Yaz geldi, okullar kapandı, özel ve kamuda izinler başladı, tatil sezonu açıldı.

Büyük bir emekle geçen bir yılın ardından yasal haklarını kullanıp tatile çıkanlar, eskisi gibi batıya, deniz kıyılarına, yurtdışına seyahate gidemiyor. 
Çünkü bu ülkede maaşlara zam yapıldığı an iğneden ipliğe her şeye, hükümetin yeni deyimiyle “güncelleme” geliyor.

Her şey o kadar çok pahalı ki; emekçi tatil yapamıyor.

Tatile giden de bir yakınının evinde kalmayı tercih ediyor.

Otel, dışarıda yemek, alışveriş desen 3 kişilik ailenin bir haftada harcayacağı rakam, minimum 100 bin TL. 

Öyle bir hal aldı ki tatil beldelerindeki işletmeler, büyük döviz bırakan ve bir dönem “ucuz tatil cenneti” diye Türkiye’yi tanımlayan yabancı turistin artık gelmediğinden yakınıyor.

Türkiye’deki yaşam pahalılığı, sosyal medyada Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında kıyaslama yapılarak anlatılıyor. 

Kimi marketlerde, kimi tatil beldelerinde yaptığı harcamaları göstererek, Türkiye’deki pahalılığı belgeli olarak anlatıyor. 

Nereden nereye geldik?

TÜİK’in açıkladığı son enflasyon verilerine göre emeklilere 2 bin TL zam yapıldığı gün, elektriğe yüzde 38, çaya yüzde 24 zam geldi. 
Sigara ve alkol lüks tüketime girdiği için onlara hiç değinmiyorum bile. 

Emekli o 2 bin TL ile ne yapsın. 10 bin TL olan maaşı 12 bin TL’ye yükselmişken, önüne harita açıp “Bodrum’a mı, Marmaris’e mi gitsem” diye mi düşünsün?!
Bedenini dinlendirmek, ailesi ile vakit geçirmek yerine çevremde, tatil sürecini ek iş yaparak geçiren çok sayıda insan var. 
Durum gerçekten iç açıcı değil.