Geçen hafta gençlerin yurtdışına iltica etme ve beyin göçü konusunu bu hafta biraz daha genişleteceğiz. Ekonomik kaygıların temel aldığı göç meselesinin çözümü üzerine biraz kafa patlattıktan sonra vardığım sonuç tutarsızlıklarla dolu oldu açıkçası. Biraz eril bir deyim olacak ama ‘aşağı tükürsem bıyık, yukarı tükürsem sakal’
Gerçi içerisinde bulunduğumuz durum ve psikolojinin temelinde yine erillik yatıyor. Sistem de eril zaten. Devletin mekanizmaları da eril. ‘Her şeyi ben bilirim’ diyen tiplemeler var ya, sonra bir halt beceremeyen tiplerden bahsediyorum. Ona benzetin. Herkesin hayatında vardır öyle tipler. Sakalın yukarıda bıyığın aşağıda olduğu bir dünya yok. Keşke bazen sakal ve bıyıklar da olmazsa değil mi?
Ama bu gerçeği kabullenip harekete geçmek lazım. Evet, çok haklısınız Diyarbakır’ın bu kavurucu sıcağında insan ‘edemiyor’ harekete geçsin. Uzmanlar dışarı çıkmayın diyor zaten. Ama bu uzmanlar yıllardır çıkmamız konusunda bize uyarı veriyor. Onlar da bizi düşüyorlar ne yapsınlar? Şimdi biz yıllardır süren bu kavurucu sıcaklarda dışarıya çıksak maazallah tifo falan oluruz veya başkaları vereme yakalanır. Ne bileyim belki derdimize çare dışarıda biraz kavrulmaktır. Zaten DEDAŞ elektriklerimizi kesiyor, zaten evde klimamız bile yok. Yıkık, dökük pervanemizi bile çalıştıramıyoruz. Bunların üstüne uzmanların yapamadığı su tasarrufunu yine bize kitliyorlar! DİSKİ belirli yerlerde belirli saatlerde suyu kesiyor. İçerde elektrik yok, su yok, yaşam yok. Dört duvarda portal açılmayacak ve biz o portaldan hayalini kurduğumuz yerlere gidemeyeceğiz. Dışarıda yaşam var. Dışarıda kendimiz bir portal açabiliriz bence, artık bize yardımcı olabilecek iyi niyetli uzaylılara bile inanabiliriz. Biliyorsunuz ABD kongresinde UFO’lar var dedi David Grusch. Yani aslında bu sorunlar giderilirse iltica etmenize, göç etmenize gerek yok gençler. Neden bizimde kışın elektrikle çalışan UFO’muz olmasın gençler! Nacizane fikrimdir.