Günlerce konuşulan hatta geriye doğru bile sayılan ve dünyanın en zor derbi müsabakaları arasında gösterilen FB-GS derbisi 399.cu kez oynandı. Karşılaşma öncesi hemen hemen her tv kanalında analizi yapılan ve çeşitli açılardan değerlendirilen derbi için son sözü elbette futbolcular söyledi. Bir çok anlam atfedilen hatta gerilimli geçeceği gibi bir özellik de yüklenen FB-GS derbisi gol atılmadan geçti, gitti.
13 Aralık’ta oynanan Süper Lig'in iki takımı arasında oynanan MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçının sonunda hakem Halil Umut Meler'e saldıran, aralarında Ankaragücü Kulübü Başkanı Faruk Koca ve bazı yöneticilerinin de bulunduğu yaşanan olayın gölgesinde ve etkisinin devam ettiği bir ortamda FB-GS derbisi oynandı.
Türkiye’de derbinin sert ve gerilimli geçeceği ihtimali hep akıllarda tutuldu. Maç oynanırken sahada futbolcular arasında çok sert anların yaşanabileceği kaygısı neredeyse herkese hakimdi. Ancak maç öncesi gerilimi bir üst evreye taşıyabilecek kulüp başkanlarından açıklama gelmediği gibi derbiye herhangi bir maç gibi bakıldı. Bunun yanında her iki takımın hocası İsmail Kartal ve Okan Buruk karşılaşma öncesi birbirlerini tebrik eden görüntü vermeleri maçın normal seyrinde geçeceği mesajı olarak kayıtlara düştü.
Derbilerin Karakteri
399.cu kez karşı karşıya gelen FB-GS derbisi, futbolseverler arasında “Ezeli Rekabet” olarak nitelenegelmiştir. İki güzide takım arasında gerçekleşen bu mücadele, genellikle yılda iki veya üç defa futbolseverlere heyecanın tavan yaptığı anlara sahne olmaktadır. Türkiye’de futbol tarihinde oynanan her derbi, kendine has bir özelliğe sahip olmuş ve bir derbi diğerinden hep farklılık göstermiştir.
İstatistiklere bakıldığında derbide FB’nin GS karşısında 22 galibiyet üstünlüğü vardır. Fenerbahçe 147, Galatasaray 125 galibiyet alırken 127 derbi de berabere sona ermiştir. TB, bu tarihi üstünlükle hep GS karşısına çıkmaktadır. Bunun bilincinde olan GS ekibi, bu nedenle galip gelebilmek için bütün enerjisini ortaya koymaktadır. GS için, FB’yi yenmek Avrupa’nın en güçlü, en zirvedeki takımını yenmek daha değerlidir. Çünkü GS, FB karşısında aldığı galibiyetle hem camiasını hem Türkiye’deki bütün taraftar kitlesini memnun ettiği veya sevindirdiği bilincindedir ve buna bağlı olarak GS taraftarı FB taraftarına karşı keyfin, mutluluğun zirvesini yaşamış olur.
Diyelim ki GS, Barcelona’yı yendi, Türkiye’de bu takımın taraftarı olmadığı için GS taraftarı deyim yerindeyse keyif çatmaz, yaşadığı keyfi ise kısa süreli yaşar. Daha doğrusu kahredeceği taraftar olmadığı için çok fazla zevk yaşamamış olur. Bu nedenle derbi sonrası yaşanan en büyük zevk, taraftarın diğer takımın taraftarını kızdırırken yaşadığı zevktir!
Futbolcular da Bu İklim Altında Oynadı
Taraflardan gelen ortamı sakin eden açıklamalar ve verilen mesajlar futbolcuları da olumlu yönde etkiledi, diyebiliriz. Elbette takımlar galip gelmek istiyorlardı ve buna göre de hazırlıklarını yapmışlardı. Ancak öncelikle de derbiyi kaybetmeme üzerine de genel anlamda bir futbol psikolojisine uygun bir oyun anlayışı da taraflarca geliştirilmişti. ‘Kazanamasam da yenilmeyeyim’ yaklaşımını benimseyen teknik kadrı elbette bunu oyuncularına da uygulattılar.
Karşılaşma öncesi bir adım daha galibiyete yakın Galatasaray da görüldü ki, daha çok maçı kaybetmeme kurgusu üzerinde bir strateji uyguladı. Zaten İsmail Kartal’ın futbol anlayışı risk almama veya kaybetmemeye dayalıdır. Hal böyle olunca gerek tribünde gerekse TV ekranlarının başında müsabakayı takip eden futbolseverler, futbolun güzel meyvesi olan golü göremedi, onun zevkini tadamadı. Taraflar yenişemeyince de karşılaşma sonrası Türkiye’nin dört bir yanında yapılan galibiyet kutlama ve şovları yaşanmadı.
Etno-Sportif Şiddet
Yaşamın her alanında şiddet kullanımı, bir çirkinlik ortaya koyduğu gibi beraberinde bir haksızlık da getirir. Son olarak Diyarbekirspor’un yaşadığı bir realite var. Bu, tam anlamıyla Etno-Sportif kavramı ile adlandırılabilir. Yıllardır gerek Amedsportif gerekse Diyarbekirspor adı ile spor alanında yaşanan yeni bir şiddet türüdür bu. Bu şiddete son verebilmek için karşılaşmamaların adaletli bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Son yıllarda Diyarbekirspor’un başına gelenlere çare bulunmalı. Özellikle deplasmanda yaşadıkları bölge insanının vicdanında fay hatlarının oluşmasına yol açmaktadır. Bölge insanı sporda öteki olmanın ezikliğini yaşamak istemiyor.
TFF’nın bu konuya bir çare bulmasını bekliyoruz. Spor bu anlamda siyaseten bir istismar konusu olacak, olmaya devam edecektir. Geçen sene Bursa’da 1990’ları andıran ve de hatırlatan ‘Beyaz Toros’ların afişi gösterildi tribünlerde. Çok ayıp bir durum aynı zamanda ve buna karşı bir soruşturma başlatılmadı ciddi manada. Örneğin bu afişler nerede basıldı ve kimler tarafından sorusu hep yanıtsız kaldı. Bu organize işin failleri bir türlü bulunamadı, tıpkı Beyaz Toros sahiplerinin bulunmadığı gibi!!
O halde, yaşamın her alanında ADALET, tek çare.
Saygıyla…