Türkiye’deki birçok isyana, siyasal ve sosyal olaylara, zulümlere ve tarihe tanıklık etmiş bir insan, 15 Ağustos’ta ayrıldı aramızdan.
Vefatı derin bir üzüntüyle karşılandı. Vasiyeti üzerine memleketi Diyarbakır’da toprağa verildi.
Yıllarca haklarını savunduğu coğrafyası onu son kez bağrına bastı. Tarık Ziya Ekinci, sözün tam anlamıyla yaşayan bir tarih kitabıydı. Doğduğu yıldan beri görmediği, tanıklık etmediği tarihi ve siyasi olay yoktu. Doğduğu ve büyüdüğü topraklardan olsa gerek cesur, yürekli, çalışkan bir insandı. İnternet arama motorlarında ismini arattığınızda doktor, siyasetçi, yazar diye tanımlansa da, o bunlardan çok fazlasıydı. Ömrünü halkının haklarını aramaya ve savunmaya adamış, Licelilerin Tarık amcasıydı.
Kürt sorununu apaçık ortaya koyan, Kürtlerin yıllardır yaşadığı zulüm ve haksızlıkları birebir yaşayarak anlattığı, doktorluk anıları, sürgünde yaşadıkları, askeri darbeleri, Türkiye siyasetini en çıplak şekilde kaleme aldığı “Lice’den Paris’e Anılarım” adlı kitabını okuma şansım olmuştu. Okuduğum kitapta Lice ile ilgili yazılan birçok şeyi aynı dönemde Lice’de yaşayan babamdan da dinlemiştim. Köy baskınları, askeri müdahaleler, Liceli olmak ve Lice’de doğmanın zorlukları…
Kitapta okuduğum her bölümde etkilendim. Kitabın ilk paragrafı bize hem Tarık Ziya Ekinci’nin kim olduğu hakkında bilgi veriyor, hem de geçmişten bugüne Kürtlerin hep bir hak arayışında olduğu gerçeğiyle yüzleşmemizi sağlıyor.
Sizin için kitabın ilk paragrafını alıntılamak istedim: “Kürtlerin yakın tarihinde önemli yeri olan Lice kasabasında bir Kürt ailesinin bireyi olarak dünyaya geldim. 80 yıldır devletin genel olarak tüm ülkede, özelde de Kürtlere karşı izlediği ekonomik, sosyal, kültürel, hukuksal ve temel insan hakları siyasetinin hem tanığı, hem sanığı, hem de mağduruyum. Bu tanıklığın gelecek kuşaklara aktarılmasının sorumluluğunu taşıyorum.”
Sözler oldukça tanıdık geldi, değil mi?
Kürt bilgesi Musa Anter de ünlü “49’lar Davası”ndaki mahkeme savunmasında aynı ifadeleri kullanmıştı.
Bin sayfayı aşan ve ansiklopediyi andıran kitabın kapağında, bir kartona keçeli kalem ile büyük harflerle yazılmış aynen şu ifadeler var:
“Kürtçe lisanımız anayasa teminatı altına alınmalıdır / Lice Halkı’
Yıl 2024, aradan geçmiş 57 yıl ve biz Kürtler olarak aynı talepleri, aynı cümlelerle meydanlarda haykırıyoruz…
Licelilerin Tarık Amcası 99 yaşında hayata veda etse de bir asırlık ömürde verilen insan hakları mücadelesi devam edecek.
Çünkü yazdığı bu kitapla, dokunduğu hayatlarla, verdiği mücadelelerle, yaşarken sergilediği duruşuyla sevenleri tarafından unutulmayacak ve yaşatılacak biri için mücadele asla bitmez.
Allah’tan rahmet diliyor, anıları önünde saygıyla eğiliyorum.