Çok alıştım sana gelirken Merhaba,
Giderken elveda demeye.
Ne kadar veda ettimse sana,
Sende, kapı araladın, tekrar gelmem için.
Beni kendine âşık etmişsin.
Suyunu içen bir başka oluyor,
Bir başka âlemde sanıyor kendini,
Her çiçekten bal alan arı gibisin,
Çocuklarımı sevdiğim gibi seni seviyorum.
Her defasında o vakit gelip çatınca,
Yüreğim kan ağlar,
Tarifsiz acılara esir düşerken ruhum,
Yaş dolu gözlerimi görmezsin.
Umrunda olmam,
Hem ben kimim ki?
Varlığımın yokluğumun ne anlamı var ki senin için?
Ben ne Ümit Yaşar Oğuzcan’ım, ne Orhan Veli,
Kimi sana benim gibi sevdalı,
Kimi bahtıyla olduğu gibi senle kavgalı,
Kiliselerin keskin bıçak gibi edalı,
Topkapı Sarayı’n taze kan gibi sıcak.
Ne babayiğitler erittin caddelerinde,
Giden gemiler gibi beni de ettin kaçak.
Sen bana ana, ben sana evlat olmuşuz,
Ölümüm aramızda ayrılık olur ancak.
Ben yine gelirim.
Eminönü’nde balık ekmek yemeye,
Bir yanımı Sirkeci bir yanımı Kadıköy’e vermeye,
Bir vapur sefasında martılara simit atmaya,
Kızkulesi’ne, Haydarpaşa’ya el sallamaya,
Her yerinde bir heyecan aramaya,
Ben yine gelirim.
Sendeki her anı dolu dolu yaşamaya,
Tırışkadan nağmeler dolaşsa da dilime,
Yağmur olur yağarsın gönül çölüme.
Ben gelene kadar garibanın ekmek umudunu kırma,
Güvercinleri yemsiz bırakma,
Florya sahilinde elele gezdir sevenleri,
En kuytu köşende bile, ışığını söndürme.
Cıvıl cıvıl olsun Mısır Çarşı’n, Köprüaltları’n,
Sultanahmet’in, Aksaray’ın, Fatih’in.
Şişli selamsız bırakmasın hiçbir köşebaşını,
Meydanların güneşe hasret kalmasın,
Üşütme sokak çocuklarını,
Seni sevenlerin sevgisiyle kal.
Elveda aziz şehir!
Elveda acılar sineması.
Elveda arabesk dönen yaşantılar aynası,
Elveda her acıyı kül eden çarkın parçası.
Gidişim senden bir parça götürmesin, dayanamam.
Beni merak etme,
Kendine iyi bak İstanbul,
Kendine iyi bak bana yeter.
Bileyim yıkılmadığını,
Bileyim dünyaya meydan okuduğunu,
Başın dik, alnın açık olsun daima.
Kendine, kendin için iyi bakasın.
Bir daha görüşene dek,
Hoşça, dostça, sevgiyle kalasın!