Millet İttifakının adayının açıklanmasından sonra hem masanın bileşenlerinden hem de masa dışından değerlendirmeler peşi sıra gelmeye başladı. Bu değerlendirmelere bakılırsa muhalefet için en “makul” adayın CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu olduğu ortak fikri ön plana çıkmış gözüküyor. İYİ Parti lideri ve Akşener’in bütün “şerh”lerine rağmen Sayın Kılıçdaroğlu amacına ulaşmış durumda.
Kılıçdaroğlu’nun amacına ulaşmasında daha doğrusu adaylığının da gerçekleşmesinde HDP siyaseten maya çaldığını daha önce ifade etmiştik. Adaylık açıklanmasından sonra HDP eş başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan yaptıkları açıklamalarla Kılıçdaroğlu’nu kutladılar. Bu anlamda HDP’nin amacına ulaştığını söyleyebiliriz.
CHP liderinin adaylığının ilan edildiği gün, protokolde “asık suratlı” bir ruh haliyle gelişmeleri, yaşananları izleyen Meral Akşener, her ne kadar daha sonra yüz ifadesinin halini ışıklara bağlasa da mutsuz olduğu söylemek mümkün. İYİ Parti, hem öne sürdüğü belediye başkanlarının aday olamamasında hem de Kılıçdaroğlu’nu “Kazanacak Aday” tezine gömmemesinde başarısız kalınca birkaç adım da HDP’nin gerisine düştü, denilebilir. Tabi bu durum Akşener’in hesabına gelmemektedir.
HDP Şu Durumda Daha Etkili
Millet İttifakının adayının açıklanmasından sonraki gelişmelere bakıldığında konum itibariyle HDP etkisini arttırmış gözükmektedir. HDP kurmaylarının, başta Genel Başkan Sayın Mithat Sancar olmak üzere, yaptıkları açıklamalarla Kemal Kılıçdaroğlu’nu kendilerini ziyarete beklediğini açıkladı. Bu adımla HDP, siyasi etik açısından ağır davrandı diyebiliriz. Taş yerinde ağırdır sözüyle hareket eden HDP, kurumsal önemini bir kez daha ortaya koymuştur.
HDP’yi“ElbetteHDP’yi de ziyaret edeceği” diyerek açıklayan Kılıçdaroğlu’nu bakalım nasıl karşılanacak? HDP, Kemal Bey’i siyasal taleplerle mi karşılayacak yoksa siyasal talep öne sürmeden mi karşılayacak? Teke Tek programına konuk olan Eş Başkan Mithat Sancar’ın “Bugüne kadar talebimiz olmadı Kılıçdaroğlu’na” açıklamasında bulunmuştu adaylığının açıklandığı akşamda. HDP, talepsiz bir parti olarak siyasal süreçte yer alacağını düşünemiyoruz. Adaydan bir talebi olmasa HDP’nin siyaset yapmasının anlamı kalmayacaktır.Kılıçdaroğlu’nun HDP ile sadece görüşme ama sadece görüşme, bir kaçak çay içmekten ibaret kalması siyasetin doğasına uygun düşmeyecektir.
HDP, Tarihi Bir Aldatılma İle Karşı Karşıya Mı?
İYİ Parti cephesinden hala HDP’nin ve taleplerinin olduğu bir masada olmayız açıklamaları gelmektedir. Bu durum, HDP ile İYİ Parti arasında bir buzlanmanın oluşmasına yol açmaktadır. Masanın sağlamlaşması için bakalım önümüzdeki günlerde neler olacak?
İşte bu soruya aşağıdaki açıklama bir anlamda oluşturduğu ipucu ile cevap olabilecek türden. Bakın açıklama nasıl, nereden ve kimden gelmiş:
"Sevgili arkadaşlarım, dostlarım, takipçilerim. Masaya baskıyı biz kurduk, masanın liderleri masayı birleştirdi ve masanın bacaklarını daha fazla sağlamlaştırdı. İYİ Parti ve HDP'nin arasında normalleşmeyi de bizler gerçekleştireceğiz. Bunu da başaracağız, hep birlikte"
Bu açıklama Almanya'da Türkiye aleyhtarı kampanyaların başındaki isimlerden olan Burak Çopur’un Twitter'daki hesabından geldi. Bu ismin FETÖ’ye mensup olduğu bilinmektedir.
Eğer, HDP ve İYİ Parti bu yol ve yöntemle barıştırılırsa diyebiliriz ki, HDP bir tarihi aldatılma ile yüz yüze. Zira, o zaman HDP’ye denecek “Sen masaya talep getirme, taleplerini de kamuoyunu açıklama. Hele bir Erdoğan’ı devirelim, sonrasına bakarız”. Eğer HDP de hiçbir talep öne sürmeden şu haliyle kalsa, o zaman bu açıklama teyit olmuş olacak. HDP de böylece Türkiye’nin bu kritik ve bir o kadar tarihi olan seçiminde hiçbir siyasal talep ortaya koymayan bir siyasal parti olarak tarihe geçecek ve belki de “tarih” olmuş olacak.
Bizce, Kürtleri temsil ettiği iddiasına uygun olarak siyasal taleplerini kamuoyunun gözü ve kulağı önünde ortaya koymalı. Seçin sonrasına ötelenen siyasal taleplerin hiçbir kıymeti harbiyesi olmayacaktır. Geçmişte Türk solu da “Hele bir devrim yapalım, Kürtlerin haklarını sonra konuşuruz” diyordu. Yıllarca süren bu yaklaşım somut bir anlam kazanamadı, çünkü ne Türk solu devrim yapabildi ne de Kürtler haklarına kavuştu!
Meral Akşener’in HDP’ye ayak diremesi bize, TİP Genel Başkanı Behice Boran’ın Kürt sorunu ile ilgili yaklaşımını akla getirmektedir. O dönem Kürtlerin büyük fedakarlıkları ile adeta TİP bir “sol tip” olmuş ve bununla TBMM’ye girebilmişti. Bazı TİP yöneticilerinin şoven tavrı sebebiyle Kürt sol hareketi kopmaya başladı ve bağımsız örgütlenme arayışlarını sıklaştırdı.
Elbette dün, bugün değildir, ama HDP’nin yapması gereken kendi siyasal taleplerini Akşener’in kaprislerine kurban etmemesi. Aksi durumda HDP kurmayları kendilerini tarihsel bir mahkemede bulabilir.
Saygıyla…