Klasik bir ifade ile söyleyecek olursak, siyasal partiler demokratik sistemlerin temel unsurlarıdırlar ve kendi programları ve tüzüğü ile özerk bir yapı ifade ederler. Gücünü halktan alan siyasal partiler, halkın siyasal ve sosyo-ekonomik sorunlarına programları kapsamında çözüm ararlar. Bu noktadan bakıldığında siyasal partiler, başka bir güce dayansa da popülist olsa da özerk olma konumundan taviz vermiş olurlar.
Yukarıdaki çerçeve kapsamında bakıldığında, İYİ Partinin seçimlere katılması için 22 Nisan 2018’de CHP, milletvekili transferini yapma kararı aldı. Kararın gerekçesini o zamanlar, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay açıklamıştı:
"15 milletvekilimiz bugün CHP'den istifa edip İYİ Parti'ye katıldılar. Demokrasinin kazanması için yargının bu siyasi tasarrufunun ortadan kaldırılması için siyasi değil ama demokratik bir tasarruf ile CHP'ye mensup 15 sayın milletvekili bugün partimizden istifa ettiler İYİ Parti'ye katıldılar"
İYİ Parti, CHP’ye Sanki Bağımlı Hale Geldi
CHP tarafından yapılan milletvekili transferi ile İYİ Parti, Haziran 2018 seçimlerine katılma hakkı elde etmişti. Bu siyasi hamleden sonra gün geçtikçe hem kamuoyunda hem sesli dillendirilmese de İYİ Parti, siyaseten CHP’nin şemsiyesi altına girmiş oldu. Halk arasında konuşulan bir deyim ile İYİ Partinin yaşadığı psikolojiyi ifade edecek olursak, parti kendini ‘CHP’ye ‘Gebe Hissetti’.
Kendini CHP’ye gebe hisseden İYİ Partinin yüzüne zaman zaman ana muhalefetin yaptığı milletvekili transferi ya da ‘Demokratik İyilik’, Kürtçede buna Qencî denilir, vuruldu. Yüzüne vurma zaman zaman başta Akşener olmak üzere partinin önde gelen kurmaylarını rahatsız etti ve hatta bıçak kemiğe dayanmış olmalı ki Akşener bir ara “CHP’ye borcumuz yok, çünkü ödedik” şeklinde işe nokta koymaya çalıştı.
Ancak gerek Akşener gerekse diğer kurmayların yaptıkları açıklamalar CHP’nin kendilerine yaptığı iyiliğin izi kamuoyunun hafızasından silinmedi. Bugüne kadar İYİ Parti üzerinde hep CHP’nin bir ağırlığı oldu ve bu ağırlık öyle dayanılmaz bir hale gelmiş ki, partinin yapısını adeta ikiye bölmüş durumda.
Mayıs 2023 seçimlerinde yaşanan yenilginin ardından yapılan kurultayın gündemine oturmuş durumdaydı. Çünkü önümüzdeki Mart 2024 yerel seçimlerinde başarı ve siyasal parti kimliğinin korunması açısından, ittifakla mı girilmeli yoksa parti olarak mı girilmeli görüşleri tezleri kurultayda tartışılmıştı. Yapılan değerlendirmelere bakılırsa, İYİ Parti hala bu konuda net olmamış gibi görünüyor. Zira Akşener’in son konuşmalarına bakılırsa, parti olarak hem kendi kimliği ile girmek gibi bir istek varsa da yerel düzeyde işbirlikleri yapılabilir, vurgusu da var. Anlaşılan o ki, İYİ Parti ittifaktan işbirliğine evrilme gibi bir strateji izleyecek.
İYİ Partinin Boynundaki CHP Kolyesi
Pek, bu durum İYİ Partiyi CHP’den özerkleştirebilecek mi? Zannetmiyorum, çünkü ister ittifak ister işbirliği olsun, İYİ Parti bu anlamda CHP’nin etkisi altında kalmaya devam edecek ve bu noktadan bakıldığı zaman İYİ Parti öyle hayal ettiği merkez sağın adresi olma amacına ulaşamayacak. Bu kapsamda önümüzdeki 2024 Mart Yerel seçimleri İYİ Parti adına kader belirleme gibi bir özelliğe sahiptir. Eğer İYİ Parti kendi adayları ile seçime girerse Meral Hanım’ın çok sevdiği kardeşi Ekrem İmamoğlu’nun tekrar İstanbul BB Başkanı olarak seçilme şansını kaybeder. Ama İmamoğlu’yu‘Yerel İşbirliği’taktiği ile desteklerse bu kez, milliyetçi kesimin “Terör Uzantısı” olarak değerlendirdiği HDP ile yan yana gelmiş olur ki, bu da Meral Hanım ve İYİ parti açısından siyasi tutarsızlık olarak değerlendirilebilir.
Hem iddia edildiği gibi terör uzantısı ile yan yana gelme ve hem İmamoğlu’ya verilecek olası bir siyasal işbirliği İYİ Partinin boynunda bir CHP kolyesinin takılı kalmaya devam edecek ve bu durum sittin sene İYİ Partinin CHP’nin siyasi etkinin altında kalması hissinin diri olmasına devam edecek.
Nereden bakılırsa bakılsın, Mart 2024 yerel seçimleri İYİ Parti açısından bıçak sırtı gibi olacak. Bakalım İYİ Parti bu kritik süreçten nasıl bir siyasi çıkış üretecek ve boynundaki CHP Kolyesini bir kenara atabilecek mi?
Saygıyla…