Bazen öyle durumlar yaşanıyor ki akıl erdirmekte insan gerçekten zorlanıyor.
Günlük yaşamda tezatlık arz eden pek çok konu içerisinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) Güneş Enerjisi Sistemi yatırımı ile ilgili yeni kararı ve kentteki olağanüstü arama noktaları kendini ana gündem yapıyor.
Önce EPDK’nın Mayıs 2019’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanarak yürürlüğe giren kararına bakalım.
3 yıl önce yürürlüğe giren karara göre işletmeler, enerji üretimi yapabilir; tüketimi dışındaki fazla enerjiyi devlete satabilir dendi.
Sonra buna kota getirerek, “1000 kw’lık trafon varsa 600 kw üzeri üretim yapılamaz” dedi.
Ardından yeni bir kararla bunu da ortadan kaldırdı.
EPDK’nin gel-gitleri ve yeni kararları sürecinde sanayici çoktan bankalara borçlanmıştı.
11 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayımlanan yeni kararla, sanayicinin GES’le elde ettiği enerjinin fazlası bedelsiz olarak Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması’na (YEKDEM) aktarılacak.
Ortada GES’e izin veren bir devlet ve bankalara borçlandırılarak ortada bırakılan binlerce sanayici var.
EPDK, her ne kadar bu süreçte “istismarın önüne geçmek için bu kararın alındığını” savunsa da ortada bir mağduriyet var.
Diğer yandan artan enerji maliyetlerine ve enerji kesintilerine karşı tedbir almak amacıyla yola çıkan kimi sanayicilerin fabrikasının çatısına, bahçesine kadar kurarak yaptığı kurnazlıklar da yok değil.
Sözün özü Allah’ın güneşi bedava iken alınan karar sanayiciyi yine devlete mahkum bıraktı.
***
Diğer bir konu, Diyarbakır’da uzun bir süredir devam eden arama noktaları.
Son 3-5 yılda kente gelen tüm valilerin ve emniyet müdürlerinin, özellikle de AK Parti vekillerinin dilinden düşmeyen şu cümle var;
“Kenti terörden arındırdık, Türkiye’nin en güvenli ve huzurlu kentine getirdik.”
Madem güvenli bir kent ise adım başı yapılan kimlik ve araç kontrolleri neden var?
Milyonlarca tanıtım ve projelerle turizmde atak başlatan kentteki kamu ve sivil kurumlarının emeği, bu uygulamalarla sekteye uğramıyor mu?
Yapılan açıklamalara kanıp kente gelen yerli ve yabancı turistleri düşünün bir de.
Havalimanından iner inmez ilk kavşakta uygulamaya denk geliyor.
Şehre doğru ilerlerken başka başka polis noktalarından geçiyor.
“Huzur içinde tatil yapayım” derken, silahların gölgesinde ne kadar kendini güvende hissedecek.
Bu işte de bir terslik yok mu?
Saygılarımla