretmen açığı olduğu gibi kadrolu, sözleşmeli ve ders başı ücretli öğretmen ayrımı nedeniyle eğitim-öğretimde verimde düşüş yaşanıyor.

-Önceki yıla oranla servisle okula gidip-dönen öğrenci sayısında gözle görülür bir azalma var.

-Okulların küçük çapta onarım, hijyen, kağıt, kartuş gibi ihtiyaçları okul aile birlikleri tarafından karşılanıyor. Velilerin yükü daha da ağırlaştı.

-Tasarruf tedbirleri nedeniyle taşımalı eğitim sisteminin aksaması nedeni ile kırsal kesimdeki çoğu öğrencilerin halen eğitim-öğretime başlayamadığı görülüyor.

-Her köyde okul açılması talep ediliyor.

-Güvenlik tedbirlerinin yetersizliği nedeni ile okul önlerinde özellikle uyuşturucu konusu büyük bir tehdit olmayı sürdürüyor.

Eğitim-öğretimde sorun diz boyu. Bu arada bu sorunların ilçelerin ekonomik durumlarına göre farklılık gösterdiğini belirtmeliyim. Daha zengin kesimin yaşadığı Kayapınar ve Bağlar’ın yeni yerleşim alanlarında eğitim-öğretimdeki sorunlar, Bağların eski yerleşim alanları ile Yenişehir ve Sur ilçelerine oranla daha az. Yani parası olan eğitimde de en iyisinden yararlanıyor.   

Şimdi kentin eğitim-öğretimden sorumlu olan yetkili veya yetkililer, biran önce çıkıp bir basın toplantısı ile eğitim-öğretimdeki durumu kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşmalı. Yoksa önümüzdeki günlerde yaşanacak olumsuzlukların sorumlusu olurlar.

Yazımı, eğitim ve sağlığın temel insan hakkı olduğunu ve de herkese ücretsiz ve eşit verilmesi gerektiğini hatırlatarak noktalıyorum.

Sevgiyle kalın.