Ünlü Ressam Ahmet Güneştekin, yakın tarihte Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu önemli bir konuya dikkat çekmek için Diyarbakır’da.
Ressamın “Hafıza Odası” adlı sergisi, geçmişle yüzleşme adına acıları ve acılardan ders çıkarılması mesajını bir kez daha verecek tüm toplumlara.
Bu anlamda henüz çocukken dinlediği mitolojik hikayeleri tuale yansıtan Ahmet Güneştekin’in sergisi çok kıymetli.
Peki, Batman’ın varoş sokaklarından dünyaca ünlü ressamlar arasına giren Ahmet Güneştekin kim?
Kısaca tanıtalım;
Henüz çocuk yaşta çizdiği resimler babası ve abisi tarafından fark edilen Güneştekin, okul çağında öğretmenlerinin de dikkatini çekmiş.
Sadece çizdiği resimler değil, kağıt, kablo, tel, çamur gibi nesnelerden yeni bir şeyler üretmesi onu daha da farklı kılmış.
Diyarbakır ziyaretinde kısaca görüşme fırsatımın olduğu Ahmet Güneştekin, “Çocukluğumda ilk yaptığım resimlerde yağlı boya kullanmaya başlamıştım. Şimdi ise farklı disiplinlere ait yöntemleri benimsiyor ve serbest bir teknik çalışıyorum. Kendimi tuvalle sınırlamıyorum” diyor.
Eserlerini çeşitli endüstri malzemelerinin üzerlerine de işleyebilen Güneştekin, plastik sanatların izin olanaklı kıldığı farklı materyalleri kullanmaktan çekinmiyor.
Birçok eserinde genelde güneş ve sızan bir ışıktan söz ediyorum kendisine… Bunun sebebini şöyle anlatıyor Ahmet Güneştekin: “Güneş tüm mitolojilerde bir sembol olarak kabul ediliyor. Adaletin, barışın ve bereketin koruyucusu, yeryüzündekilerin iyiden yana olan tercihlerini betimleyen diğer gündelik şeylerin üzerinde bir olguyu tarif ediyor. Ben de aynı değerleri benimsediğimden güneşi imza olarak kullanıyorum.”
Eserlerinde Anadolu ve Mezopotamya kültürü ile mitolojisinden yola çıkan Ahmet Güneştekin, bu durumu ise şöyle anlatıyor:
“Tüm işlerimde somutlaşan estetik yaklaşımımı çocukken dinlediğim masallar ve efsaneler belirledi. Anadolu’da ve Mezopotamya’da dolaştığım on yedi yıl boyunca topladığım geleneksel hikâyeler ve sözlü anlatıları kendi sanat pratiğimle birleştirebildim. Bu hikâyeler kendi dilimi ürettiğim kaynaklara dönüştüler.”
“Kendimi her zaman doğup büyüdüğüm topraklarda doğmuş medeniyetlerin hem mirasçısı hem de taşıyıcısı olarak gördüm” diyen Ahmet Güneştekin, bu mirasın farkına daha çocuk yaşta varmamın yaşamıma da yön verdiğini düşünüyor.
Ahmet Güneştekin’in 5 Haziran’da Mardinkapı’daki Keçi Burcu’nda açacağı sergi, bu anlamda oldukça önemli…
Vicdanlara seslenecek bu sergiden umarım tüm insanlık önemli dersler çıkarır.
Saygılarımla