Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren 300’ü aşkın işletmenin elektrik ve doğalgaz borcu ile ilgili sanayicilere gönderilen bir SMS mesajı, kaç gündür kentin gündemine ısrarla sokulmaya çalışılıyor.
İlk olarak konuyu haber yapan yerel bir gazete 200 milyon borç iddiasında bulundu, konunun muhatabı olan Diyarbakır OSB ise 84 milyon TL açıklamasını yaptı.
Üstüne bir de yerel gazetenin internet sitesinde haberin yapıldığı gün DEPSAŞ’tan alınan 84 milyon 484 bin 121 TL borç olduğuna dair resmi belgeyi de paylaştı.
Diyargaz borçlarının “sıfır TL” olduğunu belirten OSB Başkanı Mustafa Fidan’ın açıklamasına göre kıyamet koparılan “borcunuzu ödeyin” SMS’si aslında her ay düzenli olarak zaten sanayicilere gönderiliyormuş.
Sadece Diyarbakır OSB’de değil, Türkiye genelindeki 382 OSB’de de işleyiş rutin olarak böyle.
Daha da ötesine gidelim; elektrik ve gaz şirketlerinin tamamı sadece işletmeler için değil milyonlarca abonesine de aynı bilgilendirme SMS’ni göndermiyor mu?
Aslında ortada rutin olan bir olay var!
Peki durduk yere “büyük” bir olaymış gibi haber neden servis edildi?
Üstelik, rakam teyit edilmeden…
Üstelik, uygulamanın rutinliği bizzat bilinmesine rağmen!
Öncelikle bir gazeteci, basın özgürlüğünü, halkın doğru haber alma, bilgi edinme hakkı adına dürüstçe kullanmakla mükelleftir.
Önce topluma ve gerçeğe karşı sorumludur.
Bu sorumluluk kamu otoriteleri ve işverenine olan sorumluluklarından önce gelir.
Bu nedenle gazeteci, ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu üstlenir.
Gazetecinin özgürlüğünün içeriğini ve sınırlarını, öncelikle sorumlulukları ile meslek ilkeleri belirler.
Bir gazeteci haber içeriklerini paylaşırken çarpıtma, yanıltma, yönlendirme yapamaz, kişi ya da kurumları, teyit edilmemiş bilgilerle zan altında bırakamaz.
Mesleğe 15 yaşında başlamış, ofisboyluktan alaylı yetişen bir gazeteci olarak şu an sorumluluk üstlendiğim Güneydoğu Ekspres Gazetesi’nin her bir ferdi, yukarıda saydığım tüm meslek etiğine bağlıdır ve pratiğinde uygulamıştır.
Yani rüştümüz ispatlıdır.
Ayrıca, tüm çalışanlarımız sadece meslek etikliğiyle değil, dışarıdaki yaşamıyla da örnek bir ahlaka sahiptir.
“Önemli bir açıklamamız olacak” denilerek davet edildiğimiz Diyarbakır OSB’de sorulması gerekenleri sormamıza, resmi belgeleri almamıza rağmen deyim yerindeyse ahlaksız ithamlarda bulunulması kimsenin haddi değildir.
Şimdi, bu kentte pek çok gazetecinin tanıdığı ve çok rahatlıkla telefonlarına çıkıp, soru sorabildiği, bilgi teyit edebildiği bir Sivil Toplum Örgütü var ortada.
Peki 22 bin kişinin evine ekmek götürdüğü bu nadide kurum ve birbirinden kıymetli yöneticileri, durduk yere neden hedef haline getirildi veya getirilmeye çalışılıyor?
Bir SMS üzerinden haber yapılabilir mi sadece?
Kurum veya şahıs adı geçiyorsa haberde karşı tarafa söz hakkı verilmesi, bilginin teyit edilmesi bir kuraldır.
Sadece SMS üzerinden haber yapılıyorsa; karşı tarafa söz hakkı veya teyit sorulmuyorsa o haber eksiktir, hele hele yazı içerisinde teyide muhtaç rakamlar varsa o haber yanlıştır.
“Eksik veya yanlış haber yaptık, kusura bakmayın” dememek için topu taca atmak değildir de nedir durum?
Edep…
Suskunluğumuz edebimizden dedik, ikide bir sataşıp durmayanlar var!
Kullanılan dil dil değil.
Gazetecilik de haber yazım kuralları da evrenseldir.
Bir gazeteci, haberin ayağına gitmiyorsa, mesele nedir diye sormuyorsa, doğru bilgi hangisi, belgesi var mı diye araştırmıyorsa o mesleği bıraksın!
“Haber ayağıma gelsin” anlayışını kaleminde özdeşleştiriyorsa “ben gazeteciyim” diye ortalıkta gezinmesin!