Diktatörlere karşı ‘Arap Baharı’ adı ile başlayan isyanlar zinciri, 2011 Mart’ında sınır komşumuz Suriye’ye sıçradı. Öğrencilerin duvar yazılarıyla başlayan, ardından Şam ve Dera’da Cuma namazı sonrası gerçekleştirilen gösterilere Beşar Esad’ın sert müdahalesi sonucu onlarca kişi yaşamını yitirdi, onlarca kişi gözaltına alınarak ağır işkenceden geçirildi.
İşte o gün, bu gündür Suriye’de iç savaş olarak başlayan, ancak neredeyse müdahil olmayan ülkenin kalmadığı bir savaş laboratuarına dönüşen Suriye topraklarında kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı. İnsanlar doğdukları, doydukları ve binbir emekle yaptıkları evlerinden, topraklarından edilerek yıllarca hem ülke içinde, hem de komşu ülkelerde gezip durdu.
Yine her zamanki gibi savaşın faturası çok ağır oldu. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, 2011’de 22 milyon nüfusu olan Suriye'nin savaşın 10’uncu yılında ödediği bedeli şöyle sıraladı:
- 600 bin kişi hayatını kaybetti.
-6 milyon 500 bin Suriyeli, ülke içinde yerinden edildi. Bunların çoğu çadırlarda sağlıksız koşullarda yaşam savaşı veriyor.
-5 milyon 600 binden fazla sığınmacı Suriye'yi terk etti. Bunun 3 milyon 600 bini Türkiye'de yaşıyor.
-Ülke fiili olarak üçe bölünmüş durumda.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin ortaya koyduğu bu rakamların her biri bir yaşamı, bir hikayeyi ifade ediyor. Bir de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin vermediği rakamlar var ki onlarda Suriyeli halkların hakkı olan tarım ürününden, petrolüne kadar birçok yeraltı ve yerüstü kaynağın göz önünde yağma ve talan edildiği gerçeğidir.
Sivillerin büyük bedeller ödediği Suriye'de devlet başkanlığı seçimleri yapıldı ve seçimi savaşın nedeni olan diktatör kazandı. Rejimin elindeki bölgelerde 26 Mayıs'ta yapılan devlet başkanlığı seçimi sonuçlarına göre, 2000’den bu yana iktidarı elinde bulunduran Cumhurbaşkanı Beşar Esad yüzde 95,1, rakipleri eski milletvekili Abdullah Sallum Abdullah’ın yüzde 1,5 ve Mahmud Ahmed Mari’nin ise yüzde 3,3 oy aldı.
Savaşın devam ettiği ve rejimin elinde bulunduğu bölgede yapılan seçimi muhalefet ‘saçmalık’ olarak nitelerken, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri ise, seçimlerin özgür ve adil yapılmadığı eleştirisini getirdi. Birleşmiş Milletlerin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen de, oylamanın uluslararası siyasi sürecin bir parçası olmadığını söyledi.
Yani Irak’a, Afganistan’a ve birçok diktatörlükle yönetilen ülkeye ‘Demokrasi Götüreceğini’ vaat edenler, seçim sonucunu beğenmedi, meşruluğunu kabul etmedi. Fakat aynı zamanda bu ülkelerin birçoğu, alttan alta diktatörle görüşmeye, silah pazarını sürdürmeye, açık denizlere açılmaya, uyuşturucu ticaretini kontrol etmeye devam ediyor.
Diktatör seçimi kazandı. Diktatörle, diktatörler işbirliği arayışında. Anlaşılan bir süre daha diktatörler kandan beslenmeyi sürdürecek. Ama bu sonsuza kadar devam etmeyecektir. Mutlaka barış ve halklar kazanacaktır.
Sevgiyle kalın.