‘Türkiye'nin şu anda en önemli ve yakıcı meselesi Kürt meselesidir. Türkiye ya bu meseleyi çözer ya da bu mesele bizi çözer, başka yol yok. Bizim temennimiz, benim şahsen arzum budur.’ Bu sözler bana ait değil. AK Parti kurucularından Prof. Dr Hüseyin Çelik’e ait.
Her ne kadar Diyarbakır doğumlu olsam da ailesi Van’a yerleşmiş biri olarak Hüseyin Çelik’i Hürriyet Gazetesi Van Bölge Müdürlüğü’nde muhabir olarak çalıştığım dönemden tanırım. Yani bir nevi hemşehri de sayılırız. Hüseyin Çelik, o zamanlar Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde akademisyendi. Aynı zamanda Doğru Yol Partisi’nde siyasette yapıyordu. Dolayısıyla çok karşılaşmışlığımız, sohbet etmişliğimiz ve haberlerini yapmışlığımız olmuştur.
İyi bir edebiyatçı olana Hüseyin Çelik, siyasette tespit ve öngörüleri ile her zaman önemli bir isim olmuştur. Aynı zaman iyi bir hatip olan Çelik, sanılanın aksine espritüel kişiliğe sahip renkli bir simadır. Çelik, 1999 genel seçiminde Doğru Yol Partisi'nden milletvekili seçildi. O seçimde Kürt siyasal hareketini temsil eden HADEP yüzde 35 oy almasına rağmen yüzde 10 barajını aşamayınca Fazilet Partisi yüzde 18 oyla 3, Doğru Yıl Partisi yüzde 11 oyla 2, Anavatan Partisi yüzde 9 oyla 1 ve MHP yüzde 8 oyla 1 milletvekili çıkardı.
2001 yılında Doğru Yol Partisi'nden istifa eden Hüseyin Çelik, AK Parti’nin kurucuları arasında yer aldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı Üyeliği, AK Parti Grup Başkan Vekilliği, 58’nci Hükümette Kültür Bakanlığı, 59 ve 60’ncı Hükümetler de ise Milli Eğitim Bakanı olarak görev yaptı. Görev süresince yaptığı açıklamalar ve çalışmalar nedeniyle kimi zaman tepki, kimi zaman takdir kazandı.
Bilindiği üzere Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yola çıktığı ve kendisine rakip olarak gördüğü birçok kişi gibi Hüseyin Çelik’i de yolda bıraktı. AK Parti'nin küskünleri arasında yer alan ve bu nedenle bir dönem AK Parti'den ayrılacağı ve yeni kurulan bir parti de yer alacağı öne sürülen Çelik, ne Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi'nde, ne Ali Babacan’ın DEVA Partisi'nde, ne de başka bir partide görev aldı. Zaman zaman ortaya çıktı ve can alıcı konularla gündeme geldi.
Gündem bu kadar yoğunken tüm bunları neden mi yazdım? Tek kelime ile Hüseyin Çelik'in siyasi öngörüsü diyelim...
Hüseyin Çelik, bir televizyon kanalına verdiği röportaj ile yeniden gündeme geldi. Çelik, sadece Türkiye için değil İran, Irak ve Suriye içinde en önemli ve çözülmesi gereken en yakıcı konuların başında gelen ‘Kürt Meselesi’ konusunda tespitlerde bulundu. Gündemin yoğunluğu, biraz MHP korkusu ve iktidara yakın medyanın yer vermemesi nedeni ile pekte konuşulmayan o tespitlerden önemli satır başları şöyle:
-AK Parti kurulurken, derin devlete rağmen kuruldu. Yani, cumhuriyetin kuruluşundan beri devletin resmi politikaları maalesef Kürtlerin reddedilmesi, inkâr edilmesi ve asimile edilmesine dayanıyordu. AK Parti programından başlamak üzere bu meseleye daha insani bir yaklaşımla yaklaştı. 15 yıldan beri bu yazılar hiçbir zaman problem olmadı. (DEM Partili belediyelerin Diyarbakır, Van, Mardin, Nusaybin, Dargeçit ve Cizre gibi yerlerde Kürtçe yollara yazdığı ‘Pêşî Peya/Önce Yaya ve Hêdî/Yavaş’ trafik uyarı yazılarının silinmesi.)
-AK Parti, Kürt meselesini Türkiye'nin bir huzur meselesi ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını esas alan bir çözüm süreci olarak gündeme getirdi. Bu bir süre başarıyla da uygulandı. Ancak şu anda geldiğimiz noktada, benim de mensubu bulunduğum partinin bu icraatlarını kesinlikle tasvip etmiyorum.
-Bir insanın ana dili annesinin sütü gibidir, ağzındaki annesinin sütü gibidir. Bu en temel insan hakkıdır. Siz insanları bundan mahrum edemezsiniz, bu evrensel hukuka aykırıdır, Allah'ın hükümlerine de aykırıdır. Türkiye'de resmi dil zaten Türkçedir, eğitim dili zaten Türkçedir. Birkaç belediyede birkaç tabela yazıldı diye, eğer siz bunu bir memleketin birliğine ve bütünlüğüne tehdit olarak algılarsanız, bunu bölünme paranoyalarıyla karşılar iseniz, çok yanlış yaparsınız, vahim bir hata yaparsınız. Esas bölünme gönüllerdeki bölünmedir. Türkiye'de bölünme isteyen falan yok.
-Yıllardan beri Türkiye'de akan kanı, annelerin dökülen gözyaşlarını hepimiz biliyoruz. Altını çiziyorum tekrar, hukuk içinde mücadele etmekten başka yolu yoktur. Bu işin teröre ve silaha havale edilmeden, hukuk içinde kalarak siyasetle, hukukla, demokrasiyle mücadele edilmesi gerekiyor, bunun başka yolu yok.
-Bu ortaktan dolayı (MHP ortaklığı) bence AK Parti kan kaybetmeye devam ediyor, Kürtlerin desteğini kaybetmeye devam ediyor, her geçen gün Kürtlerle kendi arasında duvar örmeye devam ediyor.
-MHP etnik etnisite üzerinden siyaset yapan bir partidir, ideolojisi Türkçülüktür. Ben şahsen Türkçülüğe de karşıyım, Kürtçülüğe de karşıyım. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlığını esas alan bir harekettik. Partimiz kurulurken programda bu esas alındı. Irkı ne olursa olsun, dili ne olursa olsun, mezhebi ve dini ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes birinci sınıf vatandaştır dedik. Herkesin kültürel hakları kendi en tabii hakkıdır.
-Türkiye'nin şu anda en önemli ve yakıcı meselesi Kürt meselesidir. Türkiye ya bu meseleyi çözer ya da bu mesele bizi çözer, başka yol yok. Bizim temennimiz, benim şahsen arzum budur.
Hüseyin Çelik, bu siyasi öngörüsü ile özetle şunu diyor. ‘Kürt meselesini çözeceğim’ iddiasıyla yola çıkan ve Kürtlerden destek gören Süleyman Demirel’den Turgut Özal’a, Tansu Çiller’den Mesut Yılmaz’a kadar birçok lider ve partisi ‘Kürt meselesini’ çözemediği için siyaset sahnesinden yok oldu. AK Parti'de Kürtlerden aldığı desteği her seçimde biraz daha kaybediyor. Böyle giderse AK Parti’nin sonu da diğerleri gibi olur. Yani ya AK Parti Türkiye’nin en önemli sorunu olan Kürt meselesini ya çözer ya Kürt meselesi bizi çözer diyor. O nedenle AK Parti’nin biran önce kuruluş programına yani fabrika ayarlarına dönmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Bu sorun yüz yıldan fazladır var ve çözülmesi gerekiyor. Çünkü hem ülkenin kaynaklarının yok olmasına, hem de binlerce cana mal oldu-oluyor. Son 40 yıldan bu yana devam eden çatışmalı süreçte binlerce insan yaşamını yitirdi, milyarlarca dolar, hatta AK Parti'nin eski ağır toplarından Cemil Çiçek'e göre trilyon dolar kaynağının heba edilmesine yol açtı.
Bugün işçinin, memurun, emeklinin ve milyonlarca insanın açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamasının en önemli nedenlerinden birincisi Kürt meselesinde çözüm yerine çatışmanın tercih edilmesinden kaynaklanıyor. Hüseyin Çelik'in dediği gibi Kürt meselesi bizi çözmeden ülkemizin refahı ve geleceği için bizim bu meseleyi çözmemiz gerekiyor.
Sevgiyle kalın.