Geleceksin, bir şafak vakti aydınlatıp ruhumu, mutlaka geleceksin. Gitmen nasıl keder ve acı verdiyse bana, gelmen öyle sevindirecek... Yaralı yüreğim, melek yüzünle, kokunla can bulacak, aydınlanacak. Geleceksin biliyorum; karanlık gecelerde, ayın aydınlığından, yıldızların parlaklığından nasıl eminsem, bir sabah aniden geleceğinden de o denli eminim. Geleceksin, güneşin doğuşu, sıcak ekmeğin buğusu, zelal suların duruluğu kadar içim umutlu geleceğinden.
Geleceksin biliyorum; yaşam, ateş gibi yakarken ruhumu, yalnızlığın cellat kollarında can çekişirken, tüm ruhumu sarıp sarmalamışken karamsarlık, uzandığım tüm dallar ellerimde kalırken, yani cehenneme sürüklenirken sevincim, yani tükenirken umudum, geleceksin. Geldiğinde belki beni karanlık bir kuyunun en dibinde bulacaksın, ama bulacaksın... Saçım sakalıma karışmış olacak, umudum tükenmiş olacak hayata dair, karamsarlık ne demek biliyor musun yar? Uzaklardan bir şarkının hüzünlü ezgilerini duymak gibi, intihar eden genç bir kızın uçurumun başına düşürdüğü yazmasının solan rengi gibi... Terk edilen bir adamın karanlığa, alkole sığınması gibi. Yani bitiş gibi, tükeniş gibi. Yüreğin burkulması, gözün görmemesi, kulağın işitmemesi, sesin, sözün tükenmesi gibi. İşte ben bu haldeyken geleceksin. Kararan dünyama güneş gibi doğacaksın, geleceksin biliyorum. Bulacaksın beni.
Bir kitaba yeni başlar gibi, sevinçle dolacak yüreğim... Yazı yazar gibi, şiir okur gibi, şarkı söyler gibi... Bir romanın ilk cümlesi gibi ışıltıyla gireceksin içime. “Yüreğine talibim, sadece yüreğine...” diyen sözlerin yankılanacak damarlarımda. Kan yerine, gözlerinin, bakışlarının sıcaklığı dolaşacak. Kutsal bir kitabın ilk sözü gibi, bir bebenin ilk ayaklanışı, yürüyüşü gibi, günleri sayılı bir hastanın şifa bulması gibi. Yani gülüm, her şey değişecek, umut yeşerecek geleceksin biliyorum, yüreğim seni o eski yerde bekleyecek. Orada bulacaksın beni.
Geldiğinde, yaşama kök salan bir yürek görmeyebilirsin. Yaralı bir militanın kederli iç çekişleri gibi inleyen bir yürek beklerse yolunu şaşırma. Yıllarca yalnızlıkla sevişti bu yürek unutma. Karanlıkta parlayan yıldızlara şiirler okudu, imkânsız sevdalara sırdaş, yalnızlara yoldaş oldu. Dost bildi gecelerin sessizliğini. Bir yanı kanamalı bir çığlık, bir yanı buruk yalnızlık…
Geleceksin biliyorum...
Öyle özledim ki...
Özlemek ölmekmiş meğer... Aşk kanamakmış. Özlemek ölmek... Özlemek ölmekmiş sevgili. Gözlerimde tütüyorsun, seni hayal ediyorum, bilincimde öylesine yücelttim ki, sen bile tanıyamazsın seni. Öyle de özledim ki; seni her düşündüğümde, ciğerime ateş düşmüş gibi acıyla kıvranıyorum. Gözlerim kızarıyor, yüreğim titriyor, bin yıldır görmemişim gibi büyüyorsun…
Gül kokusunda, karanfil renginde, sevda tadında, rüzgâr serinliğinde, su duruluğunda, aşk kutsallığında gel, geleceksen? Geleceksin biliyorum. Bulacaksın beni. Beklemek gülüm, beklemek aşk tadında, beklemek dünyaya değer.
Öyle özledim ki...
Özlemek ölmekmiş meğer!