6 Şubat, ülkemiz için unutulmaz bir tarih oldu. O gün, yaşanan büyük felaket hepimizin hayatını derinden sarstı. Yıkılan şehirler, kaybedilen canlar, kaybolan hayatlar…
Her geçen gün, depremde yaşanan acının izleri daha da belirginleşiyor. Birçok insan evini, ailesini, sevdiklerini kaybetti. Fiziksel hasarlar bir şekilde onarılmaya çalışılsa da, duygusal yaralar hala taze. Depremin ardından geçen zaman, kayıpları geri getirmedi, acıları hafifletmedi.
Ülkemizdeki deprem gerçeği değişmiyor. Her yeni felaket, bir diğerinin hatırlatması oluyor. Depremler, hep var olacak. Bu gerçeği kabul etmeden, doğru adımlar atılmadan yapılan her yeniden inşa, eksik kalmaya mahkum. Yardımlar, dayanışmalar, yeniden yapılanma çabaları olsa da, asıl mesele daha büyük bir hazırlık ve uzun vadeli çözümler üretilmesidir.
Felaketin ardından birçok şey değişmiş olsa da kayıplarımız hep bizimle. Yaralar tam anlamıyla sarılamadı. İnsanlar yeniden yaşamaya çalışıyor ama o derin boşluk, o acı kolayca iyileşmeyecek. Depremin yaratığı yıkım, sadece fiziksel değil, psikolojik açıdan da hepimizi etkiledi. Bu gerçekle yaşamaya alışmak kolay değil. Ama bir şey kesin Bu acıyı, bu kayıpları unutmamalıyız. Çünkü unutmak, bir sonraki felakete karşı daha savunmasız hale gelmemize yol açacaktır.
Ülkemizin her köşesi bu deprem gerçeğiyle yüzleşmeye devam ediyor. Ne kadar iyileşmeye çalışırsak çalışalım, kaybettiklerimizi geri getiremeyiz.
6 Şubat, sadece bir tarih değil; bize hatırlatılan bir gerçek. Unutmak, sadece daha büyük yıkımlara yol açar. Eğer yeniden başlamak istiyorsak, önce acıyı kabul etmeli ve bir daha aynı hataları yapmamalıyız.