Herkesin üzerinde mutabık kaldığı ülke tarihinin en önemli seçimlerinden biri olan 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçiminde geriye sayımda sona doğru gidiyoruz.
1999’da DSP, MHP ve ANAP’nin kurduğu 57'nci Hükümet, 16 Temmuz 2002'de erken seçim kararı alındığında kimse Fazilet Partisi’nden koparak AK Parti’yi kuran Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki bir yaşındaki partinin seçimi tek başına kazanacağını ve kesintisiz 21 yıl iktidarda kalacağını tahmin etmemiştir herhalde.
2002’de AK Parti yüzde 34.28, Cumhuriyet Halk Partisi ise yüzde 19.39 oy alarak yüzde 10 barajını geçen iki parti oldu. Doğru Yol Partisi yüzde 9.54, Milliyetçi Hareket Partisi yüzde 8.36, Genç Parti yüzde 7.25, Demokratik Halk Partisi yüzde 6.22, ANAVATAN Partisi yüzde 5.13, Saadet Partisi yüzde 2.49, Demokratik Sol Parti yüzde 1.22, Yeni Türkiye Partisi yüzde 1.15, Büyük Birlik Partisi yüzde 1.02, Bağımsızlar yüzde 1.00, Yurt Partisi yüzde 0.94, İşçi Partisi yüzde 0.51, Bağımsız Türkiye Partisi yüzde 0.48, Özgürlük ve Dayanışma Partisi yüzde 0.34, Liberal Demokrat Parti yüzde 0.28, Millet Partisi yüzde 0.22 ve Türkiye Komünist Partisi yüzde 0.19 oy alarak baraj altında kaldı.
2002'de bir demokrasi ayıbı olan yüzde 10 barajı nedeniyle bağımsızlar hariç 16 parti baraj altında kalınca neredeyse millet iradesinin yarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yansımadı. Bu partiler arasında Tansu Çiller'in Doğru Yol Partisi, Devlet Bahçeli’nin MHP’si, Cem Uzan'ın Genç Partisi, Tuncer Bakırhan’ın Demokratik Halk Partisi de yer aldı.
Oysa 18 Nisan 1999 seçiminde Bülent Ecevit liderliğindeki Demokratik Sol Parti aldığı 6 milyon 919 bin 670 oy ve yüzde 22.18 oran ve çıkardığı 136 milletvekili ile birinci parti, Devlet Bahçeli liderliğindeki Milliyetçi Hareket Partisi 5 milyon 606 bin 583 oy ve yüzde 17.98 oranı ile 129 sandalye ile ikinci parti, Recai Kutan liderliğindeki Fazilet Partisi 4 milyon 805 bin 381 oy ve yüzde 15.41 oran ile 111 sandalye kazanarak üçüncü parti olmuştu.
Bu tablonun kazananı elbette AK Parti oldu. AK Parti yüzde 34.28 oy oranı ile diğer partilerin baraj altında kalması ile 363 sandalye elde ederek çoğunluğu elinde bulundurdu ve bugünkü hedefine ulaşmak için bunu en iyi şekilde değerlendirdi. Tabi seçim barajı ve seçim kanundaki eksikleri de en iyi şekilde kullanmasını bildi. Sonuç itibariyle bugün muhalefetin ‘tek adam’ dediği yönetim şekli adım adım oluştu.
Şimdi önümüzde bir seçim var. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki Millet ve HDP veya YSP öncülüğündeki Emek ve Özgürlük İttifakına göre, seçimi AK Parti yani Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Cumhur İttifakının kazanması durumunda ‘bundan böyle bir seçim olmayacağı ve rejimin tamamen değişeceği’ yönünde görüş hakim.
Erdoğan liderliğindeki Cumhur İttifakı ise, karşı ittifakların kazanması durumunda ülkenin beka sorununun ortaya çıkacağı ve ülkeyi ‘terör örgütlerinin’ yöneteceği ve de muhalefetin kazanmasının bir darbe olacağı yönünde iddia ön plana çıkarılıyor.
Çok ilginç bir seçim süreci yaşıyoruz. Sanki 21 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti muhalefette, çok partili dönemden bu yana tek başına hiç iktidar olmamış CHP ise iktidarmış gibi bir seçim kampanyası yürüyor. Hayat pahalılığından demokrasiye kadar hiçbir sorun doğru düzgün tartışılmıyor, gündeme getirilmiyor. Üslup deseniz zaten yerlerde. Birde liderlerin dün söylediklerini bugün unutmuş gibi yapması ayrı bir sorun. Ama liderler bu söylemlerinin halk nezdinde unuttuğunu sanmasınlar. Halk 14 Mayıs’ı uhulet ve suhuletle bekliyor.
Son olarak şunu hatırlatayım. Bugün her iki ittifak da çok düşük oylara sahip partilere çok büyük tavizler veriliyor. Bu da halen seçim barajının çok yüksek oluşundan kaynaklanıyor. Ayrıca seçim ve siyasi partiler kanunu bu haliyle devam etmesi halinde gerçek anlamda bir demokratik seçimin olması mümkün görünmüyor.
Son bir not; bu seçim tıpkı 2002’de olduğu gibi bazı lider ve partileri tarih yapabilir. Seçmen bu parti ve liderleri çok iyi biliyor.
Sevgiyle kalın.