Siyasette tartışmalar seçime endeksli devam ediyor. İktidardaki ittifak, iktidarını devam ettirmek, karşısındaki ittifak, iktidarı devralabilmek için yoğun çaba sarf ediyor. Fakat gelin görün-ki yapılan tüm anketler, her iki ittifakında hem Cumhurbaşkanlığı hem de tek başına iktidar çoğunluğunu sağlaması mümkün görülmüyor.
Seçimde kilidi açmak yine Kürt seçmene, yani büyük çoğunluğu HDP’lilerin oluşturduğu bloğa düşüyor. Zaten kulislere yansıyan tartışma ve görüşler de bu yönde olsa gerek Abdullah Öcalan'ın ev hapsine alınmasından, cezaevindeki Kürt siyasetçilerin serbest bırakılmasına kadar çeşitli senaryolar bilerek veya bilmeyerek kamuoyuna sızdırılıyor, nabız yoklanıyor.
İktidarın daha önce Kürt siyasetiyle ‘Çözüm Süreci’, ‘Demokratik Açılım’, ‘Milli Birlik ve Kardeşlik’ gibi isimler altında çeşitli projeler yürüttüğünü, hatta hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar hızlı birçok gelişmenin yaşandığını hepimiz gördük, yaşadık. O dönemde çatışmaların durduğunu, cenazelerin gelmediğini, başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere yatırımların arttığını, işlerin iyi gittiğini tüm ülke memnuniyetle yaşadı.
Peki, şimdi böyle bir süreç yaşanabilir mi?
AK Parti ortağı MHP’yi, hatta BBP’yi ikna edebilir mi?
Ya da Türkiye kamuoyu buna hazır mı?
İktidar ve muhalefet bloğunun Kürtlere realist vaatleri neler olabilir?
Herkes bu ve buna benzer sorular sorup, cevabını arıyor. Aslında yaşanan örnekler var önümüzde. Bilindiği gibi son yerel seçimde HDP’li seçmen, iktidarın Abdullah Öcalan'dan mektup getirmesinden, kardeşi Osman Öcalan’ı TRT Şeş’e çıkarmasına kadar çeşitli adımlarını gördü. Buna rağmen özellikle genç seçmen, cezaevindeki liderleri Selahattin Demirtaş’ı dinledi veya biz öyle anladık.
Anladık diyorum çünkü çok politik olan Kürt seçmen, yeri geldiğinde ne Öcalanları, ne de Demirtaş’ı dinler diye düşünüyorum. Yerel seçimde de o karmaşa içinde ülke ve kendileri için doğru olduğuna inandıkları ittifakı tercih ederek, hem muhalefete hem de iktidara çok net mesaj verdiler. Ve dediler ki, ‘Bensiz yapılan her hesap boşa çıkar. Benim irademi, hakkımı, hukukumu gözetmelisin.’
Dolayısıyla her seçim öncesi Diyarbakır’a gelmek ya da Kürtlere şirin görünmek için birkaç mesaj vermek oylarını almaya yeterli olmaz. Kürt seçmen daha somut adımlar ve sözde değil, yasal güvence altına alınmış adımlar bekliyor. Yeri gelmişken şunu da belirtmekte yarar var. Bu adamlar ülkeyi bölmek olarak algılanmasın. Birlikte hak, hukuk, adalet ve eşit yurttaşlar şeklinde mutlu ve refah içinde yaşamak olarak algılansın. Çünkü Kürt seçmenin ekseriyeti böyle düşünüyor.
Yoksa son süreçte Diyarbakır’a gelen ve aşağıdaki bu sözleri sarf eden siyasilerin söyledikleri, geçmişte Diyarbakır’a gelip Kürt sorununun çözümü konusunda vaatte bulunanların söylediklerinin ötesine geçmeyecektir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Büyük acılar çektiniz, dertleriniz, işsizlik, evlerde yoksulluk var hepsinin farkındayım. Türkiye büyük bir ülke imkanlarımız var. Bu imkanlar savurganca kullanılıyor. Helalleşmeyi hep birlikte yapacağız.’
Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, ‘Biz kuru kardeşlik sloganları atmıyoruz. Biz, eşitlik diyoruz. Eşit vatandaşlığın altını kalın kalemle çiziyoruz.’
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, ‘Anadilde eğitim hakkı belki de ilk kez bizim partimizde programa açık bir şekilde yazıldı. Yerel yönetimlerde demokratik haklar konusunda kayyum atanmasına karşı da çok açık ve net bir tavır ortaya koyduk.’
İYİ Parti Antalya Milletvekili Hasan Subaşı Mecliste Kürt sorununa ilişkin, ‘Toplumun bir kesimi sorunum var diyorsa, bu sorunun tartışılması, konuşulması gerekir. Sorun yok biz kardeşiz diyerek her şeyi çözemezsiniz.’
Bu arada 2000’li yıllarda HADEP Genel Başkan Yardımcılığı da yapmış olan AK Partili Mehmet Metiner, Demokrasi ve Birlik Derneğini kurdu. Metiner, derneğin amacını, ‘Türk kardeşlerimizle beraber ama hedef kitlesi Kürtler olan bir dernek olacağız’ şeklinde tarif etti.
Her zamanki gibi seçime doğru, Kürtler hatırlandı ve onlara yönelik söylem ve faaliyetler arttı. Kürt seçmen ise olup bitenleri not edip, sandık önüne geldiğinde aynı politik duruşu sergileyecektir kanaatindeyim.
Sevgiyle kalın.