Diyarbakır ile ilgili çok dertli olduğum birkaç konuyu sizinle paylaşmak istiyorum. Onlardan biri Diyarbekirspor ile ilgili. Biliyorsunuz Diyarbekirspor bu hafta bulunduğu kademeden bir üst lige yükseldi. Tamamdır Diyarbakır'daki STK'lar gazeteciler, halk herkes tebrik etti.
Ama dikkatimi çeken bir fotoğraf servis edildi. O fotoğrafta da Diyarbekirspor'un yöneticileri, hocası ve futbolcuları asker selamı vererek üst tura çıkmayı kutluyor. Ben buradan sadece sormak istiyorum. Neden acaba? Bu selamı vermenizin selamı nedir? Mesele İzmir'den, Bursa'dan Trabzon'dan, Kayseri'den üst lige çıkan takımlar bu militarist selamı vermezken sizi bu selamı vermeye mecbur kılan şey nedir?
Ben gerçekten hiçbir artniyet olmadan merakla soruyorum. Söz konusu Diyarbakır olunca illa bir taraf olmak zorunda mısınız? Yahu siz sporcusunuz, futbol oynuyorsunuz. Yani ayağınızla top oynuyorsunuz. Savaşa gittiğiniz de muzaffer mi oldunuz ne oldu?
Ne gerek var böyle şeylere. Çıkın topunuzu oynayın. Bu vatana millete en faydalı olanlar işini en iyi yapanlardır. Herhangi bir tarafa işaretlerle mesaj vermeye çalışanlara daha çok ekmek vermiyorlar. Bu tür şeylere artık gerek yok.
Hepimiz hayatımızdan militarizmi çıkaralım. Top oynuyorsak sadece top oynayalım en iyi şekilde. Sanat yapıyorsak en iyi şekilde yapalım. Üretiyorsak en iyi şekilde üretmeye çalışalım. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
Bir diğer konusu bu hafta katıldığım DPI toplantısı. O toplantıda DTSO Başkanı Mehmet Kaya da konuşmacı olarak katılmıştı. Özellikle çözüm sürecine ilişkin dikkat çeken ifadeler kullandı. O bölümü sizinle paylaşmak istiyorum;
DTSO Başkanı Mehmet Kaya ise çatışma süreci nedeniyle birçok ekonomik fırsatın kaçtığını belirtti. Ekonominin bu süreçte çok az konuşulduğunu ifade eden Kaya, "DTSO olarak bu çalışmayı önemsiyoruz. Kürt sorununun çözümünde en az konuşulan konu ekonomi konusu oluyor. Barışa katkı için çalışmalar yapıyoruz. Kaçan fırsatları çok net görebiliyoruz. Bu kaçan fırsatların bize maliyeti çok fazla oluyor. Ermeni ve Süryani gibi azınlıkların da göçe zorlanması ve sürülmesi ve ekonomik politikalarla birlikte bölge hızla yoksullaşmaya başladı. Bölgeye ayrılan önemli bir bütçenin güvenlik politakalarına ayrıldığını biliyoruz."
Bölgeden önemli bir sermaye ve beyin göçünün olduğunu vurgulayan Kaya şunları söyledi:
Bölge dışarıdan yatırımcı alma konusunda ciddi bir sorun yaşıyor. İstanbul'dan bölgeye gelen 24 yatırımcının 24'ü de Kürt kökenliydi. Bölgenin sürekli bir çatışmalı süreç yaşaması nedeniyle teşvikler azalıyor. 2013 yılında başlayan bir barış süreci vardı. Bizim için o süreç bir bayram havasıydı. Bir savaş kazanmaktan çok toplum yıllardır gelen yoksuluğun ortadan kalkacağına inanıyordu. Bölgesel bir barış konuşuluyordu. Türkiye belki de bir daha STK ve iş insanının böylesi bir sürece katılacağı dönemi yakalaması zor olabilir. Çözüm sürecinde Irak ile olan ticaret potansiyeli çok fazla oldu.
Bölgede meydana gelen sokağa çıkma yasakları ve çatışmalı süreçle artık bölgede başka bir hava hakim oldu. Sur olayları ile birlikte küçük ve orta ölçekli yatırımcılar ciddi bir kayba uğradı. Bölge çok ciddi beyin ve sermaye göçü verdi batıya. Köylerinde zorunlu olarak çıkan bir milyona yakın kişi de şehir merkezlerine geldi. İkinci önemli sermaye ve beyin göçünü de bugünlerde görüyoruz. Yatırım yapan iş insanları yatırımların karşılığını alamaz duruma geldiler.
Bugün önemli bir sermaye ve beyin göçüne uğruyoruz. Bölgesel düzeydeki yapısal sorunlar artık daha kapsamlı çözümler gerektiriyor.
O süreci yaşayan insanlar olarak her iki taraf da STK'ların katılmasını talep etmediler. Sivil toplum daha çok o sürecin bozulmamasını kendisine misyon edindi. O dönemde oluşan provakasyonlara karşı Sivil toplum kendi içerisinde toplanarak hemen bir refleks geliştirerek durdurmaya çalıştı. Olayın yasal bir altyapısı yoktu. Hem sürecin hem de STK'ların katılması için bir yasal altyapı yoktu. O dönem katkı sağladıkları için bugün yargılanan insanlar var. En büyük eksikliklerden biri de STK'ların yasal bir altyapısının olmamasıydı. Hem devlet hem de siyaset çok istemedi.
Bugün devlete gittiğinizde sizi örgüt yanlısı olarak görüyorlar, siyasete gittiğinizde ise devlet yanlısı olarak bizi görüyorlar. Kolay bir durum değil ama belki de bizim tavrımız açısından olması gereken budur. Biz Diyarbakır'daki STK'lar olarak her zaman antidemokratik olarak tavrını gösterdik. Tam da böyle durmak çok da kolay değil.