“O kadar da ilkel olmayacağız, o kadar da vahşilik yapmayacağız” diye güvence verip duruyor Taliban. Ama verdiği bu güvencelere rağmen, insanlar Amerikan uçağının kanadına, iniş takımına tutunup kaçmak istiyor.
Emin değiller yani Taliban’dan...
- “Laftan anlayacağız” diyor.
- Yumuşayacağının sinyallerini veriyor.
- Taassubunu geriletiyor.
- Bağnazlığından ödünler veriyor.
Ama inansınlar ki
Bunca şirin görünme çabasının yanında, kız çocuklarının okula gitmesi yasaklanıyor.
Ve bütün bunların yanında erkek doktora muayene olan kadın kırbaçlanıyor.
Bu halk nereden bulacak kadın doktoru…
&
Bence kimileri hemen uyumaya geçti. Sonra lazım olacak
Kimileri belli köşe başlarını tuttu. Emir bekliyor.
Kimileri getirdiklerini pazarlamaya başladı bile. Öyle istedi...
Kimileri ağır ağır örgütlenmeye başladı bile. Sanırım.
Kimileri önce gelenler partilere sürecine girdi bile. Dernekler kurdular bile.
Söz konusu ettiğim Suriye ve Afganistan sığınmacıları
Hadi hayırlısı diyelim.
&
Bunca işsizimiz, fakirimiz varken…
Göçmen desek, göçmen değil. Mülteci desek mülteci değil.
Oraya buraya Afgan ve de Suriye bayrakları asılmaya başlandı bile.
Adamlarımız taciz edilmeye, gizlice videoları çekilerek yayınlanmaya başlandı.
İktidardan zaten bir ses yok. Üstüne üstlük muhalefette yan gelmiş yatıyor. Hiç bir taraftan işe bir tepki yok.
İşin ilginç yanı da bu ya.
Birkaç cılız sesin dışında bugüne kadar herhangi bir tepki görülmüş.
Hadi hayırlısı diyelim.
&
17 Agustos’un düşündürdükleri
17Agustos1999
Marmara Depremi'nin üzerinden 22 yıl geçti.
17 Ağustos 1999 depreminin ülkemizden neler götürdüğünü gördük. Tanık olduk.
Hiç ders almamış gibiyiz.
Bu nedenle Türkiye'ye yeni kanallar yapmak yerine, önce İstanbul'u ayakta tutmak, yok olmasını engellemek için çalışmalar yapmalıdır. İnsanın yaşaması için harcama yoluna gidilmeli.
Kanal sonra da yapılabilir diye düşünüyorum
Düşünmek yetiyor mu ki …
&
Bir bakalım kimler ne demiş.
HaberTürk yazarı Nahegan Alçı: Türkiye, Taliban’ın açık hedefi olan iki üst düzey Afganistanlı siyasetçiyi Kabil’den çıkarıp İstanbul’a getirdi.
Biraz detaya girse…
…
Fatih Altaylı’dan Abdulkadir Selvi’ye: “Kendi yalakalığında boğulsa hiçbir şey demeyeceğim ama haddini aşıp, zaten küçük olan boyundan büyük laflar etmeye başladı.”
Yazısında aynen böyle demiş.
&
Kulağa hoş gelen sözler
“Bizim istediğimiz insan öldürmenin haklı görülmediği bir dünyadır.”
Albert Camus
&
Bir söz de benden
Arkadaş; kendini yücelteceğine, her şeyden önce kendini düzelt.
&
YAŞAMAN LAZIM;
MASKE TAK,
MESAFEYE ÖZEN GÖSTER,
KENDİNİ ve ÇEVRENİ TEMİZ TUT.
AŞİ OL, KARDEŞİM AŞI OL!
&
Türkiye Ne Zaman düzelir?
Türkiye; ne zaman ki muktedirler, önce insanlarım dedikler, işte o zaman düzelir.
&
Ulu Camiye;
Engelli insanların da girebilmesi için
Rampa yapılmalı...
&
Şimdi de sıra haftanın öğüdünde
Kirveme öğütler
Kirvem;Japonlar;
Ne Hıristiyan, ne Musevi, ne de Müslüman. Ne peygamberleri, ne de kutsal kitapları var...
Ama inandıkları insani değerler ile bütün dünyaya ders verdiler.
Demek ki insan olmak, başka bir şey…
&
Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacakları
Geleceğimizi çalmayın.
Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.
Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.
Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.
Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.
Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.
Daha da önemlisi,
Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde yapılsın.
İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.
Dostça kalın.
Taliban’a güven olsa hal böyle mi olur?
Ölümüne kaçış…