Zamanında veya erken, tüm siyasi partiler ülkenin kaderini belirleyecek tarihin belki de en önemli seçimlerinden birine doğru son sürat ilerliyor. Cumhurbaşkanı, başbakan, başkanlık sistemi, güçlendirilmiş parlamenter sistem, ittifaklar, anketler, hukuk, demokrasi, ekonomi, işsizlik, dövizdeki yükseliş, borçlar, açlık, yoksulluk, çiftçi, işçi, memur, dış güçler, terör, maaşlar, zamlar en çok konuşulan konuların başında geliyor. (Bu arada hatırlatmakta yarar var, üslup da hiç bu kadar yerle bir olmamıştı.)
Sonuç itibariyle öyle veya böyle hesap günü yaklaşıyor. Halkın önüne sandık gelecek, bundan kaçış yok. Siyasiler yaptıklarının ve yapamadıklarının hesabını verecek. Halkın karnesi sandığa yansıyacak. Vekâlet verdiğimiz siyasiler ya geldikleri gibi gidecek ya da geldikleri gibi kalacaklar. Herkes halkın iradesine boyun eğecek, saygı gösterecek, başka yolu yok bunun.
Görüyoruz son günlerde gündem neredeyse saatte bir değişiyor. AK Parti, 20 yıldır ülkeyi yönetiyor ve doğal olarak bu kadar çok şeyin konuşulduğu bir ortamda yıpranması gayet doğal. AK Partililer, geçtiğimiz yerel seçimlere kadar her seçim öncesi cesaretli ve özgüven içindeydiler. Son yerel seçimden sonra bu tersine döndü. İlk yenilgi ile birlikte ürkeklik, hatta korkaklık başladı.
Mazlumların, ezilenlerin, özgürlüklerin partisi olarak ortaya çıkan AK Parti, bunun semeresini tüm seçimlerde sandıkta gördü. Çünkü her seçimde o günün şartlarına göre rakiplerine oranla en uygun argüman ve propagandayı üretmesini bildi.
-Bu bir seçimde yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele (yani 3 Y),
-Bir seçimde başörtüsü ve türban yasağı,
-Bir seçimde dindar cumhurbaşkanı,
-Bir seçimde sivil anayasa,
-Bir seçimde Avrupa Birliği ve özgürlükler,
-Bir seçimde millilik (güçlü devlet vurgusu),
-Bir seçimde Türkiye’nin beka sorunu,
-Bir seçimde ise güçlü bir başkan oldu.
AK Parti belki de varlık yokluk seçimine giderken hem propaganda, hem de argüman üretmede bu kez büyük sıkıntılar yaşıyor. Bunu aşabilmek için büyük tecrübesi olan Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, alttan alt kamuoyunu yokluyor.
Gözlemlediğim kadarıyla Erdoğan, kurmaylarından biri aracılığı ile bir konuyu kamuoyu gündemine taşıyor, tartıştırıyor sonra bir şekilde müdahil oluyor. Daha sonra anket yaptırarak tepkileri ve oylara yansıyıp yansımadığını tespit ediyor. Bunlardan işine yarayanları heybesinde biriktiriyor, seçim günü geldiğinde ise rakiplerine karşı kullanıyor.
-Bu bir bakıyorsunuz HDP üzerinden,
-Bir bakıyorsunuz 28 Şubat ve ya dindarların kazanımlarının kaybedileceği üzerinden,
-Bir bakıyorsunuz FETÖ ve darbe üzerinden,
-Bir bakıyorsunuz rakiplerinin oluşturduğu ittifakları bozmak üzerinden,
-Bir bakıyorsunuz sertlik ve milliyetçilik üzerinden,
-Bir bakıyorsunuz yeni anayasa üzerinden,
-Bir bakıyorsunuz başta komşu ülkeler olmak üzere dış siyasette sertlik ve gerginlik üzerinden,
-Bir bakıyorsunuz hukuk reformu üzerinden,
-Bir bakıyorsunuz açılım ve Kürt sorunu üzerinden,
-Son olarak da 3 bin 600 ek gösterge üzerinden,
-Önümüzdeki günlerde ise, muhtemelen Emeklilikte Yaşa Takılanlar yani EYT’liler üzerinden kamuoyunda yoklamalar yapacaktır diye düşünüyorum.
Tahminim Erdoğan, 3 bin 600 ek gösterge ve EYT’lileri seçime yakın bir süreçte gündeme getirmeyi düşünüyordu. 7 milyonun üzerinde insanı ilgilendiren ve aslında kendilerinin kangren haline getirdiği sorunu, yine kendileri çözerek bu büyük oy potansiyelini sandığa yansıtmak istiyordu. Lakin CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 3 bin 600 ek göstergeyi gündeme taşıyarak erken davrandı. Sanırım Erdoğan'ın kızgınlığı da bundan olsa gerek.
AK Parti’nin seçime giderken birçok kozu olacaktır elbette, ama en önemlileri 5 milyon 500 bin dolayında EYT’li ile 1 milyon 500 bin dolayında 3 bin 600 ek göstergeden yararlanacak memurlar olacaktır. Ayrıca yurtdışı oylarını da küçümsemeyelim.
Sevgiyle kalın.