İstanbul’da Eyüp Mezarlığında bulunan mezarının yeşile boyanmış mezar taşında şöyle yazmaktadır: “Bitlisli Şemsi Ağa oğlu 160 yaşında ölen Zaro Ağa’nın ruhuna Fatiha, 1934” Ömrünün çoğunu yaşadığı İstanbul’da öldüğünde, dünya medyası büyük bir ilgiyle manşetlere taşımıştı bu ölüm haberini; “Dünyanın en yaşlı adamı öldü!”
Evet, o; 10 Osmanlı Padişahı, 28 Sadrazam, 1 Cumhurbaşkanı, 5 Başbakan görüp 6 savaşa katılmış. 11 kez evlenmiş biriydi. Kimine göre 1774, resmi kayıtlara göre ise 1777 yılında, Bitlis’in Mutki ilçesi Merment (Meydan) Köyü’nde gözlerini dünyaya açan bir Zaza Kürdüdür. Tam 157 yıl yaşayan Zaro Ağa’nın hayatı, maceralarla doludur ve romanlara konu olacak kadar ilginçtir… 18 yaşına kadar köyünde yaşayan Zaro, daha sonra İstanbul’a gelir ve Tophane’ye yerleşir. Uzun ama çileli yaşamına artık burada devam edecektir. Gençliğinde ağır işlerde çalışmıştır; hamallık yapmış, inşaatlarda alın teri dökmüştür. İstanbul’da Selimiye Kışlası’nın yapımında, Ortaköy Camii, Tophane Camii ve Dolmabahçe Sarayı inşaatlarında da emek harcamıştır. Yokluk ve yoksulluk içinde geçen yaşamında çoğu zaman doğru dürüst yemek yiyememiş, yoğurt ya da ekmek ayranla doyurmuştur karnını.
Depremler, yangınlar, savaşlar gördü Zaro Ağa. Yıkılmadı, dimdik ayakta kalmasını becerdi.
96 yaşına kadar çocuk sahibi olabilen Zaro Ağa’nın 36 çocuğu oldu. Biri hariç diğerleri ondan önce öldüler. O öldüğünde en son doğan kızı 60 yaşındaydı. Söylenenlere göre, 130 yaşlarında iken 90 yaşında olan ve hareket etmekte zorlanan oğluna çalışarak bakmıştır.
1798’de Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki orduda, Akka kalesinde, Napolyon’un ordularına karşı savaşan Zaro Ağa, 1828’teki Rus-Osmanlı savaşına da katılıp bacağından yaralanmış ve geçici bir süreliğine Bitlis/Mutki’ye dönmüştür. Yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra hamallık işine geri dönen Zaro Ağa, kısa sürede kâhya olup Kürt hamallara 20 yıl süreyle ağabeylik edip iskelelerden pay da almıştır ki hamallar camiasında kendisine ölene dek büyük bir saygı ve hürmet gösterilmiştir.
Ömrünün son demlerinde, halen ağır işlerde çalışmakta iken 1930 yılında iki Amerikalı Musevi onu ‘Yeni bir hayat’ vaadi ile Amerika’ya gitmeye ikna ettiler. O dönemde Zaro Ağa 153 yaşındadır. Bir İsveç gazetesi “Dünyanın en yaşlısı Zaro Ağa, ‘Bremen’ adlı buharlı gemiyle Amerika’ya giderken,” diye haber yapmış, bir de güvertede resmini paylaşmıştı. Newyork’ta törenle karşılanır, basının ilgisi büyüktür.
Onu Amerika’ya götürenler bu ilgiyi kullanmaya karar verirler ve 9 ay boyunca bir sirk çadırında onu sergileyerek sırtından para kazanırlar. Ona özel bir kostüm giydirip, eyalet eyalet gezdirerek “Dünyanın en yaşlı insanı” diye teşhir ediyorlardı. Ziyarete gelenlerden, fotoğraf çektirmek isteyenlerden 10 dolar, öpmek isteyenlerden 15 dolar alıyorlardı. Mutkili, koca Zaro Ağa’yı sirk maymununa çevirmişlerdi. Koca çınarın yüreği de bedeni de bu durumu kaldıramadı, halsiz düştü, morali bozuldu, kısa sürede ruhen çöktü. O yıl, Amerika Birleşik Devletleri 154, Zaro Ağa ise 153 yaşındaydı. Yani, ABD sadece 1 yaş büyüktü yeni ziyaretçisinden. Zaro Ağa’dan iyice faydalandıktan sonra, beş parasız getirip İstanbul'a bıraktılar.
Yeni bir hayat vaadiyle ilerlemiş yaşına rağmen Amerikan macerasına atılan Zaro Ağa, tam bir hüsrana uğramıştı. Onuru incinmiş, insanlara olan güvenini kaybetmişti. Yaşadıklarını sindiremedi, ülkesine döndükten kısa bir süre sonra 29 Haziran 1934'te Şişli Etfal Hastanesi’nde hayata gözlerini yumdu. Ömrü boyunca hiç doktora gitmeyen Zaro Ağa’nın ciğerlerinde tüberküloz, kalbinde büyüme rahatsızlığı başlamıştı.
Tam 157 yıl yaşamış olan Zaro Ağa, dünya literatürüne ‘supercentenarian’ olarak geçmiştir. Bu terim, yüz yaşını geçmiş asırlık insanlar için kullanılan bir adlandırmadır ki, normal asırlıklar için centenarian ibaresi kullanılırken, Zaro için ‘süper centenarian’ı’ uygun görmüşlerdi.