Sevgili okurlarım; öteden beridir soruyorsunuz; “Barış nedir,” diye. Dilimin döndüğünce ve kendi anlayışıma göre barışı tarif etmeye çalışayım, bugünkü yazımda. Barış dediğin, ifade özgürlüğü ile olur. Yani söz söyleme serbestliğidir.

Günaydın Türkiye.
Günaydın sevgili okurlarım.

Barış paylaşmak demektir.
Barış hoşgörüdür.
Barış; köre göz, sağıra kulak olmak demektir.
Barış; düşmüşe el uzatmak, karamsara teselli vermek demektir.
Barış; sokaktan geçerken düştüğünü gördüğümüz bir öğeyi alıp yerine koymak demektir.
Barış; güler yüzlü olmaktır.
Barış yürürken insanlara “merhaba” demektir.
Barış; önceliği karşındakine vermek demektir.
Barış anne olmak, barış baba olmak demektir. Barış ağabey olmak, barış abla olmak demektir.
Barış yol göstermektir.
Barış el vermektir, barış bel vermektir.
Yani barış insan olmak demektir.
Görüldüğü gibi barışın ana unsuru insandır. Yani insan olmadan barış olmaz.
Barış öncelikle insanın kendi evinin önünü süpürmek demektir.
Barış saymak demektir.
Barış iç ferahlığı demektir.
Bütün bunların yanında barış, kendini bilmek demektir.
Barışta kin yoktur, barışta nefret yoktur. Barışta ihanet yoktur. Barışta hınzırlık, habislik yoktur. Hele ihtiras hiç yoktur.
Barış günaydın demektir. Barış yer vermektir. Değer vermektir. Barış ”affedersiniz” demeyi becerebilmektir.
Dedim ya barış dünyanın temiz olması için öncelikle kendi evinin önünü temiz tutmak demektir.
Barış aşktır. Barış sevdadır. Barış; insanı ve insanlığı sevmek demektir, hem de kayıtsız koşulsuz.
Barış; tam demokrasi demektir.
         Barış; genel ahlak kurallarını çiğnemeden, istediğin gibi yaşamak; istediğin gibi giyinmek, istediğin gibi istediğin şeyi yemek demektir. 
         Kimse bana kendince, gurubunca, tarikatınca, ya da misyonerliğini üslendiği ideolojinin, din anlayışını, yaşam şeklini dayatmaması demektir barış. 
          Barış; kimsenin düşüncesine saygısızlık etmemektir.
         Düşüncelere ket vurmamak demektir, barış;        
         Barış; kimse bu düşüncelerinden dolayı dost ya da düşman olarak gösterilmemek demektir.
Ve barış kalıcı olmalıdır.
         İşte o zaman dış dünyaları ile barışık olunur. İşte o zaman iç dünyalarımızda huzurlu olunur. Kimseye küsülmez, kimseye düşman olunmaz.
Bu insanların oluşturduğu toplum, barış toplumu olur.
         Barışta Dayatma yoktur.
Dayatma; kalıcı barışı inşa etmeden yıkmak demektir.
          Dayatma demokrasiye ihanettir.
Savaş ise daha çok vergi, daha çok sömürü, daha çok yoksulluk demektir.
Gelin artık silah yerine sözcükleri kullanalım barış adına. Kin ve nefret kusmak yerine çözüm üretelim. Köküne kibrit suyu dökmeye çalışmak yerine, sevgiyle sulayalım, çözmek istemediğimiz ama çözülmez dediğimiz o ağrıların dibini. Bilek güreşi yapmak yerine karşılıklı yüzleri okşayalım barış için.
Neden bir Kolombiya olmayalım, yeter ki barışı iç politikaya alet etmeyelim. Yeter ki barışı  ihtirasımızın kurbanı etmeyelim. Yeter ki barışı kişisel çıkarlarımıza kurban etmeyelim.
          Sonuç olarak barış adına ben; vicdanlar susmasın, insanlık ölmesin, cehalet kazanmasın istiyorum. 
                                                       
 
&
Bir söz de benden
Newroz, bımbarek be...
Newroz, piroz be…
 
                                            &
 
Kulağa hoş gelen sözler
Herkes duymak istediğini, duyabileceği yere gidiyor.
 
&
 
Kirveme öğütler
Ben; vicdanlar susmasın, insanlık ölmesin, cehalet kazanmasın istiyorum.
Ya sen kirvem?
 
 
                                        &
 
 
         Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;    
          Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.
           Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.
 
 
İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle. 
Dostça kalın.