Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyük bir sınav verdiği zamanlar. Öyle ki, yaşanacak 2 yıl Türkiye Cumhuriyeti’nin 40 yılını etkileyecek.
Anadolu’nun her tarafından gelmiş heyecanlı kıt bilgili gençlik, sağ-sol kavgalarını beraberinde getirdi.
Bu dönemlerde öğrenci dediğimiz sözde öğrenme arzusu ile üniversiteye gitmiş genç toplulukları kitleler halinde kendi ideolojik görüşü başkalarına aktarma ve dayatma uğruna kavga ve şiddet ile giden bir nesil oldu. “Bir millet her nesil ile tekrar doğar” sözünü çok beğenirim çok doğru ve yerinde bir söz.
Bu nesil sayesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin halkları sürekli olarak yozlaşma girdabına girmiştir. Bunun en büyük sebebi ise o dönemleri, sözde üniversite eğitimini 3 ayda tamamlamış ve aldığı kağıt parçaları ile Anadolu’nun her köşesine dağılmış bir nesil güruh. Bu güruh, gittikleri her köyü, her kasabayı, her şehri yozlaştırmıştır. Bu yozlaşma büyük çoğunluğu eğitim ve üretim alanlarında oldu. Kendi kişisel eğitimini tamamlamamış bir öğretmen köydeki çocukları eğitemez. Mesleki eğitimini tamamlamamış bir mühendis fabrikada çalışamaz.
Peki bir nesil nasıl Türkiye Cumhuriyeti’ni yozlaştırdı? Yazının başlığı neden solcular ile ilgi, çünkü sağ görüş ideoloji benimsemiş bireyleri ciddiye dahi alıp yazmaya değmez. Solcu, devrimci, ilkellik bu dönem solcuları için içi boş sözden başka bir şey değil. Bunu döneminde yaşamış önemli bir yazar ve akademisyen olan İlber Ortaylı’nın bu sözlerimi destekler nitelikte açıklamaları olmuştur.
İlber Ortaylı’nın “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” adlı söyleşi romanın 143’üncü sayfasında bu konu ile ilgi bazı değerli cümleleri var okumakta fayda var. Sayın Ortaylı’nın görüş ve düşüncelerini desteklemem fakat doğruları, yanlışlarından çok olan insanlardan. Yenal Bilgici ile olan söyleşide İlber Ortaylı’ya
sağ - sol kavgaları dönemlerinde okuyan üniversite öğrencilerini kast ederek;
“3 ayda nasıl mezun olunuyordu” sorusuna sayın Ortaylı’nın cevabı şu şekildeydi;
Enstitüler güya çatışmalar yüzünden faaliyet gösteremiyormuş! Bu yüzden öğrencileri üç ayda mezun ettiler ve sistemi bitirdiler. Sağcı – solcu olarak birbirini vuranlar da üç aylık fırsatı görünce maşallah hemen ders notlarını okuyup mezun oldular, yani söz konusu fırsatı değerlendirdiler. Bizimkilerin vatanperverliği ve devrim bazlığı da işte bu kadardır, biz de her zaman kasaba oportünizmi ağır basar. Neticede kasabalar niteliksiz öğretmenler ile doldu. Bunlar toplum lideri olacak insanlar olmadıkları gibi idealist de değillerdi. Dahası, bunlar maalesef idealist olanları da bastırdı. Kendini insanlara adamış öğretmen modelide bitince bu iş bitti. Bir dönem idealist gençler çıksa da yollarını bulamadılar. Çünkü önünde iyi bir örnek yoksa, İnsan nasıl çalıştığını bilemez. Birini ancak meslektaşı adam eder.
Yazdığım bu bilgileri İlber Ortaylı’nın yazarı olduğu “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” kitabında 142 ve 143 sayfalarında okuyabilirsiniz.
Yani uzun lafın kısası; Serê çûka qelî çenabê. - Kuş kafasından kavurma olmaz. KÜRT ATASÖZÜ