Günaydın Türkiye.
Günaydın sevgili Okurlarım.
Evet inanmak düşünmekten kolay.
Sevgili gençler ama siz bu yolu seçmeyin.
Düşünmek zor bir sanattır, üstadım.
Düşünmek akıl işidir, sabır işidir.
Emek ister.
Araştırıp; nerden geldi, niye geldi, nasıl geldi, ne zaman geldi ve de kimden geldi diye sormak gerek.
Bir olay oldu, bunu kim yaptı yerine öncelikle bu olay kime yarar diye sorgulamak gerek.
Enine boyuna bakmak gerek.
Dünü bilmek gerek dostum, dünü bilmek gerek.
"Dün dündür, bugün bugündür" diyerek geçiştirmemek gerek.
19 Aralık 1978: Kahramanmaraş Katliamının ilk günü
19 Aralık 2000: "Hayata Dönüş" katliamı
19 Aralık 2015: Silopi'de ölü bedeni yedi gün sokakta kalan Taybet Ana ile sembolize olan katliamlar...
Hangi "modern" ülkenin tarihinde aynı güne üç katliamın yıldönümü düşer?
Sorgulamak gerek.
1946 seçimleri ve askeri müdahale
27 Mayıs 1960 askeri müdahale,
12 Mart 1971 Muhtırası
27 Aralık 1979 Muhtırası
12 Eylül 1980 askeri müdahale,
1971 ve 1997 de ne oldu,
Bunları bilmeden tahlil etmeden bu gününüzü doğru dizayn etmek çok güçtür.
Bunları bilmek gerek.
Sosyal Medyaya, gazetelere pek kulak asmayın.
Basının bugünkü görüntüsü, 60’ların, 70’lerin görüntüsünden pek farklı değil. Hatta daha beter desek daha doğru olur.
Gençler bugün siz bizden dahsa şanslısınız. Çünkü birçok çok bilinmeyenli denklemleri sizler internetten çok daha kolay ulaşabilir, öğrenebilirsiniz.
Tembellik etmeyin, ucuz çözümlerle yetinmeyiniz. Duyup inanmak yerine; okuyup öğrenmeyi tercih ediniz.
12 Martı bilhassa 12 Martı iyi okuyunuz iyi belleyiniz ben size Uğur Mumcu'nun birkaç dizesi ile o günü azıcık anlatayım devamını Siz araştırarak öğreniniz kendimiz gibi yaşayan binlerce Yoksulun yüreğini yüreğimizde taşıyarak katıldık O büyük kavgaya ecelsiz öldürüldük dövüldük vurulduk asıldık.
25 Ağustos 1975 günü söylemişti istenen neydi toplumsal belleği silmek bir anlamda tarihi olmayan bir toplumu yaratılmasını sağlamaktır
Çünkü Tarihini bilmeyen genç kuşaklar kapitalizmin Her gün biraz daha yaşanılmaz hale getirdiği bu dünyayı iyi tanıyamayacaklar.
Bir önceki ÇÜNKÜ İNANMAK, DÜŞÜNMEKTEN KOLAY başlıklı yazımda benimde içinde bulunduğum dönemi ve kahramanlarını eleştirmek gibi bir niyetim yoktu, Ne yazık ki bazı okurlarım yanlış anlamış.
Ben günümüz gençlerine ışık yutmak çabasındayım.
Yine diyorum anlatılanlarla kalmak, inanmakla yetinmek, beleşçilik olur; düşünmek, araştırmak, nedenlerini bilimsel olarak öğrenmek gerek,
Bu biraz zor ve yorucu olur ancak doğruya ulaşmamızı erkenleştirir.
Amacım o günlerin anlaşılmasına yardımcı olmaktan öte bir şey değildir.
Amacım genç bugünkü gençleri gaflet dalalet çizgisi içinde olanlardan olmasınlar.
&
Bir söz de benden
Evde ve okullarda; çocuklara ahlak, erdem ve insanlık öğretin. Öğretin ki, başka hiçbir şeye ihtiyaçları kalmasın...
&
YAŞAMAN LAZIM;
MASKE TAK,
MESAFEYE ÖZEN GÖSTER,
KENDİNİ ve ÇEVRENİ TEMİZ TUT.
Hurafelere kulak asma.
MASKE TAKMA ALIŞKANLIĞINA
DEVAM ET.
&
Türkiye Ne Zaman düzelir?
Türkiye ne zaman mı düzelir?
Vallahi bu kafayla gidersek Türkiye’nin düzeleceği yok.
&
Şimdi de sıra haftanın öğüdünde
Kirveme öğütler
Kirvem senden ricam yukarıdaki anlatılanlara kulak ver…
&
Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;
Geleceğimizi çalmayın.
Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.
Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.
Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.
Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.
Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.
Daha da önemlisi,
Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerinin aynısı/tıpkısı bir biçimde yapılsın.
Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, tanıtalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.
İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.
Dostça kalın.