Dünya üzerindeki mağdur ile ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarının güç ile kurduğu ilişki daima mağduru koruyucu, eksiklerini giderici niteliktedir ve bu süreçte gerekli altyapıyı ekonomik ve sosyal koşullarıyla oluşturucu biçimdedir. Çünkü mağdur ile kurulan ilişkide asli yön mağdurun kendisinden ziyade mağdurun güç yahut güçsüzlükle olan ilişkisi iledir. Dolayısıyla STK lar tarafından inşa edilen retorikte mağdur/mevsimlik tanım işçisi daima güçsüzlüğü ile varolmuştur. Dolayısıyla mağdur koruyucu dernek ve vakıflarla ilişki kurarken kendi değersizliğini kabullenmek ön şartı ile bir sözleşmeye imza atmış olur. Zira o kişi kendisini biricik ve varlığı gerekli, yeri doldurulmaz biri gibi görmez. Hayatta bir rol edinme talebindedir. O güne dek bir tema edinememiş, daima arka plandaki rollerde görev almıştır. Ve birdenbire hikayedeki ana karakter haline gelir. Kendisine son bir fayda sağlama, varlığı anlamlandırma derdindedir. Nedir bütün STK ların özü? Temalarının özünde ne var? Size mağdur bırakılmış kişi, hakkı yenilmiş işçi, sosyal haklarını savunacak yetkinliğe sahip olamamış insan olma fırsata sunulur, ama böylece anlam kazanır varlığınız, fayda sağlarsınız. Yüceltirler sizi. Bir rol verirler. Mağduriyete büyük değer biçilir, çünkü mağdurluğunuzla varolursunuz. Mevsimlik tarım işçisi iseniz, tüm hikayeniz 'tarım işçisi' olmak ile sınırlıdır.
Dünyada mevsimlik tanrım işçilerinin %60'ından fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşadığı, en az %80'inin sosyal güvencesinin bulunmadığı ve %70'nin tarlalarda çocuklarıyla birlikte çalıştıkları çeşitli çalışmalarda ortaya konulmuştur Tarımda değişen üretim yöntemleri, daha fazla mevsimlik işgücü talebi yaratırken kentlere doğru gerçekleşen kitlesel göçlere katılamayan kesimlerin mevsimlik işgücüne kaynak oluşturduğu söylenebilir. Bu potansiyeli taşıyanlar ise Güneydoğu Anadolu'daki ortakçılar olmuştur. 1950-1970 yıllarındaki kente göç verileri Güneydoğu Anadolu'nun kente göçte gerilerde kaldığını göstermektedir. Dolaysıyla bu dönemin en dikkat çekici sosyal olayı olarak kitlesel bir şekilde gerçekleşen kırdan kente göçün yanında, o denli dikkat çekmeyen geleneksel ortakçılıktan mevsimlik tarım işçiliğine doğru kitlesel bir yer değiştirmeden daha söz edilebilir. Güneydoğu Anadolu'nun 1980'li yıllardan sonra başlayan göçüne, 1990'lara doğru eklenen 'zorunlu' sıfatı bu bölgenin göçmenlerini mevsimlik tarım işçiliğine adeta kilitlemiştir.
Kısaca bahsedilen bu gelişmelerden sonra 'Türkiye'de mevsimlik tarım işçileri her yıl ağırlıklı olarak Güneydoğu'dan ülkenin dört bir yanına birkaç aylığına çalışmak için göç eden bir işçi kitlesidir' tanımı rahatlıkla yapılabilir Ancak, işçilerin bu geçici göçleri bir yer ile sınırlı kalmamaktadır. Tarım ürünlerinin hasat mevsimlerine göre, birkaç yer değiştirirler. Bu uzun yolculuklarından sonra çoğunluğu birkaç aylığına da olsa evlerine dönerken, yıllarca hiç evlerine gitmeyenler de bulunmaktadır. Mevsimlik işçilerin önemli bir bölümü, ürünlerin hasat dönemine bağlı olarak sürekli göç halindedir
Mevsimlik tarım işçilerinin emeklerinin sömürülmesinde önemli bir rol üstlenen aracıların faaliyetleri, hâla denetimden uzak olarak gerçekleşmektedir. 2011 yılında yürürlüğe konulan 'Tarım işinde Aracı Yönetmeliği' ile tarım aracılarının faaliyetleri denetim altına alınmaya çalışılmışsa da çok az sayıda aracı kayıt altına alınabilmiştir. Kayıt altına alınanların dahi faaliyetleri denetlenememiştir. Devletin işçi-işveren ilişkilerini ve işçilerin yaşam koşullarını düzenlememesi nedeniyle varlığını sürdürebilen aracılık kurumunu, yasal bir zemine çekmeye çalışmak yerine, bu kurumu var eden koşullan ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemeler daha akla yatkındır. Bu sözde işçilere ekmek kapısı açan reel vizyonda işçilerin haklarını gasp eden 'aracı' kimliğini ortadan kaldırmak üzere işçilerin istihdamına aracı olacak sivil toplum kuruluşlarının varlığı elzemdir. Bu kuruluşlar aracılığı ile işverenlerle bağlantı kurularak bu bireylerin istihdamını sağlayacak noktalar şehir şehir belirlenmelidir. Kurumların verilerinde hangi işçinin hangi tarihte hangi şehirde kimin için çalışacağı düzenli bir şekilde aylar öncesinden bilinmelidir. Göç sırasında zaman zaman işsizlik sorunuyla karşılaşan işçiler bu işleyiş sayesinde mümkün olduğunca işsizlik sorunu yaşamayacaktır.