Köylerden, ilçelere, ilçelerden metropole kadar süren bir şiddet sarmalı. Her yıl binlerce kadının erkekler tarafından uğradığı şiddet sonucu hayattan kopuşun ismi; Kadın cinayeti.
Kadına yönelik şiddet, sadece fiziksel değil, duygusal, psikolojik ve ekonomik bir boyut da taşır. Şiddetin sadece bir kadının bedensel zarar görmesiyle sınırlı olmadığını, ruhsal ve toplumsal tahribatlara yol açtığını unutmayın. Son üç yılda bu trajik tablo daha da derinleşmiş, kadınların hayatta kalma mücadelesi adeta bir sessiz çığlığa dönüşmüştür.
Kadına yönelik şiddetin, sadece fiziksel bir eylem olarak görülmesi hatalı bir bakış açısıdır. Şiddet gören birçok kadın, fiziksel darbe veya ölüm tehdidiyle karşı karşıya kalmadan da büyük bir psikolojik yük taşır.
Sesini duyuramayan, “sessiz çığlıklar” atan kadınlar, toplumsal normlar ve korkularla ezilir. Her bir kadının içindeki çığlık, belki de susturulmuş, belki de kimseye duyurulamamıştır.
Son üç yılda, kadınların yaşamını yitirdiği vakalar artarak devam etti. 2021, 2022 ve 2023 yıllarında, Türkiye'de her 3 kadından biri, şiddet yüzünden hayata veda etti. Kadın cinayetleri, yalnızca fiziksel olarak öldürülmelerinin ötesinde, birer toplum yarası olmaya devam ediyor. Bir kadının ölümü, yalnızca bir bireyin kaybı değil, aynı zamanda bir toplumun vicdanına atılan kara bir leke, bir ülkenin insanlık tarihine yazılan kara bir sayfadır.
ENGELLER VE KORKULAR
Kadınların kendi hayatlarını savunma hakkı, yine toplumun oluşturduğu engellerle ve korkularla kuşatılmaktadır. Aile içindeki şiddet, evden dışarı çıkmaya cesaret edemeyen kadınlar, polisi aramaktan çekinen ya da güvenliklerinden emin olamayan bireyler... İşte bu durum, kadınların çoğu zaman sessiz kalmasına ve hayatlarının sona ermesine yol açmaktadır.
BİR SESİN ARKASINDAKİ UMUT
Birçok kadın, “sessiz çığlıklarını” yeri geldiğinde evde, yeri geldiğinde iş yerinde, yeri geldiğinde toplumsal yaşamın her alanında duymaktadır. Çığlıklarının duyulmadığı, kimse tarafından anlaşılmadığı ve adaletin peşinden gitmek için gerekli araçlardan yoksun oldukları için mücadele etmek daha da zorlaşmaktadır. Ancak her kadının hayatı, bir diğerinin hayatıyla özdeştir. Her kadın, bir sesin arkasındaki umut olmalıdır.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede, her birimizin üzerine düşen sorumluluklar vardır. Bir kadının sesi olmak, onu dinlemek, onu anlamak ve gerektiğinde yardım almak, bu mücadelede önemli bir adımdır.
Kadınlar, sadece bir gün değil, her gün şiddete karşı dayanışmaya, güce ve sevgiye ihtiyaç duyarlar. Onların yaşam hakkı, onurlu bir şekilde var olma hakkı, hiçbir koşulda ihlal edilemez. Kadına yönelik şiddetle mücadele, toplumların gelişmişliğini ve insanlık değerlerini belirleyen temel bir ölçüttür.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE KADIN CİNAYETLERİ VERİLERİ
Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda, her yıl raporlar yayınlayan sivil toplum kuruluşları ve araştırmalar, kadına yönelik şiddetle ilgili çok önemli veriler sunmaktadır. İşte son üç yılda öne çıkan bazı veriler:
2021 verileri:
•2021 yılında, tartışmalı verilere göre en az 280 kadın öldürüldü. (Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'na göre bu rakam farklılık gösterebilir çünkü farklı veri toplama yöntemleri kullanılıyor.)
•Kadınların %38’i hayatlarında en az bir kez fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Şiddet gören kadınların büyük kısmı, yakınları tarafından şiddet gördü.
2022 Verileri:
•2022'de en az 300 kadın, şiddet nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'na göre, 2022 yılında öldürülen kadınların büyük kısmı, eşlerinden veya eski eşlerinden şiddet gördü.
2023 Verileri:
* 2023 yılının ilk dokuz ayında, en az 230 kadın cinayeti rapor edildi.
2024’ün ilk 10 aylık verilerine göre ise:
357 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Söz konusu kadınların 61’inin ölümünün şüpheli olarak kaydedildiği, 198 kadının ateşli silahla ve 77’sinin kesici aletle öldürüldü.
2. Kadınların sessiz çığlıkları:
Kadın cinayetlerinin arkasındaki sebeplerin başında ise cinsiyet ayrımcılığı, toplumsal baskılar, ekonomik bağımsızlık eksiklikleri ve cezasızlık kültürü gelmektedir. Çoğu kadın, ayrılmak istediği ya da özgürleşmek için kararlar aldığında, erkekler tarafından öldürülmektedir.
•%40'a yakın kadın cinayeti, boşanmak isteyen veya ilişkiyi bitiren kadınların eski eşleri veya sevgilileri tarafından işlendi.
MÜCADELEDE YAPILACAKLAR
Kadına yönelik şiddetle mücadelede, yalnızca yasal düzenlemeler yeterli değildir. Toplumun her kesiminin farkındalık oluşturması, şiddet mağdurlarına yardımcı olacak güvenli alanlar yaratılması ve kadınların hukuki hakları konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, şiddet mağdurlarının şikâyetlerini güvenle dile getirebilecekleri platformların ve destek hizmetlerinin artırılması büyük önem taşır.
HER YIL BİNLERCE KADIN HAYATINI KAYBEDİYOR
Dünya çapında her yıl yaklaşık 87 bin kadın, eşleri veya eski eşleri tarafından öldürülüyor. Bu rakam, yalnızca erkekler tarafından gerçekleştirilen cinayetleri kapsamakta ve kadına yönelik şiddetin ne kadar ciddi bir toplumsal sorun olduğuna işaret etmektedir. Bu ölümler, sadece şiddet mağduru kadınların kaybı değil, aynı zamanda bir toplumun vicdanına işlenen suçlardır.
Birleşmiş Milletler Kadınlar Kurumu’nun 2021 raporuna göre, dünyada her 10 dakikada bir kadın öldürülüyor. Öldürülen kadınların büyük kısmı, yalnızca cinsiyetleri yüzünden hedef alınmaktadır. Pek çok kadın, ayrılmak istedikleri erkeklerden ya da ailelerinden ölüm tehditleri alır, ancak ekonomik bağımsızlık eksiklikleri, kültürel normlar ve toplumsal baskılar nedeniyle şiddet karşısında sessiz kalmak zorunda bırakılır.
Kadına yönelik şiddetin sona ermesi ve daha eşit bir dünyanın inşa edilmesi, sadece kadınların değil, tüm insanlığın en büyük sorumluluğudur. Eşitlik, adalet ve haklar konusunda atılacak her adım, daha özgür, daha güvenli ve daha sağlıklı bir toplum yaratmanın temelini oluşturur. Şiddetin sona erdiği, kadınların seslerini korkusuzca duyurduğu, fırsat eşitliğinin sağlandığı bir dünya, hepimizin ortak hayali olmalıdır. Bu hayali gerçeğe dönüştürmek için herkesin el birliğiyle çalışması, kadına yönelik şiddetle mücadelenin yalnızca bir duyarlılık değil, bir insanlık görevi olduğunu kabul etmesi umuduyla.
Evlerimizde öldürülmediğimiz özgür yarınlara…