Türkiye’de üniversite öğrencisi olmak, gençlerin hayalini kurduğu bir dönemin kapılarını açmak yerine, onları ciddi sorunlarla baş başa bırakıyor. Artık üniversite eğitimi yalnızca akademik başarı ve kendini geliştirme anlamına gelmiyor; barınma, ulaşım ve ekonomik zorluklarla boğuşan öğrenciler için adeta bir yaşam mücadelesine dönüşmüş durumda. Bu mücadele, üniversiteli gençlerin üzerindeki yükü her geçen gün ağırlaştırıyor ve onların eğitim hayatlarını derinden sarsıyor.

Barınma krizi, her üniversite öğrencisinin karşısına çıkan ilk ve en büyük sorun. Devlet yurtlarının yetersiz kapasitesi ve özel yurtların pahalı olması, gençleri çaresiz bırakıyor. Özellikle büyük şehirlerde kira fiyatlarının astronomik rakamlara ulaşması, öğrencilere adeta “ya eğitim ya barınma” seçeneği sunuyor. Güvenli ve uygun fiyatlı barınma imkânı bulamayan öğrenciler, kalabalık ve hijyenik olmayan odalarda yaşamak zorunda kalıyorlar. Bu durum, gençlerin hem fiziksel sağlığını hem de ruh hallerini olumsuz etkiliyor. Ne yazık ki barınma sorunuyla boğuşan öğrenciler, kendilerini derslerine tam anlamıyla veremiyor ve motivasyonlarını kaybediyor.

Ulaşım ise öğrencilerin günlük yaşamlarını zorlaştıran bir başka problem. Büyük şehirlerde üniversiteler genellikle şehir merkezlerinden uzak kampüslerde yer alıyor ve öğrencilere ulaşım için saatler harcamak kalıyor. Yetersiz toplu taşıma seferleri, uzun mesafeler ve kalabalık araçlar, gençleri tükenme noktasına getiriyor. Zaten kısıtlı bütçeyle geçinmeye çalışan öğrenciler, bir de sürekli artan toplu taşıma ücretleriyle mücadele etmek zorunda kalıyor. Sabahın erken saatlerinde yola çıkmak, kalabalık otobüslerde sıkışarak kampüse ulaşmaya çalışmak ve eve dönene kadar saatlerce zaman kaybetmek, öğrenciler için büyük bir stres kaynağı haline gelmiş durumda.

Ekonomik sıkıntılar ise bu tablonun en ağır boyutu. Öğrenciler için günlük harcamalar, kira, ulaşım ve beslenme masrafları her geçen gün artarken, devletin sağladığı burs ve krediler bu ihtiyaçları karşılamakta yetersiz kalıyor. Birçok öğrenci, okul dışında yarı zamanlı işlerde çalışmak zorunda kalarak hem eğitim hayatını hem de geçimini sağlamaya çalışıyor. Ancak bu dengeyi kurmak neredeyse imkansız; dersler ve iş temposu arasında sıkışan gençler, ya eğitimlerinden ya da maddi olarak ayakta kalma çabalarından ödün veriyor. Bu ağır yük, öğrencilerin motivasyonlarını kırıyor ve onları daha derin bir gelecek kaygısına sürüklüyor.

Öğrencilerin tüm bu sorunlarının ötesinde, onları en çok yıpratan şey ise geleceğe dair belirsizlik. Eğitimlerini tamamladıktan sonra iş bulma kaygısı, üniversite yıllarının en büyük gölgesi haline gelmiş durumda. Türkiye’de genç işsizliği oranı her yıl yükselirken, mezun olan öğrenciler iş bulma umudunu giderek kaybediyor. Eğitim hayatı boyunca yaşanan tüm zorluklar, mezuniyet sonrasında boşa gitmiş hissi yaratıyor. Bu da gençlerde derin bir umutsuzluk ve gelecek korkusu doğuruyor.

Bu sorunlar, yalnızca bugünün gençlerini değil, Türkiye’nin geleceğini de doğrudan etkiliyor. Çünkü üniversite öğrencileri, toplumun geleceğini inşa edecek bireylerdir. Barınma, ulaşım ve ekonomik zorluklar içinde boğuşan gençlerin, eğitim hayatlarından tam verim alması neredeyse imkansız hale geliyor. Bu da uzun vadede, ülkenin nitelikli insan kaynağının azalmasına ve toplumsal kalkınmanın yavaşlamasına yol açacak bir tehdit oluşturuyor.

Türkiye’nin bu gençlik krizine karşı acilen çözümler üretmesi gerekiyor. Devletin, öğrencilere yönelik barınma ve ekonomik destek politikalarını gözden geçirmesi şart. Yurt kapasitesinin artırılması, kira ve ulaşım konusunda gençlere daha fazla destek sağlanması, onların eğitimlerine daha odaklanabilmesi için en temel adımlar olmalı. Ayrıca, mezun olduktan sonra iş bulma fırsatlarının artırılması ve genç işsizliği sorununa kalıcı çözümler getirilmesi de büyük önem taşıyor.

Bugün üniversite sıralarında oturan gençler, yarının Türkiye’sini inşa edecek. Onların sorunlarını çözmek, sadece bir gençlik politikası değil, aynı zamanda ülkenin geleceğini garanti altına almak demektir. Gençlerin eğitim hayatlarında rahat nefes alabilecekleri, geleceklerine güvenle bakabilecekleri bir Türkiye için bu adımların bir an önce atılması gerekiyor.