Cevabını bir türlü yerli yerine oturtamazdım. Hep niye, niye der dururdum. Her zaman olduğu gibi gene bir gün, daha doğrusu üç gün önce sosyal medyaya göz attığımda bir açıklama ile karşılaştım. Okudum, okudum sonunda Arşimet'in eureka dediği gibi buldum buldum diye haykırdım.

Meğer günlerdir kedime sorduğum sorunun cevabı çok basitmiş.

Cevap şöyle; 

“Fare Çuvalı Teorisi”

Mısır’ın bir köyünde tarım mühendisi olarak çalışan bir adam, Kahire’ye gitmek üzere trene bindi.

Yanına, köyün yaşlı çiftçilerinden biri oturdu.

Mühendis, çiftçinin ayakları arasında bir çuval olduğunu fark etti ve yol boyunca çiftçi, her çeyrek saatte bir çuvalı çevirip içindekileri karıştırıyor, sonra tekrar ayakları arasına yerleştiriyordu.

Bu durum yolculuk boyunca devam etti.

Mühendis, çiftçinin bu hareketini garipseyerek çuvalın hikâyesini sordu.

Çiftçi, “Fareleri ve sıçanları yakalayıp bunları Kahire’deki Ulusal Araştırma Merkezi’ne satıyorum; orada laboratuvar deneylerinde kullanılıyorlar” dedi.

Mühendis, “Peki bu çuvalı neden sürekli çevirip sallıyorsun?” diye sordu.

Çiftçi, “Bu çuval fareler ve sıçanlarla dolu, eğer çuvalı çeyrek saatten fazla sallamaz ve çevirmezsem fareler ve sıçanlar rahatlayacak ve yerleşecekler. Bu durumda, onların gerginlikleri azalacak ve çuvalı kemirip delmeye başlayacaklar. Bu yüzden onların korku ve gerginliklerini artırmak için her çeyrek saatte bir çuvalı sallıyorum. Böylece birbirleriyle çatışırlar, içgüdülerine kapılırlar ve çuvalı unuturlar, ta ki Araştırma Merkezi’ne varana kadar” dedi.

Mühendis, çiftçinin düşünce şekli karşısında şaşkınlığa uğradı.

“Fare Çuvalı Teorisi”

Mısırlı yaşlı çiftçinin bu anlattıkları, daha sonra siyaset stratejisinde “Fare Çuvalı Teorisi” olarak kabul edildi.

Emperyalist devletlerin gariban ülkelerde oynadıkları oyunlar, “Fare Çuvalı Teorisi” ile açıklanmaya başlandı.

Sömürülecek ülkeler, öyle uzun süre “huzur ve istikrar” içinde bırakılmıyor, fitne çıkarılıyor, terör azdırılıyordu.

Nasıl köylü, fare çuvalını sallayınca fareler çuvalı kemirerek delip dışarı çıkmayı bırakıyor, birbirleriyle kavgaya tutuşuyorsa, geri kalmış ülkelerde sistematik olarak çıkarılan karışıklıklar da milletlerin uyanmasını engelliyordu.”

Bu örnek sorumun cevap kısmına cuk diye oturdu.

Siz ne düşüyorsunuz lütfen yazım bu köşemde yayınlayalım.

                                  &

Kimler ne dedi,

AKP kurucularından Hüseyin Çelik, kayyımın seçmen iradesine saygısızlık olduğunu vurguladı.

Sopayı diksen filiz verecek bu topraklarda; hala sürünüyorsak, açsak, yorgunsak bir sebebi var; cehalet ve ihanet.

İlber Ortaylı

İbn-i Haldun diyor ki

TOPLUMUN ÇÖKÜŞ BELİRTİLERİ

1. Dayanışmanın yok olması,

2. Üretimin zayıflaması,

3. Tüketim çılgınlığı,

4. Vergiler,

5. Liyakatsizlik,

6. Adaletsizlik,

7. Umutsuzluk,

8. Göçün hızlanması,

9. İblisane gurur ve kibir,

10.Gösteriş, riyakârlık ve yalakalık.

&

Bir söz de benden

       Görüyor, duyuyor ve yazıyorum. R.Y

&

Kulağa hoş gelen sözler

        Rüzgarsız havada dönen fırıldağın, mutlaka bir üfleyeni vardır.

&

Kirveme öğütler

       “Sen güneş ol, karanlıklar utansın kirvem.”  

                                        &

Ve yazıma çoğu kez olduğu gibi bir şiirimle son veriyorum.

BİLEMEM

Artık peşinden koşmam,
         Yordun beni sen.
         Sen, gel gelmek istersen.
         Ama ben nafile...
         Gelemem.
         Artık güzel sözler söyleyemem,
         Tükettin beni sen.
         Sen, söyle söylemek istersen.
         Ama ben nafile...
         Söyleyemem.
         Artık sana gülemem,
         İçimi kararttın sen.
         Sen gül gülmek istersen.
         Ama ben nafile...
         Gülemem. R.Y

                                                    &

Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;    

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Daha da önemlisi,

 Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, tanıtalım.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle. 

Dostça kalın.