İstanbul Feshane’deki Kayıp Alfabeler sergisi, sadece bir sanat gösterisi değil, bir zaman yolculuğu. Ahmet Güneştekin’in eserleri, kaybolmuş dillerin, unutulmuş kültürlerin ve yok sayılan anlamların izini sürüyor. Bu sergi, geçmişin sesini bugüne taşırken, kaybolanların, susturulmuşların, yok olanların yeniden duyulabilir hale gelmesini sağlıyor.

Sergiyi gezerken, karşınıza çıkacak her nesne – ayakkabılar, sokak tabelaları, bisikletler – birer geçmişin hatırası, kaybolan bir kimliğin parçası. Her bir enstalasyon, bir anı, bir halkın öyküsünü anlatıyor. Güneştekin, sıradan nesneleri, hafızanın kapalı kutularını açmak için kullanıyor. Gördüğünüzde sadece bir nesne olarak kalmıyor; onun ardında bir tarih, bir dil, bir yaşam var.

Sergi, aslında dilin ve kültürün özünü sorguluyor. Her harf, her sembol, bir halkın kimliğini, geçmişini taşıyor. Güneştekin, bu kaybolan sembollerle, bize bu kaybı hatırlatırken, bir yandan da yeniden keşfetme fırsatı sunuyor. Bu sergi, sadece izlemeye değil, anlamaya, sorgulamaya da davet ediyor. Nesneler ve malzemeler, taş ve metalin birleşimi, seslerin ve görüntülerin dansı, geçmişin izlerini takip ederek izleyiciyi bambaşka bir dünyaya taşıyor.
Güneştekin, mitolojik anlatıları bugünün dünyasına adapte ederken, size farklı bir gözle bakmayı öğretiyor. Geçmişin ve günümüzün iç içe geçtiği eserler, bir zamanlar kaybolmuş olanı, bugünün gözünden görmemizi sağlıyor. Metal harflerin seslerle buluştuğu, taşın ve bronzun zamanla biçim aldığı bu eserler, izleyiciyi yalnızca geçmişin izleriyle değil, o izleri yeniden keşfetme heyecanıyla karşılıyor.

Sergiye adım attığınız anda, sadece bir sanat gösterisini izlemiyorsunuz. Her bir eser, size bir soru soruyor: Geçmişi nasıl hatırlıyoruz? Duyduğumuz her ses, gördüğümüz her sembol, bize hangi kaybı hatırlatıyor?
Kayıp Alfabeler” sergisi, yalnızca görsel değil, aynı zamanda düşünsel bir deneyim. Kaybolmuş dillerin ve kültürlerin izini sürerken, bir halkın kimliğini yeniden hatırlama, geçmişle hesaplaşma ve gelecek için bir şeyler öğrenme fırsatı sunuyor. Ahmet Güneştekin’in sanatındaki derinlik, sadece izlediğinizde değil, onu içselleştirdiğinizde ortaya çıkıyor. Bu sergi, duyularınızı uyaracak, aklınızı harekete geçirecek, sizi düşündürecek.