Her şey MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, ‘Şayet teröristbaşının tecriti kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilan etsin. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil, ne Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın.
Hodri meydan, buna varız’ diyerek şok etkisi yaratan açıklamasını yapmış ortalığı toza-dumana katmıştı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, bu açıklama ile muhatabın PKK Lideri Abdullah Öcalan ve DEM Parti olduğunu işaret etti. Kandil ve Edirne Cezaevinde bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ı dışladı.
Öte yandan Bahçeli'nin, Öcalan’a çağrısı sadece PKK için mi geçerli, yoksa İran kolu PJAK, Suriye kolu PYD ve YPG’yi de kapsıyor mu? Yapılacak olası bir çağrıda hepsi birden silah bırakacak mı?
Doğrusunu isterseniz kimse yarım yamalak da olsa milliyetçi bir partiden ve seçim meydanlarında PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın idam edilmesini için iktidara ip atan bir partiden bu açılımı, bu sözleri beklemiyordu. Beklemek bir tarafa akıllarının ucundan bile geçmiyordu. Ama oldu. Devlet Bahçeli bu açıklamayı yaptı. Yaptı yapmasına ancak ilk şoku üzerinden atanlar bunun politik bir manevra, yeni anayasa için bir adım, ya da Ortadoğu'da yaşanan gelişmelere bağladı.
Tabii son seçimin birinci partisi CHP lideri Özgür Özel boş durur mu? O da grup toplantısında, ‘Devlet Bey el yükseltiyorum. Ben de Kürtlere devlet teklif ediyorum. Tam olarak kendilerini ait hissetmeyen Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sahibi olmayı teklif ediyorum. Kürt'ün kendini öteki hissetmediği tüm demokratik siyaset kanallarının açık tutulduğu, üniversitelerde öğrencilerin haklarının yenmediği, tüm demokratik hakların dünya standartlarında olduğu bir ülke yapalım. Kürtleri Türkiye Cumhuriyetinin sahibi yapalım’ demiş ve ardından Edirne Cezaevi’ndeki HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ı ziyaret ettikten sonra 6 ili kapsayan ve TUSAŞ saldırısı nedeniyle ilk durak Diyarbakır’da kesilen geziye çıkmıştı.
Bir açılım var mıydı, yok muydu bilmiyoruz? Ancak Ankara'da yerli silah sistemlerinin geliştirilmesinde önemli yere sahip TUSAŞ’a yönelik saldırı ile bir açılım hazırlığı varsa bile şimdilik kesintiye uğradı, rafa kaldırıldı. Ha bu arada gazeteci İsmail Saymaz, Emniyet Genel Müdürlüğü ve MİT'in, Ekim ayı başında Savunma Sanayii Başkanlığı ve TUSAŞ'ı, güvenlik önlemlerini artırması yönünde uyardığını iddia etti. Eğer böyleyse saldırı göz göre göre geldi. Bu da süreçle ilgili soru işaretlerinden biri olarak önümüzde duruyor.
Ayrıca bu saldırıyı tüm partiler gibi, DEM Parti’de kınadı. Bu kınama ile MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin istediği oldu. DEM Parti ile PKK, belki de ilk kez karşı karşıya geldi.
Daha sonra Bahçeli’nin adres gösterdiği Abdullah Öcalan ile 43 ay sonra yeğeni DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan, İmralı Adası’nda görüştü. Öcalan'ın, görüşmede tecritin halen devam ettiğini, çağrı yapabilmesi için ‘Garantör ülke’ ve ‘Yasal güvence’ istediği öne sürüldü.
2013’de başlayan 2015’de son bulan barış veya açılım sürecinde, halk desteği yüzde 70’lerin üzerindeydi. O zaman MHP’nin desteği yoktu ve sürecin sonlandırılmasını istiyordu. Bugün ise tam tersi bir durum söz konusu. Süreci başlatan MHP, ama halk desteği çok aşağılarda. İlginçtir Devlet Bahçeli’yi destekleyen seçmenler arasında DEM partililer ilk sırada yer alıyor.
Bunlar olup biterken yapılan ilk anketin sonuçları da geldi. Toplum Çalışmaları Enstitüsü'nün ‘Terör ve Açılım’ başlıklı saha araştırması sonuçları açıklandı. Süreç hakkında siyasi eğilimleri ölçmek amacıyla yapılan araştırmada, 24 Ekim'de bilgisayar destekli telefon anket yöntemi kullanıldı. 1502 kişiyle görüşme gerçekleştirildi. Araştırmada öne çıkan başlıklar şöyle:
-MHP’nin oyu, kararsızlar dağıtıldığında, yüzde 7,5’e geriledi. Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün geçen ay yaptığı araştırmada MHP’nin oyu yüzde 11,7’ydi. 4,2 puanlık gerileme MHP’nin seçmenlerinin 3’te 1’inden fazlasını kaybettiğini gösteriyor.
-CHP’nin oyu, kararsızlar dağıtıldığında, yüzde 26,9 oldu. Enstitü’nün Eylül araştırmasında yüzde 32,7 ile birinci parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nde 5,8 puanlık bir erime söz konusu. 5,8 puanlık gerileme CHP’nin geçen ayki seçmenlerinin yüzde 17,8’ini kaybettiği anlamına geliyor.
-Devlet Bahçeli’nin Öcalan’ın TBMM’de konuşma yapma önerisini de içeren ifadelerine ankete katılanların yüzde 73,5’i karşı olduğunu belirtti. Bahçeli'nin sözlerine destek verenlerin oranı ise yüzde 18,2’de kaldı.
-CHP Lideri Özgür Özel’in ‘Kürtlere vaadi’ içeren sözlerine destek verenlerin oranı yüzde 19,5’de kalırken karşı çıkanların oranı ise yüzde 73,2.
-Bahçeli’nin çıkışına MHP seçmenlerinin yüzde 67,1’i karşı çıkarken, Özgür Özel’in açıklamasına CHP seçmenlerinin yüzde 70,3’ü karşı çıkıyor.
-AK Parti'nin oyu, kararsızlar dağıtıldığında, yüzde 32,1 oldu.
Aynı kuruluşun geçtiğimiz ay yaptığı araştırmada yüzde 28,9 oy oranıyla ikinci olan iktidar partisi 3,2 puanlık artış ve CHP’deki 5,8 puanlık gerileme neticesinde birinciliği CHP’den geri alırken, kararsızlar dağıtıldığında, yüzde 4,7 olan Zafer Partisinin oy oranı yüzde 8,4’e yükseldi ve barajının üstüne çıktı. Yine geçen ayki araştırmada, karasızlar dağıtıldığında, yüzde 3,6 olan İYİ Parti yüzde 6,2’ye yükseldi. Böylece geçtiğimiz aya göre Zafer Partisi oylarını yüzde 78,7, İYİ Parti ise yüzde 72,2 artırdı.
Yapılan araştırmaya göre MHP ve CHP’de düşüş, AK Parti ve diğer milliyetçi partilerde yükseliş var. Bu da şunu gösteriyor. Sessiz kalan AK Parti en karlı parti olarak birinciliğe yükseldi. MHP'nin kaybı aynı görüşe sahip partilere kaydı. Yani ileride dönmesi olasıdır. Fakat CHP için bunu söylemek pek kolay değil. Önceki yazılarımda belirtmiştim, sürecin olumlu veya olumsuz olması halinde kârlı çıkacak olan Cumhur İttifakı, ya da oluşturacağı cephedir diye.
İktidar cephesi bir taktik uygulayarak, PKK Lideri Abdullah Öcalan ve DEM Parti’yi bir cephede, Kandil ve Selahattin Demirtaş'ı bir cephe de tutuyor.
Böyle bir sürecin ilerlemesi mümkün değil ve öylede oldu. Tüm tarafların muhatap alındığı süreçler daha kolay ilerler. Dünyada bunun örnekleri çok ve incelenip ders çıkarılmalı. Elbette ki barış süreçleri kolay değildir. Uzun süreç ister. Yol temizliği ve hukuki zeminin hazırlanmasını ister. Daha fazla demokrasi ister, eşit yurttaşlık ister ve bunun sonucunda da herkes kazanır.
Bugün Ortadoğu alev topu ve savaş sürekli yayılıyor. Kimi yakacağı belli değil. Oysa Ortadoğu’da ve tüm dünyada barış ve kardeşlik olsa ne kadar güzel olur değil mi?
Bu arada DEM Parti, Parti Meclisi’nin sonuç bildirgesini yayımladı. ‘Barış’ ve ‘Çözüm’ için Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılmasının ilk ve en önemli adım olduğu açıklanan bildirgede, Öcalan’ın‘Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim’ ifadesine yer verilerek, ‘Fiziki özgürlüğü öncelikli olmak üzere sağlık, güvenlik ve özgür çalışma koşullarının sağlanması bu belirleyici misyonunu yerine getirebilmesi ve toplumsal barışa gidecek yolun açılabilmesi için hayati önemdedir. Müzakere ve diyalog zemini ancak özgür ve eşit koşullar altında kurulursa sahici, kalıcı ve kapsayıcı olabilecektir’ denildi.
Sevgiyle kalın.