Günaydın Türkiye. Günaydın sevgili okurlarım. Bu günlerde bir girişimlerden söz ediliyor. Ben girişim diyorum. Siz başka bir ad da verebilirsiniz. Ona sözüm yok. Ancak gerek medyada gerekse televizyonlarda yorumcuların aşağıda sıraladığım bu sorulara bir türlü akıl erdiremiyorum. Birlikte okuyalım.
O zaman niye bu çocuklar öldü?
O zaman niye bunu zamanında yapmadınız?
O zaman niye bunca kayıplar verildi?
Ayrıca bu süreçle ilgili niye kimseye bilgi verilmiyor?
Niye bizlere bir şey söylenmiyor?
Niye gizli saklı yapıyorlar?
Niye on yıl önce yapmadınız?
Dün bu kadar zayiat veridi, şimdi ne yüzle böyle bir şeye girişiyorsunuz?
Benzer daha niceleri…
Bu soruları soracağınıza açık açık niyetinizi ortaya koyun da ne demek istediğinizi anlayalım.
Bütün bu ola gelenlerden yana mı olalım?
Yoksa Türkiye’nin başındaki bu beladan kurtulmaktan yana mı olalım?
Halkın huzura ulaşmasından, barışın tahsis edilmesinden yana mı olalım?
Yoksa bütçenin yarısına yakınının bu yolda harcanmasından yana mı olalım?
Önemli olan; gencecik insanlarımızın bu yolda sürekli yok olmasından ve adına şehit konulmasından yana mı olalım?
Sonra niye olan bitenlerden bizi haberdar etmiyorlar diyoruz.
Niye bizlere bir şey söylenmiyor?
Niye gizli saklı yapıyorlar?
Deniyor.
Eğer şimdilik; hiçbir yazara, çizere, gazeteciye, medyada ve televizyonda yorumculara bir şey söylenmiyorsa bence doğru yapılıyor.
Bu her ağıza verilecek bir sakız değildir. Ayrıca henüz bir neticeye varılmamış. Sulandırmanın bir âlemi yok.
Ayrıca bu konuyu sulandırmak yerine daha olumlu öneriler ortaya koymak gereklidir. Bence bize düşen görev barışa katkı vermektir.
Bu girişimiz eyleme dönüşmesi için çaba göstermek gereklidir.
Bu girişimin vücut bulması adına bu girişimiz bir parçası olmak gereklidir.
Tabii ki bu girişimin samimiyetini sorgulamak herkesin en doğal hakkıdır.
Sonuç olarak;
Bence; AKP'den MHP'ye, CHP'den İYİ Partiye, DEM'den Saadet Partisine, DEVA'dan Memleket Partisine, Gelecek Partisinden TİP'e, herkes ama herkes bu yeni süreçte üslubuna dikkat etmeli ve yeniden inşaa edilmek istenen barış ve kardeşliğe el vermeli, diye düşünüyorum.
Tabi şimdilik kaydıyla…
Çünkü amaç sorunu çözüme dönüştürmek olmalı.
&
Bir söz de benden
HERKES, HALKLARIN EŞİTLİĞİ VE DEMOKRATİK ÖZGÜRLÜĞÜ SAVUNMALIDIR.
&
Kulağa hoş gelen sözler
&
Kirveme öğütler
Kirvem, biliyor musun Shakespeare;
“Bütün dünler, bugünleri aydınlatan fenerlerdir.” diyor.
Aklında olsun.
&
Ve yazıma çoğu kez olduğu gibi bir şiirimle son veriyorum.
VASYETİMDİR TÜM DOSTLARA
Ben ölürsem
İki metre kefen bile istemem.
Arkamda ağlayanım olmasın;
Yeter ki bu ülkede öleyim
Yeter ki Diyarbekir'e gömüleyim.
Ben ölürsem
Süslü mezar istemem;
Yeter ki
Diyarbekir türküleriyle mezara gideyim,
Yeter ki dengbejleri dinleyeyim.
Mest olayım.
Ben ölürsem
Ağıtlar yakılmasın istemem;
Yeter ki Dicle'den bir tas su cesedime döksünler,
Yeter ki Yediverenden birkaç gül tabutuma koysunlar.
Koklayayım
Ben ölürsem,
Vallahi başka bir şey istemem,
Yeter ki Hamurabat’tan su getirsinler,
Yeter ki o suyu mezarıma döksünler.
Serinleyeyim.
&
Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;
Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.
Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.
Daha da önemlisi,
Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, tanıtalım.
İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.
Dostça kalın.